Şu sıralar ülkeye konuşulan konulara baktığımızda bazı terimlerin yanlış anlaşıldığını ve bu şekilde dile getirildiğini görmekteyiz. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti Devletinde yaşamaktayız ve bu ülkede yaşayan bizlerin toplu olarak bir adı vardır: Bizler Türküz!
Türk adı ilk olarak boy ve millet adı anlamında Türkler tarafından yazılan Türkçe belgelerde geçmektedir. Bu belgeler Orhun Yazıtları'dır. İlk olarak MS VIII. dikilen Orhun Yazıtları'nda geçmektedir (Türk bodun).
Türk adının devlet adı olarak kullanılması MS 552'de bugünkü Moğolistan coğrafyasında kurulan Köktürk (Göktürk) devleti ile başlamıştır. Bu devleti kuranlar da Türkler olduğu için bu devletin adı da Köktürkler döneminde bu ad önce devletin sonra da devletin içinde bulunan bütün boyların ortak adı olmuştur. Devletin siyasi yönetimi altında bir araya gelen Türk soylu topluluklar zamanla bu adı milli bir ad olarak benimsenmiş ve günümüze kadar da kullanılmıştır.
Göktürklerden sonra Türkler göç, doğa olayları, savaş vs. gibi nedenlerden dolayı çok geniş bir coğrafyaya dağılmış ve birçok devlet kurmuştur. Değişik tarihlerde ve farklı coğrafyalarda kurulan bu devletlere, devletin kurucuları kendilerine göre farklı adlar vermişlerdir. Bu devletler yaşarken başka toplumlar onları kimi zaman farklı adlarla anmış, günümüzde de bu devletlerin birçoğunun zaman zaman farklı adlarla anıldığını görmekteyiz. Türkistan'da, Anadolu'da, Mısır'da ve Karadeniz'in kuzeyinde kurulan Uygur, Karahanlı, Hazar, Selçuklu, Memluk, Osmanlı, Timurlar ve Çağataylar gibi birçok devlet, Türkler tarafından kurulmuş ve halkına da Türk denmiştir.
Göktürk devletine Uygur Türkleri MS.745 tarihinde son vererek kendi devletini kurarlar. Bizler dillerine Uygurca derken onlar kendi dillerinde söz ederken 'Uygur tili (dili), Türk Uygur tili' adlarını kullandıklarını ancak daha çok da 'Türk tili' dediklerini görüyoruz.
İslami dönem Türk edebiyatının ilk eserlerinden olan ve 1069 yılında yazılan Kutadgu Bilig'in girişinde Türk dili geçmektedir. Karahanlılar döneminde, 1072-1074 tarihleri arasında yazılan Divânü Lügâti't-Türk adlı eserde Kaşgarlı Mahmut, Türkler ve Türk dili hakkında çeşitli bilgiler vermektedir.
Selçuklular döneminde Sultan Sancar için yazılan bir eserin adı Mefhirü'l-Etrak (Türklerin övülecek özellikleri) adını taşımakta ve Selçukluların Türk olarak adlandırıldıklarını göstermektedir. III. Murat döneminde yazılan birçok tarih kitabı Osmanlıların soyunu Oğuz Han'a bağlar. Fatih Sultan Mehmet'ten sonra yazılan kanunnamelerin de dili hep Türkçedir. Ali Şir Nevayi Muhakemetü'l-Lügateyn adlı eserde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırır. Şemsettin Sami'nin Kamus-ı Türki adlı eserinde de Türk adı geçmektedir. Görüldüğü gibi Türk ve Türkçe adları Cumhuriyetle birlikte kullanılan adlar değillerdir. Gerek Batıda gerekse Doğuda yazılan birçok eserde Türk adının millet adı olarak kullanıldığını ve dillerine de Türkçe denildiğini görmekteyiz.
Türk adı günümüzde iki farklı anlamda değerlendirmek gerekir. Dar anlamda Türkiye Türklerini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarını ifade etmektedir. Geniş anlamda ise farklı coğrafyalarda kimileri bağımsız, kimileri başka devletlerin özerk konumunda kimileri ise hiçbir statüye sahip olmadan yaşayan ve her biri kendi özel boy adları ile anılan yaklaşık iki yüz milyonluk bir nüfusun adıdır.
Türkçe, dar anlamda Türkiye Türklerinin ana dili ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi dilidir. Geniş anlamda ise yaklaşık olarak iki yüz milyonluk bir kitlenin, kimi bölgelerde yazı ve devlet dilidir. Türkiye; Türklerin yaşadığı, hakim olduğu coğrafyalarda kurdukları devletlere verilen bir addır.
Türkiye adı, kimi zaman bizzat Türkler tarafından verilmiş ve devletin resmi adı olarak kullanılmıştır. Kimi zaman da onlardan bahseden milletler, Türklerin kurdukları devletleri bu ad ile anmışlardır. Örneğin; biz Mısır ve Suriye bölgesinde kurulan devlete biz bugün Memluk devleti derken Memluklular kendileri Türk devleti adını kullanmışlardır. Batılılar da (Devlet-i Türkiyye) XIII. yüzyıldan itibaren Mısır ve Suriye bölgelerine Türkiye demeye başlamıştır.
29 Ekim 1923'te Anadolu coğrafyasında kurulan Türk devletine Türkiye Cumhuriyeti adı verilmiştir. Bu ad devletin kurucuları tarafından verilmiş ve bütün dünya ülkeleri tarafından kabul edilmiştir.
Kimlik konusuna gelince… Kimlik; grupların, toplulukların 'kimsiniz, kimlerdensiniz' sorularına verilen yanıt ya da yanıtlardır. Kimlikler iki bakış açısı içinde şekillenir: 1- Emik bakış, 2- Etik bakış açısıdır. Emik bakışta kişilerin ve toplumların kendilerini tanımlamaları esastır ve belirleyici olan mensubiyet duygusudur. Etik bakışta başkalarının tanımlamaları ve konumlandırmaları belirleyici olmuştur.
Etniklik, genel anlamda bir insan grubunun; dil, soy, kültür, din ve yaşama biçimindeki farklılıklardan oluşan kolektif kimliğidir. Kolektif kimlik, aslında bir durumu değil bir süreci yansıtır ve bir grubun diğer gruplarla olan ilişkisine bağlı olarak da zaman içinde değişir. Kolektif kimlik kavramı, ilgili araştırmalarda, 'etnisite' veya 'etnik kimlik' terimleri ile karşılanmaktadır. Etnik kimlik içerisinde soy ve dil mensubiyeti önemlidir. Bunun dışında bir kavmin ve bir toplumsal kurumun özellikleri, gelenek-görenekleri ile sosyo-kültürel mirası da etnik kimliği yapan en önemli ögelerdendir. Bu kavramlar araştırmacılar tarafından çok farklı değerlendirmeler yapılmıştır. Dünyada saf ırk olmadığı için etnik farklılıklar ve farklık bilinci soy, tarih, coğrafya, dil, din ve yaşama biçimindeki farklılıklara dayandırılmaktadır.
Günümüzde özellikle ülkemizde; etnik grup kavramı ile millet kavramı karıştırılıyor. Etnik grup ile millet aynı şeymiş gibi değerlendiriliyor ve karşılaştırmalar bu anlayış üzerinden yapılıyor. Millet, ortak bir paydada buluşan tarih, coğrafya, kültürün şekillendirdiği insan topluluklarına denir. Millet olan toplumların ortak değerleri, kültürleri, savaşları, yaşayışları kimlikleri vardır ve bunlar eğitim kurumları ile yeni nesillere aktarılır ve yaşatılır. Kabile, aşiret, etnik grup millet olgunlarına daha erişememiştir. Örneğin Türkiye'de Ahmet'in kökeni Kürt, Selim'in Zaza, Veli'nin Laz olabilir ama bunlar Türktürler. Türk adı sadece bir etnik grubun adı değildir, farklı etnik kökenlerden gelen insanların mensup olduğu bir milletin adıdır.
Etnik grup farklı coğrafyalarda farklı biçimlerde anlaşmakta ve tanımlanmaktadır. Batıda ırk faktörünü öne çıkaran bir biyolojik-antropolojik yemeli etnik kimlik anlayışı olarak kullanılmıştır. Bu bizde rağbet görmemiştir hiçbir zaman. Türk toplumunda Türk gelenek ve göreneği; ümmet birliği, İslam kardeşliğiyle 72 milleti bir araya getiren tek bir millet yapan Hacı Bektaş Veli'nin anlayışıdır.
Hasret Aslan / diğer yazıları