BM, NATO, ABD, AB ve İsrail Suriye konusunda oldukça temkinli davranırken, yaptırım kararı bile alamazken, Türkiye bu konuda yalınkılıç, gözü kara bir politika uyguluyor.
Silahlı teröristlerin Suriye’ye Türkiye sınırından sızması;
Para karşılığı Esad rejimine isyan edenlerin Türkiye’de ağırlanması ve bu mülteci tablosunun Suriye yönetimini sıkıştırmak, Türk milletini ise gaza getirmek için kullanılması;
Suriye tarafından kimin attığı belli olmayan ama gerçekte provokasyon amaçlı olduğu açık olan bombalara, iyice araştırmadan anında karşılık verilmesi;
Türkiye’nin, Suriye’de yaşanan olaylara karşı ta başından beri hep negatif bir duruş sergilemesi;
Başta Başbakan olmak üzere, siyasilerimizin bu noktada Esad yönetimini sürekli zalimlikle, katillikle suçlaması…
Ve daha nice gelişmeler Türkiye ile Suriye arasında büyük bir gerilim meydana getirdi.
Dünyanın bütün ülkeleri ve uluslar arası kuruluşları çıkan savaş söylentileri sebebiyle Türkiye’yi itidale davet ederken, Türkiye temkinli ve itidalli davranacağına bir anda kucağında uçak krizini buldu.
Malum, bir Suriye uçağı, Türk savaş uçaklarının zorlamasıyla Ankara Esenboğa havalimanına indirildi. Uçak didik didik arandı, bazı malzemelere el konuldu.
Türk basın medyası önce uçak ile ilgili istihbaratın ABD’den geldiğini açıkladı, ardından da bir manevrayla bunu yalanladı. Ve işin komik tarafı Soros ile bağlantılı malum medya unsurları, istihbaratın ABD’den değil, İran’dan geldiğini iddia edecek kadar zırvaladılar.
Esasen bu tür garip haberler bile istihbaratın ABD’den geldiğini ispatlamaktadır.
Şimdi olayı sakin sakin, enine boyuna bir değerlendirelim.
Uçak Suriye uçağı ama Moskova’dan kalkıyor ve yolcuların yarısı Rus… Böyle bir uçağın savaş uçaklarıyla zorla indirilmesi Suriye’den ziyade Rusya’ya bir mesaj niteliği taşımaktadır. Eğer Suriye’den kalkıp Moskova’ya gitse ve bizler aynı muameleyi yapsak, bu, Rusya’yı bu kadar rahatsız etmezdi. Türkiye’nin bu tavrı Rusya’yı oldukça rahatsız etmiştir.
Diğer bir bakış açısıyla, bize bu istihbaratı verenler, Rusya ile de Suriye gibi krize girmememizi istemektedirler. Peki, neden?
Eğer bu kriz yaşanmamış olsaydı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’ye 14 Ekim’de gelecekti. Ziyaretin nedeni, Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 2010 yılında kurulan ve 2 kez yapılan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) üçüncü toplantısıydı.
Toplantının amacı ile ilgili Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklama şöyle:
‘’Sayın Başbakanımız ile Devlet Başkanı Putin’in eşbaşkanlıklarında, her iki ülkeden ilgili bakanların katılımlarıyla düzenlenecek ÜDİK Toplantısı’nda, çok boyutlu stratejik ortaklık niteliği kazanan Türk-Rus ilişkilerinin her veçhesinin ayrıntılı biçimde ele alınmasının, olabilecek yeni işbirliği alanlarının tespitinin yanı sıra önemli bölgesel ve uluslararası konular üzerinde de kapsamlı görüş alışverişinde bulunulması öngörülmektedir.’’
Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini pekiştirecek bu toplantıyı, Türkiye’nin Suriye ile savaşmasını arzu eden ve perde arkasında destekleyen ABD ve yandaşları istemediler.
Çünkü gündem maddelerinden en önemlisi Suriye olacaktı.
Özellikle de bugünlerde… Çünkü gerilim iyice tırmandırılmış ve Türkiye’nin en tepe isimleri savaş tellallığı yapıyor. Türkiye’yi topun ucuna koyan batılı ülkeler için Putin’in ziyareti bütün bu hazır ortamı bir anda bozuverir.
Uçak kriziyle beraber Putin’in bu stratejik ziyareti bir anda 3 Aralık’a ertelendi. Bakalım, o gün bizi nasıl suni bir kriz bekliyor?
Silahlı teröristlerin Suriye’ye Türkiye sınırından sızması;
Para karşılığı Esad rejimine isyan edenlerin Türkiye’de ağırlanması ve bu mülteci tablosunun Suriye yönetimini sıkıştırmak, Türk milletini ise gaza getirmek için kullanılması;
Suriye tarafından kimin attığı belli olmayan ama gerçekte provokasyon amaçlı olduğu açık olan bombalara, iyice araştırmadan anında karşılık verilmesi;
Türkiye’nin, Suriye’de yaşanan olaylara karşı ta başından beri hep negatif bir duruş sergilemesi;
Başta Başbakan olmak üzere, siyasilerimizin bu noktada Esad yönetimini sürekli zalimlikle, katillikle suçlaması…
Ve daha nice gelişmeler Türkiye ile Suriye arasında büyük bir gerilim meydana getirdi.
Dünyanın bütün ülkeleri ve uluslar arası kuruluşları çıkan savaş söylentileri sebebiyle Türkiye’yi itidale davet ederken, Türkiye temkinli ve itidalli davranacağına bir anda kucağında uçak krizini buldu.
Malum, bir Suriye uçağı, Türk savaş uçaklarının zorlamasıyla Ankara Esenboğa havalimanına indirildi. Uçak didik didik arandı, bazı malzemelere el konuldu.
Türk basın medyası önce uçak ile ilgili istihbaratın ABD’den geldiğini açıkladı, ardından da bir manevrayla bunu yalanladı. Ve işin komik tarafı Soros ile bağlantılı malum medya unsurları, istihbaratın ABD’den değil, İran’dan geldiğini iddia edecek kadar zırvaladılar.
Esasen bu tür garip haberler bile istihbaratın ABD’den geldiğini ispatlamaktadır.
Şimdi olayı sakin sakin, enine boyuna bir değerlendirelim.
Uçak Suriye uçağı ama Moskova’dan kalkıyor ve yolcuların yarısı Rus… Böyle bir uçağın savaş uçaklarıyla zorla indirilmesi Suriye’den ziyade Rusya’ya bir mesaj niteliği taşımaktadır. Eğer Suriye’den kalkıp Moskova’ya gitse ve bizler aynı muameleyi yapsak, bu, Rusya’yı bu kadar rahatsız etmezdi. Türkiye’nin bu tavrı Rusya’yı oldukça rahatsız etmiştir.
Diğer bir bakış açısıyla, bize bu istihbaratı verenler, Rusya ile de Suriye gibi krize girmememizi istemektedirler. Peki, neden?
Eğer bu kriz yaşanmamış olsaydı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye’ye 14 Ekim’de gelecekti. Ziyaretin nedeni, Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 2010 yılında kurulan ve 2 kez yapılan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin (ÜDİK) üçüncü toplantısıydı.
Toplantının amacı ile ilgili Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklama şöyle:
‘’Sayın Başbakanımız ile Devlet Başkanı Putin’in eşbaşkanlıklarında, her iki ülkeden ilgili bakanların katılımlarıyla düzenlenecek ÜDİK Toplantısı’nda, çok boyutlu stratejik ortaklık niteliği kazanan Türk-Rus ilişkilerinin her veçhesinin ayrıntılı biçimde ele alınmasının, olabilecek yeni işbirliği alanlarının tespitinin yanı sıra önemli bölgesel ve uluslararası konular üzerinde de kapsamlı görüş alışverişinde bulunulması öngörülmektedir.’’
Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini pekiştirecek bu toplantıyı, Türkiye’nin Suriye ile savaşmasını arzu eden ve perde arkasında destekleyen ABD ve yandaşları istemediler.
Çünkü gündem maddelerinden en önemlisi Suriye olacaktı.
Özellikle de bugünlerde… Çünkü gerilim iyice tırmandırılmış ve Türkiye’nin en tepe isimleri savaş tellallığı yapıyor. Türkiye’yi topun ucuna koyan batılı ülkeler için Putin’in ziyareti bütün bu hazır ortamı bir anda bozuverir.
Uçak kriziyle beraber Putin’in bu stratejik ziyareti bir anda 3 Aralık’a ertelendi. Bakalım, o gün bizi nasıl suni bir kriz bekliyor?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025