Sağlıkta gelinen son nokta itibari ile sadece belli başlı birkaç şehirde büyük hastaneler yaparak ülkedeki sağlık sorunu çözülmüş olmuyor.
Beğenmediğimiz Suriye'de bile hastane ücretleri bedava iken bizde ilaç ve muayene ücretleri belimizi bükmekte. Örneğin basit bir hesapla hastaneye giden bir kişinin ilaç ve muayene ücreti 30-40 lira olsa ve yılda da 10 kez hastaneye gitse yaklaşık 400 lira yıllık masrafı yapar. 4 kişilik bir aile için ise bu 1600 tl'dir ki bu da bir asgari ücretinin yılda bir aylık maaşını sadece hastaneye vermesi demektir.
Tabii asıl yapılması gereken vatandaşın hastaneye gitmemesi, hasta olmamasını sağlamak ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazanabilmesi için GDO'lu gıdaların piyasada satışını yasaklamak olmalıdır. Öte yandan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye'nin 1942'de 22 tip aşı üretebildiğini fakat teknoloji geliştikçe aşı üretiminin bittiğini söyledi. Ceyhan, "Halbuki aşılama ilk olarak 16. yüzyılda Osmanlı'da uygulanmış, İngilizler çiçek aşısını Osmanlı'dan öğrenmiştir" dedi.
Maalesef aşı üretiminde 1940'lı yıllarda 22 aşımız var iken son dönemde sadece kırım kongo aşısı üretebildik. Hasta başına düşen doktor sayısı ise vahim rakamlardadır. 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 181'dir. Bu sayı OECD ülkeleri ortalamasında 345'tir. Çok üzücü fakat ülkemiz OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer almaktadır. Türkiye'nin OECD ortalamasını yakalaması için toplamda 131 Bin 173 hekime ihtiyacı vardır.
İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına müracaat sayısı son bir yılda 469 milyon olmuştur. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde 1 doktor başına düşen hasta sayısı 5635'e ulaşmıştır.
Doktorlarımızın iş yükü her geçen sene daha çok artmaktadır. Son bir sene içerisinde bir gün içerisinde doktor başına düşen hasta sayısı en az 25 olması düşündürücüdür. Bunun yanında ilaç kullanımındaki bilgisizlik ise korkutucu sonuçlar doğurmaktadır.
7 farklı bakteri incelendiğinde durum daha iyi anlaşılacaktır:
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun son raporunda zatürree, ishal ve kan yoluyla bulaşan enfeksiyonlar gibi en sık görülen hastalıklara yol açan yedi farklı bakteriyi incelediğinde bazı ülkelerde hastalıkların yarısından fazlasının tedavisinde kullanılan iki temel antibiyotiğin artık Türkiye'de işe yaramadığı belirlendi. Araştırmaya konu olan 114 ülke içinde Türkiye, bakterilerin antibiyotik direncinin en yüksek olduğu ülkeler arasında hemen hemen tüm bakteri türlerinde ilk 3'te yer aldı.
Türkiye'de bağırsak hastalıklarına sebep olan koli basili olarak da bilinen bakterinin antibiyotiklere karşı direnç oranı yüzde 43.3.
Akciğerlerde rahatsızlığa sebep olan klebsiella pneumoniae bakterisinin antibiyotik ilaçlara direnç oranı yüzde 52.4.
Hastane bakterisi (MRSA) olarak da bilinen staphylococcus aureus'un methilicillin antibiyotiklerine direnç oranı yüzde 31.5. Bu Avrupa ülkelerine göre yüksek bir oran.
Türkiye'de zatürree, menenjit, kulak iltihabı ve sinüzite en çok sebep olan bakterinin tedavisinde uzun süredir penicilin içeren ilaçlar kullanılamıyor. Çünkü WHO'nun raporuna göre bu bakterinin Türkiye'de penicilin direnci yüzde 44.8 olduğu tespit edilmiş iken Türkiye'nin sağlıkta çağ atladığını söylemek insanımızı saf yerine koyma ile eşdeğer, yada buna inanan insanları saflık ile tanımlamak da ne kadar doğru olur takdirlerinize bırakıyorum...
Beğenmediğimiz Suriye'de bile hastane ücretleri bedava iken bizde ilaç ve muayene ücretleri belimizi bükmekte. Örneğin basit bir hesapla hastaneye giden bir kişinin ilaç ve muayene ücreti 30-40 lira olsa ve yılda da 10 kez hastaneye gitse yaklaşık 400 lira yıllık masrafı yapar. 4 kişilik bir aile için ise bu 1600 tl'dir ki bu da bir asgari ücretinin yılda bir aylık maaşını sadece hastaneye vermesi demektir.
Tabii asıl yapılması gereken vatandaşın hastaneye gitmemesi, hasta olmamasını sağlamak ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarını kazanabilmesi için GDO'lu gıdaların piyasada satışını yasaklamak olmalıdır. Öte yandan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Türkiye'nin 1942'de 22 tip aşı üretebildiğini fakat teknoloji geliştikçe aşı üretiminin bittiğini söyledi. Ceyhan, "Halbuki aşılama ilk olarak 16. yüzyılda Osmanlı'da uygulanmış, İngilizler çiçek aşısını Osmanlı'dan öğrenmiştir" dedi.
Maalesef aşı üretiminde 1940'lı yıllarda 22 aşımız var iken son dönemde sadece kırım kongo aşısı üretebildik. Hasta başına düşen doktor sayısı ise vahim rakamlardadır. 100 bin kişiye düşen toplam hekim sayısı 181'dir. Bu sayı OECD ülkeleri ortalamasında 345'tir. Çok üzücü fakat ülkemiz OECD ülkeleri arasında sonuncu sırada yer almaktadır. Türkiye'nin OECD ortalamasını yakalaması için toplamda 131 Bin 173 hekime ihtiyacı vardır.
İkinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına müracaat sayısı son bir yılda 469 milyon olmuştur. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde 1 doktor başına düşen hasta sayısı 5635'e ulaşmıştır.
Doktorlarımızın iş yükü her geçen sene daha çok artmaktadır. Son bir sene içerisinde bir gün içerisinde doktor başına düşen hasta sayısı en az 25 olması düşündürücüdür. Bunun yanında ilaç kullanımındaki bilgisizlik ise korkutucu sonuçlar doğurmaktadır.
7 farklı bakteri incelendiğinde durum daha iyi anlaşılacaktır:
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nun son raporunda zatürree, ishal ve kan yoluyla bulaşan enfeksiyonlar gibi en sık görülen hastalıklara yol açan yedi farklı bakteriyi incelediğinde bazı ülkelerde hastalıkların yarısından fazlasının tedavisinde kullanılan iki temel antibiyotiğin artık Türkiye'de işe yaramadığı belirlendi. Araştırmaya konu olan 114 ülke içinde Türkiye, bakterilerin antibiyotik direncinin en yüksek olduğu ülkeler arasında hemen hemen tüm bakteri türlerinde ilk 3'te yer aldı.
Türkiye'de bağırsak hastalıklarına sebep olan koli basili olarak da bilinen bakterinin antibiyotiklere karşı direnç oranı yüzde 43.3.
Akciğerlerde rahatsızlığa sebep olan klebsiella pneumoniae bakterisinin antibiyotik ilaçlara direnç oranı yüzde 52.4.
Hastane bakterisi (MRSA) olarak da bilinen staphylococcus aureus'un methilicillin antibiyotiklerine direnç oranı yüzde 31.5. Bu Avrupa ülkelerine göre yüksek bir oran.
Türkiye'de zatürree, menenjit, kulak iltihabı ve sinüzite en çok sebep olan bakterinin tedavisinde uzun süredir penicilin içeren ilaçlar kullanılamıyor. Çünkü WHO'nun raporuna göre bu bakterinin Türkiye'de penicilin direnci yüzde 44.8 olduğu tespit edilmiş iken Türkiye'nin sağlıkta çağ atladığını söylemek insanımızı saf yerine koyma ile eşdeğer, yada buna inanan insanları saflık ile tanımlamak da ne kadar doğru olur takdirlerinize bırakıyorum...
Fatih Mehmet AYDIN / diğer yazıları
- 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nün anlam ve önemi / 10.11.2022
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017
- Hasta eden sağlık sistemimiz / 24.05.2018
- Suriye üzerindeki kara bulutlar bize mi geliyor? / 25.04.2018
- Atatürk'ün şahsında Türk milletinin saygınlığı / 27.03.2018
- Çiftçi narenciye sınavını verebilecek mi? / 10.01.2018
- Gazi Mustafa Kemal namaz kılardı / 20.12.2017
- Eğitim ruhtaki güzelliği mükemmel hale getirmektir / 24.11.2017
- Türk milleti kimdir? / 06.11.2017
- Boş zaman... Boş... / 26.10.2017
- Aile yaşantımızı nasıl şekillendirmeliyiz? / 17.10.2017