Yüksekova'ya bir ziyaretimde Van-Yüksekova arası minibüste çalan müzik Kürdistan ifadesi içeriyordu. Bundan rahatsız olmama karşın etrafımdakilerin anlatmak istediğimden uzak olduklarını düşündüğüm için molada şoföre "toplu taşıma araçlarında bu tarz müzikleri dinlemek yasak değil mi" diye sorduğumda "sözler Kürtçe olduğu için mi" diye sordu. Ben de Arnavut olduğumu, evimde anne ve babamın Arnavutça konuştuğunu, Kürdistan demenin ülkeyi bölme anlamını taşıdığını, ülkeyi bölmeye çalışanın imanını kaybedeceğini söylediğimde, "bu tartışılır" dedi. Ve Van'a vardığımızda kışın soğuğunda dışarıdan abdest alıp vakit namazını kılmıştı.
Başka bir öğretmen arkadaşım da Batmanlı idi, "Kürdistan'dan senin anladığın manayı biz çıkarmıyoruz" demişti.
Halbuki biz kardeşiz bu kardeşliği de, Lozan'da "azınlıklara haklarını verin" dendiğinde Atatürk çok güzel ifade etmiş; "Azınlıklar Müslüman olmayanlardır. Çanakkale'de omuz omuza savaştık biz bu kardeşliği kimse bozamaz" diyerek önemli bir ders vermişti.
Cumhuriyet halkın kendi kendini yönetmesidir. Devletlerin dini olmaz, Osmanlı'da padişahlık dini bir rejim değildi fakat halk dinini yaşadı, şimdi yaşamamamız için de bir neden yok.
Fakat Atatürk "halifeliği kaldırdı" diyorlar. Hayır, sadece sahibi gelene kadar meclise iade etti. Peki gerçek sahibi kim?
Bu konu; Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın Ehl-i Beyt külliyatında bahsettiği Maide 67'de "Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir" denmektedir. Bu ayetten sonra Peygamberimiz (s.a.a.) veda haccı dönüşünde olduklarından ilerlemiş olanları çağırttı geride kalanları bekledi gölgelikler hazırlattı, yüksekçe bir yere Hz. Ali Efendimizi çıkarttı, pazılarından tutarak kollarını yukarı kaldırarak "Sen benden sonra vârisimsin ve evlatların, ben kimin mevlası (yol göstereni) isem sen de onun mevlasısın diyerek" hutbesinin altı yerinde halifeliğin gerçek sahibinin Ehl-i Beyt olduğundan bahsetti.
Gadir-i Hum denilen yerde ve 220 civarında Sünni kaynakta geçen bu olayı Atatürk çok iyi bildiği için halifeliği gerçek sahibi gelene kadar meclise iade etmiştir.
"Latin harflerine geçerek milleti cahil bıraktı" iftirası ayrı bir garabet? Herkes artık o dönemde okuma yazma oranının düşük olduğunu öğrenmesi kolay olduğu için Latin harflerine geçildiğini artık çok iyi biliyor.
Başka bir konu da, Atatürk'ün sürekli istismar edilen ve çokça çarpıtılan 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasındaki o kısım:
"Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz."
Burada gökten indiği sanılandan kasıt Kuran-ı Kerim okumayı bırakıp Sait Nursi ve onun gibilerin yazdığı kitapları okumanın da aynı anlamı taşıyacağını düşünen insanlara bir atıf yapılmıştır.
Atatürk'ün "Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır" sözünün günümüzde karşılığı Prof. Dr. Haydar Baş ve O'nun kadrosudur. 29 Ekim'de Trabzon'da Özel Fatma Baş Koleji'nde yapılan Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da göstergesidir.
Başka bir öğretmen arkadaşım da Batmanlı idi, "Kürdistan'dan senin anladığın manayı biz çıkarmıyoruz" demişti.
Halbuki biz kardeşiz bu kardeşliği de, Lozan'da "azınlıklara haklarını verin" dendiğinde Atatürk çok güzel ifade etmiş; "Azınlıklar Müslüman olmayanlardır. Çanakkale'de omuz omuza savaştık biz bu kardeşliği kimse bozamaz" diyerek önemli bir ders vermişti.
Cumhuriyet halkın kendi kendini yönetmesidir. Devletlerin dini olmaz, Osmanlı'da padişahlık dini bir rejim değildi fakat halk dinini yaşadı, şimdi yaşamamamız için de bir neden yok.
Fakat Atatürk "halifeliği kaldırdı" diyorlar. Hayır, sadece sahibi gelene kadar meclise iade etti. Peki gerçek sahibi kim?
Bu konu; Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın Ehl-i Beyt külliyatında bahsettiği Maide 67'de "Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, Seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir" denmektedir. Bu ayetten sonra Peygamberimiz (s.a.a.) veda haccı dönüşünde olduklarından ilerlemiş olanları çağırttı geride kalanları bekledi gölgelikler hazırlattı, yüksekçe bir yere Hz. Ali Efendimizi çıkarttı, pazılarından tutarak kollarını yukarı kaldırarak "Sen benden sonra vârisimsin ve evlatların, ben kimin mevlası (yol göstereni) isem sen de onun mevlasısın diyerek" hutbesinin altı yerinde halifeliğin gerçek sahibinin Ehl-i Beyt olduğundan bahsetti.
Gadir-i Hum denilen yerde ve 220 civarında Sünni kaynakta geçen bu olayı Atatürk çok iyi bildiği için halifeliği gerçek sahibi gelene kadar meclise iade etmiştir.
"Latin harflerine geçerek milleti cahil bıraktı" iftirası ayrı bir garabet? Herkes artık o dönemde okuma yazma oranının düşük olduğunu öğrenmesi kolay olduğu için Latin harflerine geçildiğini artık çok iyi biliyor.
Başka bir konu da, Atatürk'ün sürekli istismar edilen ve çokça çarpıtılan 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasındaki o kısım:
"Aziz milletvekilleri,
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz."
Burada gökten indiği sanılandan kasıt Kuran-ı Kerim okumayı bırakıp Sait Nursi ve onun gibilerin yazdığı kitapları okumanın da aynı anlamı taşıyacağını düşünen insanlara bir atıf yapılmıştır.
Atatürk'ün "Cumhuriyeti kuranlar onu korumaya da muktedir olmalıdır" sözünün günümüzde karşılığı Prof. Dr. Haydar Baş ve O'nun kadrosudur. 29 Ekim'de Trabzon'da Özel Fatma Baş Koleji'nde yapılan Cumhuriyet Bayramı kutlamaları da göstergesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Fatih Mehmet AYDIN / diğer yazıları
- 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nün anlam ve önemi / 10.11.2022
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017