"Hatırlatmayın bana dokuzu beş geçeyi,
Hele puslu geçen o geceyi…
Söyletmeyin kasım adlı iki heceyi,
Bu benim en büyük yasım.
Bu Ata'mın öldüğü tarih, 10 Kasım."
Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş olan eşsiz devlet adamı, büyük komutan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, aramızdan ayrılışının 84. yılında, O'nu artarak devam eden büyük bir özlem, sevgi ve saygıyla anmaktayız.
Türk milletinin yetiştirdiği en büyük şahsiyetlerden biri olan Atatürk hakkındaki araştırmalar O'nun Ehl-i Beyt soyundan geldiği noktasına kadar götürür.
Atatürk hem anne hem de baba tarafından Hz. Hüseyin'in soyundan gelmektedir.
Bugün türbesi Diyarbakır'da bulunan Seyyid Sarı Saltuk Hazretleri'nin Rumeli'yi Müslümanlaştırma çalışmalarında bulunan oğullarının ve torunlarının soyu Atatürk'ün dedelerine kadar gelmekte, tahta kılıcı ile Avrupa'da kale fetih eden Kızıl Hafız Ahmet Efendi'ye kadar uzanmaktadır.
Annesi Zübeyde Hanım 'Molla Zübeyde' lakabı ile anılan, Bektaşî dergâhına bağlı bir hanımdı.
Zübeyde Hanım'ın ailesi Nakibü'l-Eşraf'tır, yani Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sülalesindendir.
Bugün başta mübarek anası üzerinden ortaya atılan iftiralar ile O'nun şahsı hakkında oluşturulmaya çalışılan izlenim, Türk milletini var eden birlik harçlarını yok etmek gayesiyledir. Hâlbuki Atatürk vatandır, Atatürk bayraktır, Atatürk tam bağımsızlıktır ve Atatürk birleştirici harçtır (Hoş Geldin Atatürk, Prof. Dr. Haydar Baş).
Çocukluğu Sarı Saltuk Bektaşi dergâhında geçmiş (F. Rıfkı Atay "Çankaya") olan, 7 yaşında Kur'an-ı Kerim'i hatmeden, 8 yaşında hafız olan Atatürk'ün kendi ifadeleri ile o, "amel Müslüman'ı değil, fakat bir cihat Müslüman'ı idi." Cihat ise en büyük ibadetlerdendir.
Yaptıracağı ilk Kur'an tefsirini Elmalılı Hamdi Efendiye teslim eden Mustafa Kemal, Hanefi fıkhı esaslarına göre Kur'an'ın tefsirini emretmiştir.
Ehl-i Beyt soyundan olan Atatürk, meşrep yolu ile İmam Ali'ye bağlı, Sünni dünyanın itikat ve amel kurallarını da Türk devletinin ve milletinin önüne koyan bir liderdi. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında etkili olan Kuvâ-yi Milliye ruhu, azmini ve gücünü elbette maneviyattan almıştır.
Çanakkale Savaşı yıllarında cepheden gönderdiği mektuplarda Allah'a olan inancı ile bu savaşı kazanacağını yazan Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında Ortadoğu'da bağımsızlığını ilan edecek Müslüman halklara da örnek olmuştur.
Eskişehir'deki Mihalıççık Camisini cebinden verdiği 5 bin lira ile tekrar yaptıran bir Atatürk bizim liderimizdir.
İlk TBMM'yi Cuma günü ve hutbelerle açan Atatürk, Ramazan orucunu tutar, namazını kılardı. Perşembe geceleri Hafız Yaşar Okur'a Yasin-i Şerif okuttururdu. Kız kardeşi Makbule, "Kadir gecelerinde bana iftara gelirdi" diye o günleri anlatmaktaydı.
Gazi'nin, camilerde 'Allah birdir, şanı büyüktür' diye başlayan ve Hz. Peygamber'e övgülerle devam eden yazdırdığı 55 adet hutbesi vardır.
Atatürk, kapitalizmin karşısında ezilen halklara örnek bir liderdi.
Hıristiyan Batı dünyasına karşı canı ile vatanın müdafaasını yapmış; kurduğu yeni devlet ile de İslam âleminin savunucusu haline gelmiştir. Mustafa Kemal, Arap-İslam dünyasında liderlerin, Batı emperyalizmine ses çıkarmayan yaklaşımlarını eleştirmiştir.
Tam bağımsızlık, milli egemenlik ve milli devlet ilkeleri üzerine bina edilen Cumhuriyetimizin mimarı Atatürk, Türk milleti ve devleti arasındaki bağdır.
Temeli İslam ile şekillenmiş, etnik ayrımdan uzak Türk milleti tanımı ona aittir, Türkiye Cumhuriyeti ismi Hacı Bektaş dergâhında koyulmuştur. Hala Avrupa'da Türk denilince akla Müslüman gelmektedir..
Genç cumhuriyetin laiklik ilkesine bağlı olması, bugün dinsizlik diye gösterilmektedir. Atatürkçülük yerine Kemalizm ifadesini 'dinsiz Atatürk' tarifi için kullananlar iyi bilmelidir ki, ne laiklik dinsizliktir, ne Atatürk dinsizdir.
Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek olan laikliğin aslında dinsizlikle alakasının olmadığını Atatürk Nutuk'ta şöyle der: "Halkın kendi eliyle kendini idare etmesi ilkesini ortaya koyan bizdik. Meclis'in de kabul ettiği maksat ve gayemiz, milli iradenin kendini gösterdiği tek yer olan Millet Meclisi'nin bütün vatanın kaderini eline alacak şekilde ifade edilmesidir." (Nutuk, 2004, s.380). "Aslında bu dine de uygundur, "Onlar, işlerini birbirlerine danışarak yaparlar. (Şura 38)" ayeti ile orta Asya Türk kurultayları da demokrasiye uygundur.
Kısaca, Ehl-i Beyt soyundan gelen Müslüman bir Atatürk, tam bağımsız, üniter ve laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Türk milletine armağan eden liderdir.
1923-1938 arası Atatürk döneminde;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milli geliri oran olarak % 104.8 artarken,
Tarım kesimi, %101.3 büyüdü. Sanayi %148.8 gelişti.
1927'de tarım, ticaret ve sanayide 65 bin işletme vardı.
Genç cumhuriyet, hem tarım hamlesi hem de sanayi devrimi gerçekleştirdi.
"Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." diyen Mustafa Kemal Atatürk, bugün aramızdan ayrılmış, o çok sevdiği vatan toprağına kavuşmuştur. Lakin O'nun fikirleri, hayal ve özlemleri, ilke ve devrimleri, idealleri ve düşünceleriyle yaşamakta ve yaşamaya da devam edecektir. Kahraman Türk halkı ile birlikte kurduğu Cumhuriyet ve elde ettiği bağımsızlık, O'nun bu vatana en büyük hediyesidir.
Mensubu olduğu Büyük Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven ve kısacık yaşamı içine yüzyılları sığdıran Mustafa Kemal, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini halkına adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.
Gençler; Atatürk'ü sevmek demek O'nun izinde yılmadan yürümek demektir. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı her dönemde genç nesillere önem vermiştir. Hedefleri olan ve bu hedeflere emin adımlarla yürüyen genç nesiller inşa etmeyi arzulamıştır. Bu noktada sizlere düşen görev; O'nun hedeflediği gelişmiş, çağdaş ve güçlü Türkiye için, kurduğu Cumhuriyete sahip çıkarak, çalışkan, dürüst, ahlaklı ve vatanını seven birer birey olmaktır.
Atatürk, toplumun her kesimini kucaklayan bir halk adamıydı. Köylüsüne, çocuğuna, gencine, öğretmenine, sanatçısına, sporcusuna, kadınına, askerine ve yaşlısına... Kısacası toplumun tüm kesimine değer vermiş ve destek olmuştur. O, tam anlamıyla bir halk adamıydı; çünkü hep halkı için uğraşmış, halktan birisi gibi davranmıştır. Onun "Benim için en büyük makam ve ödül, Türk milletinin bir ferdi olarak yaşamaktır." sözü de bunu kanıtlar.
Hayatının son dönemlerinde hasta olmasına rağmen Hatay meselesi benim için namus meselesidir Fransızlara veremem diyerek Hatayı savaşsız kazanmış, Filistin için ise söyledikleri Avrupa gazetelerinde "Filistin'e el sürülemez, Kemal Paşa Avrupa'ya ihtar ediyor" başlığı ile yayınlanmıştır.
Ölmeden önce söylediği "Hz. Muhammed, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonsuza kadar O ölümsüzdür." (Atatürk Düşüncesinde Din ve Laiklik, sayfa 127.) sözü ile Azrail aleyhisselâmı "ve aleyküm selam" diyerek karşıladığını Atatürk'ün son sözünün bu olduğunu hizmetinde bulunanlar yazmaktadırlar.
Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.
Aziz ruhun şad olsun. Rahat uyu ATAM…
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017