Dikkat ediyor musunuz hükümet erkanındaki telaşa ve saldırganlığa?
Şu ana kadar, bir ülke için sonunu getirme anlamına gelen her türlü tavizi
veren hükümet, son çare AB'yi tehdit etmekte buldu.
İlk olarak Başbakan, işin içine biraz da Kasımpaşalılığı katarak tehditler savurmaya başlamıştı.
Ayıp edersiniz, siz kayıp edersiniz.
Bizi başka şeyler yapmaya mecbur etmeyin.
Ve işin tehdit dozajını o kadar yükselti ki, Nasrettin Hoca'ya rahmet okudum bir daha.
Bir gün eşeğinin çulunu kaybeder hoca.
Etrafa haber,
Kebaba biber,
Bombaya fiber katar.
(Buradaki fiber son NATO toplantısında, karşıt göstericilere karşı bolca kullanıldığı için, teberrüken kullanılmıştır)
Çabuk bulup getirin eşeğimin örtüsünü,
Attırmayın tepemin tortusunu,
Beni bazı şeyleri yapmaya etmeyin mecbur,
Eğer yapmazsam olayım mendebur.
Sarmış köylüyü bir telaş ki, sormayın,
Sorup da kendinizi boşuna yormayın.
Eğer bulmazsanız çulumu,
Sakın ha kesmeyin yolumu.
Bulup getirmişler hocanın yitiğini,
Merakla sormuşlar ne edeceğini.
Eğer siz bulmazsanız eşeğimin çulunu,
Ben de tutacağım evimin yolunu.
Alacağım evdeki eski kilimi pulu
Ondan yapacağım eşeğime yeni çulu.
İşte tam da bunun gibi, geçen hafta Başbakan sert çıktı ve dedi ki;
"Eğer bizi almazsanız biz de son çare kendi medeniyetimize avdet ederiz" üzerinde yüz ciltlik haşiye yazılacak olan bu söz da NATO zirvesine heba edildi.
Bu sözün ilk akla gelen anlamı şu değil mi;
"AB üyeliği sevdamız, bizim medeniyetimizi sonlandırmayı hedef seçmiş boş bir hayaldır."
Koskoca bir Başbakan bunu en iyi bilendir.
Ve bizler beş bin yıllık Türk medeniyetini, bin yıllık Türk-İslam medeniyetini, seksen yıllık Türkiye Cumhuriyeti medeniyetini AB çöplüğüne gömmektir bu serüven" cümlesini hatırladınız mı?
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş'tı yukarıdaki tespitin sahibi.
Ümitlerin yavaş yavaş bittiği noktada bu gerçeği dillendirdi sayın Başbakan.
Ama buna rağmen niye hala AB?
Kendi medeniyetimizi bitirmek için mi?
Başbakandan sonra Dışişleri Bakanımız sayın Gül daha dün tehdit etme sürecine katılıp dedi ki;
Hala bizi almayacaksanız, sizi doğduğunuza pişman ederiz.
Hala pişman etmekle kalmayız daha da fenasını yaparız.
Ne demek bizi AB'ye almamak!
Kimdi bunu söyleyen, çıksın ortaya, yoksa ben geleceğim oraya.
Avrupa'nın bizi içine almayacağının en belirgin delili, son yapılan Avrupa parlamentosu seçimlerini Türkiye karşıtlarının kazanması değil mi?
Bir başka delil, AB'den umut kalmayınca hep Duple Bush sevise kondu.
Bush dedi ki, alın Türkiye'yi AB'ye,
Yoksa kızarım ha!
Hemen Chirac cevap verdi, dün yazmıştım; Ey Bush burnunu olur olmaz her yere sokma, mikrop kapar.
Senin işin mı AB'yi kime alıp almayacağımızı belirlemek?
Benim yazımdan mı etkilendiler ne, bu mikrop kapma işini bayağı ciddiye almış olacaklar ki, dün Bush'a güle güle diyip elcağızını tutmak için kuyruk olan Bakanların ellerini CIA ajanları tek tek kontrol etmiş. Siterilize mi değil mi diye.
Temiz çıktılar çok şükür.
Hükümet bu konuda şöyle bir açıklama yapabilir;
Bu kontrol Bush'a bizim bakanlardan mikrop bulaşmasın diye değil, Bush'tan bizim bakanlara, ellerinde buluna bilecek yara-bereden Evangelistlik bulaşmasın diye yapılmıştır.
Tutar mı tutar.
Yazımı yazarken TRT 4'de boynunda haçıyla Türk sanat müziği söyleyen ve nakarat kısmını da Rumca sözlü şarkılarla süsleyen "dost ülkenin şarkıcısını" izlediğim için, manada kopukluk olursa kusura baklayım.
Evet uğrunda her türlü tavizi verdiğimiz AB umutları tükendikçe saldırganlığın dozu yükseliyor, yakında Brüksel'e sefer var galiba, kılıçlarınızı bileyin, atlarınızı nallayın.
Son bir not eşekler sefere katılmayacaklardır.
Şu ana kadar, bir ülke için sonunu getirme anlamına gelen her türlü tavizi
veren hükümet, son çare AB'yi tehdit etmekte buldu.
İlk olarak Başbakan, işin içine biraz da Kasımpaşalılığı katarak tehditler savurmaya başlamıştı.
Ayıp edersiniz, siz kayıp edersiniz.
Bizi başka şeyler yapmaya mecbur etmeyin.
Ve işin tehdit dozajını o kadar yükselti ki, Nasrettin Hoca'ya rahmet okudum bir daha.
Bir gün eşeğinin çulunu kaybeder hoca.
Etrafa haber,
Kebaba biber,
Bombaya fiber katar.
(Buradaki fiber son NATO toplantısında, karşıt göstericilere karşı bolca kullanıldığı için, teberrüken kullanılmıştır)
Çabuk bulup getirin eşeğimin örtüsünü,
Attırmayın tepemin tortusunu,
Beni bazı şeyleri yapmaya etmeyin mecbur,
Eğer yapmazsam olayım mendebur.
Sarmış köylüyü bir telaş ki, sormayın,
Sorup da kendinizi boşuna yormayın.
Eğer bulmazsanız çulumu,
Sakın ha kesmeyin yolumu.
Bulup getirmişler hocanın yitiğini,
Merakla sormuşlar ne edeceğini.
Eğer siz bulmazsanız eşeğimin çulunu,
Ben de tutacağım evimin yolunu.
Alacağım evdeki eski kilimi pulu
Ondan yapacağım eşeğime yeni çulu.
İşte tam da bunun gibi, geçen hafta Başbakan sert çıktı ve dedi ki;
"Eğer bizi almazsanız biz de son çare kendi medeniyetimize avdet ederiz" üzerinde yüz ciltlik haşiye yazılacak olan bu söz da NATO zirvesine heba edildi.
Bu sözün ilk akla gelen anlamı şu değil mi;
"AB üyeliği sevdamız, bizim medeniyetimizi sonlandırmayı hedef seçmiş boş bir hayaldır."
Koskoca bir Başbakan bunu en iyi bilendir.
Ve bizler beş bin yıllık Türk medeniyetini, bin yıllık Türk-İslam medeniyetini, seksen yıllık Türkiye Cumhuriyeti medeniyetini AB çöplüğüne gömmektir bu serüven" cümlesini hatırladınız mı?
Evet, Prof. Dr. Haydar Baş'tı yukarıdaki tespitin sahibi.
Ümitlerin yavaş yavaş bittiği noktada bu gerçeği dillendirdi sayın Başbakan.
Ama buna rağmen niye hala AB?
Kendi medeniyetimizi bitirmek için mi?
Başbakandan sonra Dışişleri Bakanımız sayın Gül daha dün tehdit etme sürecine katılıp dedi ki;
Hala bizi almayacaksanız, sizi doğduğunuza pişman ederiz.
Hala pişman etmekle kalmayız daha da fenasını yaparız.
Ne demek bizi AB'ye almamak!
Kimdi bunu söyleyen, çıksın ortaya, yoksa ben geleceğim oraya.
Avrupa'nın bizi içine almayacağının en belirgin delili, son yapılan Avrupa parlamentosu seçimlerini Türkiye karşıtlarının kazanması değil mi?
Bir başka delil, AB'den umut kalmayınca hep Duple Bush sevise kondu.
Bush dedi ki, alın Türkiye'yi AB'ye,
Yoksa kızarım ha!
Hemen Chirac cevap verdi, dün yazmıştım; Ey Bush burnunu olur olmaz her yere sokma, mikrop kapar.
Senin işin mı AB'yi kime alıp almayacağımızı belirlemek?
Benim yazımdan mı etkilendiler ne, bu mikrop kapma işini bayağı ciddiye almış olacaklar ki, dün Bush'a güle güle diyip elcağızını tutmak için kuyruk olan Bakanların ellerini CIA ajanları tek tek kontrol etmiş. Siterilize mi değil mi diye.
Temiz çıktılar çok şükür.
Hükümet bu konuda şöyle bir açıklama yapabilir;
Bu kontrol Bush'a bizim bakanlardan mikrop bulaşmasın diye değil, Bush'tan bizim bakanlara, ellerinde buluna bilecek yara-bereden Evangelistlik bulaşmasın diye yapılmıştır.
Tutar mı tutar.
Yazımı yazarken TRT 4'de boynunda haçıyla Türk sanat müziği söyleyen ve nakarat kısmını da Rumca sözlü şarkılarla süsleyen "dost ülkenin şarkıcısını" izlediğim için, manada kopukluk olursa kusura baklayım.
Evet uğrunda her türlü tavizi verdiğimiz AB umutları tükendikçe saldırganlığın dozu yükseliyor, yakında Brüksel'e sefer var galiba, kılıçlarınızı bileyin, atlarınızı nallayın.
Son bir not eşekler sefere katılmayacaklardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024