Bugün AKP kaynaklı çevreler, yoğun bir Osmanlıcacılık furyası başlattılar. Arap harfleriyle yazılan, Arap ve Fars kelime ve tamlamalarıyla dolu eski Osmanlı Türkçesine dönüş anlamına gelecek uygulamaları resmî temsilci ve kurum düzeyinde de yaygınlaştırmaya başladılar. Amaç, saf, temiz, güzel Türkçeyi kademe kademe silmek, yok etmektir.Bu mesele, 1908 sonrası İkinci Meşrutiyet döneminde de yoğun olarak tartışılmıştı.Ömer Seyfettin, 1918'de "Ashab?ı Kehf'imiz" adında, bir Ermeni gencinin günlüğü tarzında bir eser yayınlar. O eserde bu dil tartışmaları üzerinden yansıtılan Osmanlıcılık düşüncesi irdelenir ve şu bilgilere yer verilir:"Biliyorsunuz ki lengüistik ilmi 'Her lisan bir lisandır' der. Biz Osmanlılar bu kaideyi asırlarca evvel bozmuşuz. Yeni, yapma yani kurgulanmış bir lisan yaratmışız. Türkçe dilbilgisini yalnız avamla kadınlar kullanırlar. Düşünürlerimizin, âlimlerimizin, edebiyatçılarımızın, ayrıca 'Osmanlıca' namı altında üç lisanın birleşmesinden meydana gelen bir yazı dili vardır. Bu dilde üç dilin kelimeleri, kuralları bulunur. Gerçekte her dilden her dile kelimeler geçebilir. Mesela İngilizcenin birçok kelimeleri Fransızcadır. Fakat İngilizceleşmiş, İngilizce kurallarına tâbi olmuşlardır. Osmanlıcada ise aksi... Arapça kelimeler Arapça, Acemce kelimeler Acemce kalmışlardır. Avam, kadınlar bunların telaffuzlarını bozarak Türkçenin söylenişine göre değiştirdikçe 'galat' namı altında hemen Osmanlı âlimleri tashih ederler. Sonra dünyanın hiçbir lisanında olmayan bir hâdise... Osmanlıcaya, Arapça, Acemce kurallar, edatlar da girmiştir. 'Bir dile tabiata aykırı, yabancı dillerden alınma dilbilgisi kuralları konulamaz. Çünkü diller bir kurum olduğundan değiştirilemez' diyenlerin yalanları meydana çıkmıştır. Türkçenin esasında erkeklik, dişilik yokken Arapçanın bütün erkeklik, dişilik kurallarını, Acemcenin tamlama kurallarını, edatlarını kabul etmişiz. Her ne kadar köylülerle avam, daha doğrusu halk, suni bu zengin dili kabul etmemişlerse de şairler, edebiyatçılar, hükûmet bu uydurma 'Osmanlıca' dilini yazmışlar, konuşmuşlardır. Genç edebiyatçılarımız dili daha ziyade kapalı ve anlaşılmaz kılıyorlar, bu hususta Fikret'in, Faik Âli'nin, Süleyman Nazif'in, bilhassa Hüseyin Daniş'in büyük hizmetleri geçmiştir. Osmanlıca, ilk kurucularının, eski şairlerin, Nergisî'nin diline doğru yaklaşmaya başlamıştır. Edebiyatta biraz daha faaliyet olsa birkaç seneye kadar, nasılsa kalan Türkçe kelimeler, sıfatlar, fiiller de yazı dilinden kaldırılacak... 'Birlik' için birinci vasıta dildir. Kendi dilini böyle öldürmeye, katiyen millî edebiyatını satırlara geçirmemeye ahdetmiş bir millet, nasıl olur da millettaşlarıyla birleşebilir? Osmanlılar, Osmanlı memleketlerinin haricindeki Türkleri asla tanımazlar. Onlarla hiçbir münasebetleri yoktur. Hem olamaz da..."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Nurullah Çetin / diğer yazıları
- Dayatılan kapitalist stil / 26.12.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015
- "Karıştır barıştır"a karşı "birleştir savuştur" / 30.11.2015
- Öğretmenler Günü'nü kutlamak / 26.11.2015
- İşin sırrı dengede / 20.11.2015
- IŞİD terörist peki Fransa nedir? / 18.11.2015
- Anaları ağlamasın diye Fransa'ya çözüm süreci desteği / 17.11.2015
- Bir 10 Kasım yazısı / 12.11.2015
- Ölmek ve köle olmak dışında üçüncü bir seçenek / 11.11.2015
- Türk sosyalistlerini marabalıktan kurtulmaya davet / 09.11.2015
- Yandakların istilası / 05.11.2015