Türk’ün aslıdır, hasıdır Yörük
Türkiye Yörüklerinin beyi Ramazan Kıvrak, sazıyla sözüyle Prof. Dr. Haydar Baş’ı anlatıyor. Kıvrak, “Bu toprakların manevi sahipleri vardır. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu konudaki hizmetleri yerinde ve doğrudur. Yaptığı toplantılara katılarak bi
04.03.2013 00:00:00
Ahmet Haydar BİRİNCİ
Yeni Mesaj Gazetesi olarak bugün sizlere, konuk olduğumuz bir Yörük’ten, Ramazan Kıvrak’tan bahsedeceğiz. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum kanaatimce Türkiye’de dilimizi bu kadar iyi kullanabilen nadir insanlardan biri. Ayrıca 4 bini aşkın köye, 200’ü aşkın ilçeye gitmiş ayak basmadık yer bırakmamış adeta bu yönden kendisi bir tecrübe abidesi... Röportajımıza geçmeden önce kendisi hakkında bilgi vermek istedik:1961 yılında Fethiye Karaçulha’da doğdu. Fethiye Yörük Türkmen ve Kültür Derneği Başkanlığı’nı yapmaktadır. Yörük Obalarımız programını hazırlayıp sundu. Fethiye’de, sazıyla ve sözüyle yöresel ata çalgılarını çalabilen, ata oyunlarını oynayabilen sanatçıların da içinde bulunduğu kırk yâreni olan, belirli günlerde eğlence, müzik ve oyun kültürünün yanında, atalardan gelen yâren geleneğini sürdüren Yörük Yârenleri’nin büyük yârenbaşılığını yapmaktadır. “Fethiye’de Yörükler ve Karaçulha” isimli ilk kitabı ve “Yörük Obalarımız” kitabı yayımlandı. Yeni kitap çalışması sürmektedir.
Çocukluğunuz nasıl geçti?
Baharın müjdecisi; cemreler havaya, suya, toprağa düşünce, toprak uyanır, tohumların yeniden doğuşu başlar, diriliştir, var oluştur, kaybolan bitkilerin ortaya çıkışıdır. Yıllar evvel bu günlere denk gelen zamanda doğmuşum. Otlar cücüklemeye, ağaçlar pürçüklemeye başlayınca ortalığı otlar, çiçekler kaplamaya başlar. Çobanın değneğini havaya atıp yere düşünce ottan görünmez, bulmak için arar dururmuş. Bende daha kırkına varmadan otların arasında görünmezmişim. Ağlarken çığırırmışım arayan sesimden gelir bulurmuş. Anam beşikte büyütmüş eli aya düzgün olsun, uslu durmayı öğrensin. Başa bele getirmesin diye. Sonra sürünmüş, apalamış, sendeleyerek aya kalkmışım, düşe kalka yürümüşüm, dilim dönmeye başlayınca akıl yürütmeye, doğayı keşfetmeye, kendi kendime öğrenmeye başlamışım. Daha adım konulmadan İlimder olsun demiş göbek adımı verivermişler. Amma velâkin 11 ay beklenen ve ayların sultanı Ramazan ayında doğunca ailem Ramazan deyi yazdırıvermiş nüfusa beni. İki evli olan babamın 14 çocuğuna lakaplar verilirken. İnatçılığın, kararlılığın karşılığı Çona deyivermişler lakabıma kardeşlerim. Vara yoğa, boşa doluya yürüdük, sevgi aldık sevgi verdik. Aklımızı, bilgimizi, gücümüzü, paramızı hayra harcadık. Gelenleri kucakladık, gelemeyenleri kollarımız açık bekledik, yazdık, çizdik, gezdik, tozduk, yedik, içtik, oynadık, gaynadık, günler günleri, yıllar yılları kovaladı, hayat yolunu yarıladık. Tepeden aşağı sallandık. Ellere el uzattık. İnsanlık dedik yardıma koştuk, gücümüz yettiğince verdik, beklemedik duadan başka bir şey. Aldık mı almadık mı hesap etmedik, haddimizi bildik omzumuz da ki meleklere ve yaradan Allahın işlerine karışmadık. Sadece yaratanın rızasını almaya çalıştık.
Yörük kültürünü savundunuz hayat boyu. Ancak toprağı ve hayvanı neden öne çıkardınız?
Ramazan Kıvrak: Toprağı ata bildik, atanın koynuna girip toprak oluncaya kadar toprakla uğraştık. Sebzeyi meyveyi, buğdayı yetiştirdik, karnımızı doyurduk. Toprağa elimizi değirdik. Yarın hak vaki olunca, toprak olmak için tenimiz zorluk çekmesin dedik. Bereketli topraklar için yaratana şükrettik bize bırakan ata için dua ettik. Toprağa kıymet verdik. Toprağa saygısı olmayanı dost bilmedik. Vatan toprağını neslimize bırakmak için bedel de olsa öderiz dedik baştan beri. Ormanı hayvanı insanı bir arada yaşatmanın sırrını atamızdan aldık, yaratılanı yok etmeyi günah bildik, yaratana karşı gelmek saydık. Keçiyi, koyunu besledik hem doyurduk hem ürünleriyle doyduk. Her hayvanı koruduk yılana, çayana bile zulmetmedik. Sevgimizi şefkatimizi her canlıya gösterdik. Çoğu zamanda onlardan çok şey öğrendik. Beraberce yaşamayı keşfettik tıpkı atalarımız gibi. Büyüğü büyük bildik saygı duyduk, küçüğü küçük bildik sevgimizi verdik. Ak saçlı bilgelerimizden öğüt aldık, hem hatamızı hem düşmanımızı azalttık, bilene koştuk bilenle dost olduk bilgimizi çoğalttık. Geçmişi hayırla yâd ettik neslimiz için hayırlı dualar ettik. Güneş batarken ay doğsun ay batarken güneş doğsun üzerinizden aydınlık ve hürriyet sevdası hiç eksik olmasın diye.
Soru: Mücadelenizin sebepleri nelerdir?
Ramazan Kıvrak: Elbette uğruna ölecek kadar sevdiğimiz vatanımız içinde hayalimiz, çalışmamız vardır. Bağımsız ve güçlü devlet, özgür ve mutlu millet diye sevdamız vardır. Her şey düzgün gitmiyor, Devletimizde, Milletimizde daha ilerde olması gerekirken, mazlum milletler, Türk dünyası, İslam âlemi ve dünya insanlığına faydamız olması gerekirken, büyük millet olmamıza rağmen, başka sömürgeci devletlere el açar, medet umar hale gelmişiz. Bilinen 16000 yıllık Türk tarihine bakınca inceleyince ülkemizin içinde bulunduğu durumun hayra gitmediğini görüyoruz. Bizde bir şeyler yapalım. Allahın bizlere verdiği aklı, bilgiyi, gücü, imkânı değerlendirip Yaratana ve yaradılış gayemize uygun olarak çalışmaya karar verdik. Bu mücadelede; elimiz helal karda gözümüz hakiki yarda oldu. Hep çalıştık hep ürettik, vatana millete faydamız olsun istedik. Çadırın kapısını kaldırdık herkes girsin diye. Büyük tuttuk herkes yer bulabilsin diye. Çoğalalım istedik hem peygamberimizin hem atamızın öğüdünü tuttuk, çoğaldıkça bereketin arttığını gördük...
Çalışmayla, üretmeyle, geçen bir ömür, Sizi etkileyen bir anı var mı?
Yirmi yılı aştı ülkeyi köy köy dolaşmaya başlayalı. Geçenlerde hesaplamaya çalıştım. 4 bini aşkın köye, 200’ü aşkın ilçeye gitmişim. Oradaki yaşlı insanların bilgisini laf dağarcıma doldurdum. Dağarcımı sırtıma arttım lazım oldukça dağıtıyorum. Sevgi ve laf dağıtmakta cömert olmalıyız çünkü hiç eksilmiyor. Yani zararımız yok. Beni etkileyen en önemli olay ise Yörük yurtlarında benim kitaplarım okunur, laflarım dinlenir, televizyon programlarım İzlenir. Yörük Türkmen kültürünü yaşayan, seven, kıymet verenler, benim lafımı çok ederler. Mersin aydıncıkta ilkokul 3. sınıfta öğretmen öğrencilere sorar.
Öğretmen; Ramazan Kıvrak’ı tanıyan var mı?
Kız öğrenci; tanıyorum.
Öğretmen; kimdir?
Öğrenci; o Yörüklerin kökleri dağlarda olan ağacıdır.
Öğretmen; o ağacın meyvesi var mıdır?
Öğrenci; vardır. Keçidir, koyundur.
Konuşma böyle devam eder.
Bizde bilge, tecrübeli, dini ve milli büyüklerimiz vardır bunların sözleri sizi etkiler mi?
Türk milletinin temeli olan; Oğuz Kağan; O kadar büyüyelim ki, gök kubbe çadırımız, güneş meşalemiz olsun demiştir.
Türk Büyüğü, Bilge Kağan; Üste mavi gök, çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça, senin ilini ve töreni kim bozabilir. Demiştir.
Ata öğüdünü tutacağız, çok çalışacağız, üreteceğiz, birliğimizi, dirliğimizi bozmayacağız. Bir ağaç gibi tek ve hür, orman gibi kardeşçesine diyen Nazım Hikmet de bizim,
Zeybek bizim, horon bizim, halay bizim, semah bizim, birlik bizim, dirlik bizim, deniz bizim, yer bizim, gök bizim, gelecek bizim. Yiğitliğimizi, cesaretimizi, gücümüzü, tecrübemizi, bilgimizi kullanıp; akıllı Türk olmaya çalışıyoruz.
Türkçemize, Türk yer adlarına ve tarih bilincimize sahip çıkıyor muyuz?
Ramazan Kıvrak: Türkçemizi zenginleştiren, hem tarihimize ışık tutan hem de tapu niyetine geçen soyumuzu belli eden isimleri veren atalarımıza minnet duymalıyız. Çünkü onlar bize canlarıyla kanlarıyla kazandıkları toprakları, alın terleriyle, eli nasırlı elleriyle işlediler. Türkçe adlarda vererek bizlere bıraktılar. Bize düşen atamızın bıraktığı halde geleceğe taşımaktır. Üzerindeki kirli emelleri temizleyerek, aslına uygun olarak soyumuzu belli eden Türkçe adları yeniden vererek, gelecek nesle taşımalıyız.
Fethiye Kaya’nın adı Kayı olsaydı. Oradaki çocuk ya da genç öğretmenine Kayı ne demek deyi sorsaydı. Alacağı cevap Cihan devleti Osmanlı devletini kuran boyun adı olacaktı. Çocuk geçmişinle gurur duyacaktı. Osmaniye’nin Toprakkale olan ilçesi ve kalesinin adı eskiden olduğu gibi Kınık olsaydı çocuk ya da genç öğretmenine ya da babasına Kınık ne demek deyi sorduğunda alacağı cevap cihan devleti Selçuklu devletini kuran boyun adı cevabını alacaktı. Burdur Bucak’ın eski adı Oğuzhan’ı sorsalardı. Alacağı cevap Türk Milletinin atası Oğuz kağanın adı cevabını alacaktı, Denizli Çameli’nin eski adı Karaman sorulsaydı; ‘bundan böyle mecliste Türkçe konuşula’ diyen dönemin en büyük beyi Karaman oğlu Mehmet bey anlatılacak, Osmanlının fetihlerinde balkanlara yerleştirilen yine Osmanlının yıkılışıyla göçmen dediğimiz insanlarımızın çoğunun karaman boyundan olduğu anlatılacaktı. Bizim; yer adlarımız değiştirilerek tarih saklanmış, Bizi bizden koparmışlardır.
Çevrenizdeki illerin, ilçelerin, beldelerin, köylerin mahallelerin eski ve yeni adlarına baktığınız zaman. Oğuz kökünden büyüyen, Gövdesi Türk olan, büyük dalların Bozoklar ve Üçoklar olduğunu, orta dalların ise oğuzun 24 boyunun adı, küçük dallarlında küçük boyların obaların adları olduğunu görülecektir.
Allah Prof. Dr. Baş’tan razı olsun
Ahmet Haydar Birinci: Ülkemizin milli kahramanları unutuluyor, unutturuluyor. Milletimizin kendi kimliğini bilmesi, dik durabilmesi için manevi şahsiyetleri nasıl hatırlayacağız?
Ramazan kıvrak: Dünyadaki her kazıda, her araştırmada bir Türk olursa ortaya çıkacaktır ki; Türkler bu topraklarda binlerce yıldır vardır. Hoca Ahmet Yesevi’nin; Batıya gidin orada bereketli topraklar var sözleriyle yola çıkan, Orta Asya’daki kuraklıktan dolayı yola çıkan, Malazgirt kahramanı Alpaslan’ın Anadolu’ya girişiyle gelenler ve bu toprakları bize bırakanlar. En son Gazi Mustafa Kemal’le birlikte kurtuluşun ve kuruluşun mimarı olanlar bilinmeli anılmalıdır. İllerimize gazi, kahraman, şanlı adını veren mücadele önderleri anılmalı, kadınıyla, erkeğiyle bayraklaşmış. Milletçe minnet duyduğumuz ve yaratana dua ederken andığımız, sütçü imamlar, şahin beyler, Yörük Aliler, çete Ayşeler, Makbule hanımlar ve nicelerini anmak. Anlatmak, hem yaratana ve milletimize bir borçtur. Çünkü bu insanlar işgalden milletimizle birlikte İslam’ın da; bu topraklarda kurtuluşu için mücadele etmişlerdir. Bu toprakların manevi sahipleri vardır. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu konudaki hizmetleri yerinde ve doğrudur. Yaptığı toplantılara katılarak bilgimizi arttırmalıyız. Allah kendinden ve hizmet edenlerden razı olsun. İnşallah milletimizin atasını, manevi değerlerini bilmesine vesile olur. Türk milleti yeniden kendine gelir ve kendi kimliğini bulur.
Yeni Mesaj Gazetesi olarak bugün sizlere, konuk olduğumuz bir Yörük’ten, Ramazan Kıvrak’tan bahsedeceğiz. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum kanaatimce Türkiye’de dilimizi bu kadar iyi kullanabilen nadir insanlardan biri. Ayrıca 4 bini aşkın köye, 200’ü aşkın ilçeye gitmiş ayak basmadık yer bırakmamış adeta bu yönden kendisi bir tecrübe abidesi... Röportajımıza geçmeden önce kendisi hakkında bilgi vermek istedik:1961 yılında Fethiye Karaçulha’da doğdu. Fethiye Yörük Türkmen ve Kültür Derneği Başkanlığı’nı yapmaktadır. Yörük Obalarımız programını hazırlayıp sundu. Fethiye’de, sazıyla ve sözüyle yöresel ata çalgılarını çalabilen, ata oyunlarını oynayabilen sanatçıların da içinde bulunduğu kırk yâreni olan, belirli günlerde eğlence, müzik ve oyun kültürünün yanında, atalardan gelen yâren geleneğini sürdüren Yörük Yârenleri’nin büyük yârenbaşılığını yapmaktadır. “Fethiye’de Yörükler ve Karaçulha” isimli ilk kitabı ve “Yörük Obalarımız” kitabı yayımlandı. Yeni kitap çalışması sürmektedir.
Çocukluğunuz nasıl geçti?
Baharın müjdecisi; cemreler havaya, suya, toprağa düşünce, toprak uyanır, tohumların yeniden doğuşu başlar, diriliştir, var oluştur, kaybolan bitkilerin ortaya çıkışıdır. Yıllar evvel bu günlere denk gelen zamanda doğmuşum. Otlar cücüklemeye, ağaçlar pürçüklemeye başlayınca ortalığı otlar, çiçekler kaplamaya başlar. Çobanın değneğini havaya atıp yere düşünce ottan görünmez, bulmak için arar dururmuş. Bende daha kırkına varmadan otların arasında görünmezmişim. Ağlarken çığırırmışım arayan sesimden gelir bulurmuş. Anam beşikte büyütmüş eli aya düzgün olsun, uslu durmayı öğrensin. Başa bele getirmesin diye. Sonra sürünmüş, apalamış, sendeleyerek aya kalkmışım, düşe kalka yürümüşüm, dilim dönmeye başlayınca akıl yürütmeye, doğayı keşfetmeye, kendi kendime öğrenmeye başlamışım. Daha adım konulmadan İlimder olsun demiş göbek adımı verivermişler. Amma velâkin 11 ay beklenen ve ayların sultanı Ramazan ayında doğunca ailem Ramazan deyi yazdırıvermiş nüfusa beni. İki evli olan babamın 14 çocuğuna lakaplar verilirken. İnatçılığın, kararlılığın karşılığı Çona deyivermişler lakabıma kardeşlerim. Vara yoğa, boşa doluya yürüdük, sevgi aldık sevgi verdik. Aklımızı, bilgimizi, gücümüzü, paramızı hayra harcadık. Gelenleri kucakladık, gelemeyenleri kollarımız açık bekledik, yazdık, çizdik, gezdik, tozduk, yedik, içtik, oynadık, gaynadık, günler günleri, yıllar yılları kovaladı, hayat yolunu yarıladık. Tepeden aşağı sallandık. Ellere el uzattık. İnsanlık dedik yardıma koştuk, gücümüz yettiğince verdik, beklemedik duadan başka bir şey. Aldık mı almadık mı hesap etmedik, haddimizi bildik omzumuz da ki meleklere ve yaradan Allahın işlerine karışmadık. Sadece yaratanın rızasını almaya çalıştık.
Yörük kültürünü savundunuz hayat boyu. Ancak toprağı ve hayvanı neden öne çıkardınız?
Ramazan Kıvrak: Toprağı ata bildik, atanın koynuna girip toprak oluncaya kadar toprakla uğraştık. Sebzeyi meyveyi, buğdayı yetiştirdik, karnımızı doyurduk. Toprağa elimizi değirdik. Yarın hak vaki olunca, toprak olmak için tenimiz zorluk çekmesin dedik. Bereketli topraklar için yaratana şükrettik bize bırakan ata için dua ettik. Toprağa kıymet verdik. Toprağa saygısı olmayanı dost bilmedik. Vatan toprağını neslimize bırakmak için bedel de olsa öderiz dedik baştan beri. Ormanı hayvanı insanı bir arada yaşatmanın sırrını atamızdan aldık, yaratılanı yok etmeyi günah bildik, yaratana karşı gelmek saydık. Keçiyi, koyunu besledik hem doyurduk hem ürünleriyle doyduk. Her hayvanı koruduk yılana, çayana bile zulmetmedik. Sevgimizi şefkatimizi her canlıya gösterdik. Çoğu zamanda onlardan çok şey öğrendik. Beraberce yaşamayı keşfettik tıpkı atalarımız gibi. Büyüğü büyük bildik saygı duyduk, küçüğü küçük bildik sevgimizi verdik. Ak saçlı bilgelerimizden öğüt aldık, hem hatamızı hem düşmanımızı azalttık, bilene koştuk bilenle dost olduk bilgimizi çoğalttık. Geçmişi hayırla yâd ettik neslimiz için hayırlı dualar ettik. Güneş batarken ay doğsun ay batarken güneş doğsun üzerinizden aydınlık ve hürriyet sevdası hiç eksik olmasın diye.
Soru: Mücadelenizin sebepleri nelerdir?
Ramazan Kıvrak: Elbette uğruna ölecek kadar sevdiğimiz vatanımız içinde hayalimiz, çalışmamız vardır. Bağımsız ve güçlü devlet, özgür ve mutlu millet diye sevdamız vardır. Her şey düzgün gitmiyor, Devletimizde, Milletimizde daha ilerde olması gerekirken, mazlum milletler, Türk dünyası, İslam âlemi ve dünya insanlığına faydamız olması gerekirken, büyük millet olmamıza rağmen, başka sömürgeci devletlere el açar, medet umar hale gelmişiz. Bilinen 16000 yıllık Türk tarihine bakınca inceleyince ülkemizin içinde bulunduğu durumun hayra gitmediğini görüyoruz. Bizde bir şeyler yapalım. Allahın bizlere verdiği aklı, bilgiyi, gücü, imkânı değerlendirip Yaratana ve yaradılış gayemize uygun olarak çalışmaya karar verdik. Bu mücadelede; elimiz helal karda gözümüz hakiki yarda oldu. Hep çalıştık hep ürettik, vatana millete faydamız olsun istedik. Çadırın kapısını kaldırdık herkes girsin diye. Büyük tuttuk herkes yer bulabilsin diye. Çoğalalım istedik hem peygamberimizin hem atamızın öğüdünü tuttuk, çoğaldıkça bereketin arttığını gördük...
Çalışmayla, üretmeyle, geçen bir ömür, Sizi etkileyen bir anı var mı?
Yirmi yılı aştı ülkeyi köy köy dolaşmaya başlayalı. Geçenlerde hesaplamaya çalıştım. 4 bini aşkın köye, 200’ü aşkın ilçeye gitmişim. Oradaki yaşlı insanların bilgisini laf dağarcıma doldurdum. Dağarcımı sırtıma arttım lazım oldukça dağıtıyorum. Sevgi ve laf dağıtmakta cömert olmalıyız çünkü hiç eksilmiyor. Yani zararımız yok. Beni etkileyen en önemli olay ise Yörük yurtlarında benim kitaplarım okunur, laflarım dinlenir, televizyon programlarım İzlenir. Yörük Türkmen kültürünü yaşayan, seven, kıymet verenler, benim lafımı çok ederler. Mersin aydıncıkta ilkokul 3. sınıfta öğretmen öğrencilere sorar.
Öğretmen; Ramazan Kıvrak’ı tanıyan var mı?
Kız öğrenci; tanıyorum.
Öğretmen; kimdir?
Öğrenci; o Yörüklerin kökleri dağlarda olan ağacıdır.
Öğretmen; o ağacın meyvesi var mıdır?
Öğrenci; vardır. Keçidir, koyundur.
Konuşma böyle devam eder.
Bizde bilge, tecrübeli, dini ve milli büyüklerimiz vardır bunların sözleri sizi etkiler mi?
Türk milletinin temeli olan; Oğuz Kağan; O kadar büyüyelim ki, gök kubbe çadırımız, güneş meşalemiz olsun demiştir.
Türk Büyüğü, Bilge Kağan; Üste mavi gök, çökmedikçe, altta yağız yer yarılmadıkça, senin ilini ve töreni kim bozabilir. Demiştir.
Ata öğüdünü tutacağız, çok çalışacağız, üreteceğiz, birliğimizi, dirliğimizi bozmayacağız. Bir ağaç gibi tek ve hür, orman gibi kardeşçesine diyen Nazım Hikmet de bizim,
Zeybek bizim, horon bizim, halay bizim, semah bizim, birlik bizim, dirlik bizim, deniz bizim, yer bizim, gök bizim, gelecek bizim. Yiğitliğimizi, cesaretimizi, gücümüzü, tecrübemizi, bilgimizi kullanıp; akıllı Türk olmaya çalışıyoruz.
Türkçemize, Türk yer adlarına ve tarih bilincimize sahip çıkıyor muyuz?
Ramazan Kıvrak: Türkçemizi zenginleştiren, hem tarihimize ışık tutan hem de tapu niyetine geçen soyumuzu belli eden isimleri veren atalarımıza minnet duymalıyız. Çünkü onlar bize canlarıyla kanlarıyla kazandıkları toprakları, alın terleriyle, eli nasırlı elleriyle işlediler. Türkçe adlarda vererek bizlere bıraktılar. Bize düşen atamızın bıraktığı halde geleceğe taşımaktır. Üzerindeki kirli emelleri temizleyerek, aslına uygun olarak soyumuzu belli eden Türkçe adları yeniden vererek, gelecek nesle taşımalıyız.
Fethiye Kaya’nın adı Kayı olsaydı. Oradaki çocuk ya da genç öğretmenine Kayı ne demek deyi sorsaydı. Alacağı cevap Cihan devleti Osmanlı devletini kuran boyun adı olacaktı. Çocuk geçmişinle gurur duyacaktı. Osmaniye’nin Toprakkale olan ilçesi ve kalesinin adı eskiden olduğu gibi Kınık olsaydı çocuk ya da genç öğretmenine ya da babasına Kınık ne demek deyi sorduğunda alacağı cevap cihan devleti Selçuklu devletini kuran boyun adı cevabını alacaktı. Burdur Bucak’ın eski adı Oğuzhan’ı sorsalardı. Alacağı cevap Türk Milletinin atası Oğuz kağanın adı cevabını alacaktı, Denizli Çameli’nin eski adı Karaman sorulsaydı; ‘bundan böyle mecliste Türkçe konuşula’ diyen dönemin en büyük beyi Karaman oğlu Mehmet bey anlatılacak, Osmanlının fetihlerinde balkanlara yerleştirilen yine Osmanlının yıkılışıyla göçmen dediğimiz insanlarımızın çoğunun karaman boyundan olduğu anlatılacaktı. Bizim; yer adlarımız değiştirilerek tarih saklanmış, Bizi bizden koparmışlardır.
Çevrenizdeki illerin, ilçelerin, beldelerin, köylerin mahallelerin eski ve yeni adlarına baktığınız zaman. Oğuz kökünden büyüyen, Gövdesi Türk olan, büyük dalların Bozoklar ve Üçoklar olduğunu, orta dalların ise oğuzun 24 boyunun adı, küçük dallarlında küçük boyların obaların adları olduğunu görülecektir.
Allah Prof. Dr. Baş’tan razı olsun
Ahmet Haydar Birinci: Ülkemizin milli kahramanları unutuluyor, unutturuluyor. Milletimizin kendi kimliğini bilmesi, dik durabilmesi için manevi şahsiyetleri nasıl hatırlayacağız?
Ramazan kıvrak: Dünyadaki her kazıda, her araştırmada bir Türk olursa ortaya çıkacaktır ki; Türkler bu topraklarda binlerce yıldır vardır. Hoca Ahmet Yesevi’nin; Batıya gidin orada bereketli topraklar var sözleriyle yola çıkan, Orta Asya’daki kuraklıktan dolayı yola çıkan, Malazgirt kahramanı Alpaslan’ın Anadolu’ya girişiyle gelenler ve bu toprakları bize bırakanlar. En son Gazi Mustafa Kemal’le birlikte kurtuluşun ve kuruluşun mimarı olanlar bilinmeli anılmalıdır. İllerimize gazi, kahraman, şanlı adını veren mücadele önderleri anılmalı, kadınıyla, erkeğiyle bayraklaşmış. Milletçe minnet duyduğumuz ve yaratana dua ederken andığımız, sütçü imamlar, şahin beyler, Yörük Aliler, çete Ayşeler, Makbule hanımlar ve nicelerini anmak. Anlatmak, hem yaratana ve milletimize bir borçtur. Çünkü bu insanlar işgalden milletimizle birlikte İslam’ın da; bu topraklarda kurtuluşu için mücadele etmişlerdir. Bu toprakların manevi sahipleri vardır. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bu konudaki hizmetleri yerinde ve doğrudur. Yaptığı toplantılara katılarak bilgimizi arttırmalıyız. Allah kendinden ve hizmet edenlerden razı olsun. İnşallah milletimizin atasını, manevi değerlerini bilmesine vesile olur. Türk milleti yeniden kendine gelir ve kendi kimliğini bulur.