İnsanoğlunun belki de en büyük hatalarından biri vakit israfıdır. Bir başka ifadeyle vaktin kıymetini bilememektir.
Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) bu konuda çok ciddi uyarılarda bulunmuştur:
"İki nimet vardır ki insanların birçoğu bunların kıymeti hakkında aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit." (Tirmizî / Zühd 1).
"Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin." (Tirmizî / Zühd 25).
Yunus Emre de vaktin değerlendirilmesini işaret etmek için bir beytinde;
"Yunus Emre'm var yoluna, koyma bugünü yarına, yarın hakkın divanına varam Allah deyu deyu" demiştir.
Atalarımız da meseleyi "Vakit nakittir" diye özetlemiştir.
İnsanların bu konudaki hatası hem vaktin mahiyetini bilmemek hem de erteleme ve tembelliktir. Maddede de manada da başarı elde edenlerin zamanlarını en verimli şekilde değerlendirdiğini görüyoruz.
Vaktin mahiyetini anlamak ve gerektirdiği çabayı ortaya koymak tasavvufun da ilgi odağını oluşturmuş bu konu "İbnü'l Vakt ve Ebü'l Vakt" kavramları adı altında açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Tasavvufta İbnü'l-Vakt, "Geçmiş ve gelecek kaygısından kurtulup yalnızca bugünü gerektiği gibi değerlendirmektir". Ebü'l-Vakt ise "Tüm zamanların endişesinden tamamen kurtulmak" olarak tanımlanmıştır.
Bu konuda birçok tasavvuf büyükleri ve bazı mürşitler risaleler kaleme almışlar. 16. Yüzyıl velilerinden Şah Veli Hazretleri İbnü'l-Vakt ve Ebü'l Vakt isimli bir risaleyle maksadı çok güzel ortaya koymuştur.
Şah Veli Hazretlerinin bu eserinin tercümesinde İbnü'l Vakt hakkında şu açıklamalara rastlıyoruz: "Tasavvuf ilminin önemli konularından olan vakit, anda olmayı (yaşanılan zamanı değerlendirmeği) ifade etmek üzere kullanılmakta, yani geçmiş ve gelecek düşüncesinden tamamen hali olmayı anlatmaktadır. Bu anlamda vaktinin gereğini yerine getirmek, salikin manevi tekâmülünün tamamlanmasında çok önemlidir. Vakit erbabı olanlar şöyle derler: "Bizim bilgimiz; akıbeti, geçmişi ve mukadder olanı bilemez. Bizim için vakit içinde Hak ile hoş olmak vardır. Zira dün ile meşgul olur veya yarın ile ilgili bir fikir kalbimizden geçerse vakitten mahcup oluruz. Hicap ise dağınıklıktır." Bu hususta Ebu Said el-Harrâz "Aziz ve kıymetli olan vakti en aziz ve en değerli olan şeyden başkasıyla meşgul etme. Kulun en aziz şeyi, mazi ile müstakbel arasında meşgul olmasıdır." (Şah Veli Ayıntâbî / İbnü'l-Vakt ve Ebü'l-Vakt / Yeniay Kitaplığı / Hamide Ulupınar)
Burada anlatılmak istenen kişinin içinde bulunduğu vakti değerlendirmesine dikkat çekmektir. Yaşanılan her anı değerlendirmek aslında geçmiş ile gelecek arasındaki köprüyü de tamamlamak anlamındadır. Vakti değerlendiremeyenler hem geçmişte o konuda ortaya konan emekleri zayi edecek hem de geleceğe eksik ve hazırlıksız yakalanacaktır. Bunun da ayrıca sorumlulukları vardır.
Bu sebeple kişinin huzuru mahşerde hem yaptığından hem de yapabileceklerini neden yapmadığından hesaba çekileceği haber verilmiştir.
(Devam edecek…)
- Vatanın mukaddesliği tartışılamaz / 30.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -4- / 29.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -3- / 28.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -2- / 27.11.2024
- Laiklik kavramını istismar edenler -1- / 26.11.2024
- Milli Eğitim Bakanı ne yapmak istiyor? / 25.11.2024
- Tebliğ ve sâlih amel ilişkisi / 23.11.2024
- Ehl-i Beyt’in tebliğ anlayışı / 22.11.2024
- Güzel ahlak ve tebliğ ilişkisi / 21.11.2024