Ve bu güne gelinceye kadar ispatı mümkün; ABD'ye ait iki asker idari zayiat, Afgan halkından ise binden fazla ölü...
Çocuklar ve kadınlar dahil...
Eli, kolu, bacağı kopanlar hariç...
Odu, ocağı sönenler, yıkıntılar arasında dolaşanlar, evlerinden kaçanlar, mülteci durumuna düşenler, yakınlarını kaybedenler ve açlık ve sefalet...
Bütün bunlarda hariç...
Bu rakamlar ve her gün artmakta olan dahil, insanlığın "utanç" hanesine yazılacak...
Tabi, bunu yapanların...
Ve tabi buna, yardım ve yatakçılık edenlerin...
Bu acı gerçek, bir başka gerçeğinde habercisi...
Hatta ispatı...
Çünkü bu savaşın bombardıman tarafı, Afganistan'ın engebeli arazisinden boy gösteremiyor.
Böylece bu kirli savaş, bir gerçeğin de hayat bulmasının nedeni oluyor.
İnsanlık sanki eski dönemlere dönüyor.
Taa, Aşık Veysel'in; "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu..." dediği dönemin öncesine...
Gerilla harbinin ve gayri nizami harp doktrininin ruhu, geçmiş dönemlerin savaş ruhuyla fazlasıyla özdeşleşiyor.
Çünkü bu savaş türü, teknolojinin, teçhizat ve eğitimin, destek, planlama ve taktiğin arkasına saklanmayı zorlaştırıyor.
İnsandaki temel dinamiğin; yani ruhun kuvvetlerinin ortaya çıkmasını gerektiriyor.
İşte Amerika bu savaşta bunu yapamıyor.
Yapamadığı için de, sahaya inemiyor.
Amerikan askerlerini canının kıymeti ve kendi kamuoyunun konuyla ilgili tepkisi, bunun sadece mazeretidir. Zira gerilla harbinde savaşmak; "dalaşmak" demektir. Ve bu dalaş ancak namluya karşı namluyla yapılan savaştır. Ve bu dalaşa ancak, "ölmeyi" ... ya da hafifletilmiş haliyle "yenilmeyi" göze alanlar girebilir.
Bu savaşta, ceset torbası stokunu azaltmak ise, 11 Eylül saldırısında Amerikan rüyasını yıkan depremden çok daha şiddetlisinin bir nedeni olur. Ve bu deprem, ABD fertlerinin yaşadığı tedirginlik duygusunu, kendilerine ve ülkelerine güvenmemeye taşır.
İşte bu da ABD'yi yıkar.
Zaten bu savaşa uygulanan sansürün temel nedenlerinden biri de budur.
Üstün bir teknolojik harp makinesi, elit birlikler adındaki zor koşulların eğitimini almış askerler, harp stratejisi ve taktiği Afganistan savaşında, taarruz edenlerin başarı şansını yükseltse de, riskleri göze almada ortaya çıkan zafiyet ve askerlerin çatışma öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşayacakları sendrom, ABD'nin "saldıramamasının" ana nedenidir.
Ve bu saldıramama, maşa kullanma döneminin de başlangıcıdır.
Ya da amiyane şekliyle; i.. i.. kırdırma (onların hepsi insan olduğu için bunu diyemedik...)
Bu savaşı Afganlılar ya da Kuzey İttifakı kazanacak diye bir iddiamız ise, hiç yok.. Sadece gerilla harbinden boyunun ölçüsünü alacakların yanında, yanacak yaş dallar olacaklar. Ve duman, onların yıkılmış, yakılmış, sömürülmeye çalışılmış ülkelerinin üzerinden tütmeye devam edecek.
Birileri karşı durmakla, birileri de Amerika adına savaşmakla kaybedecek.
Asıl savaşı kaybetmekte olan ABD ise, kendi gerçeğiyle yüzleşmeye cesaret edemeden, ölmesinden korktuğu askerlerinin korkularıyla yaşamaya devam edecek.
Savaş ne kadar kolaylaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın, zafere giden yolda, maddeye, silaha ve teçhizata, konunun taktiği ve tekniğine ihtiyaç duyulduğu kadar, azim ve kararlılığa ve cesarete ihtiyaç vardır.
"Yanlış anlaşılmasın", bizim buradaki derdimiz, Amerikan ve İngiliz askerlerinin korkaklığı afişe etmek değildir. Ancak savaşmayı bir zorunluluk olarak değil de, bir menfaatler kavgası olarak algılamanın, savaşmakta olan askerler üzerindeki etkisinden dem vurmak istedik.
Birlikteliklerin ancak paylaşılan menfaatler kadar olduğu, okyanus ötesi kültürden gelen askerler, elbette ki kendilerinden "istenilen" kadar değil, "istedikleri" kadar savaşacaklardır.Abdullah A?ARO?LU
Çocuklar ve kadınlar dahil...
Eli, kolu, bacağı kopanlar hariç...
Odu, ocağı sönenler, yıkıntılar arasında dolaşanlar, evlerinden kaçanlar, mülteci durumuna düşenler, yakınlarını kaybedenler ve açlık ve sefalet...
Bütün bunlarda hariç...
Bu rakamlar ve her gün artmakta olan dahil, insanlığın "utanç" hanesine yazılacak...
Tabi, bunu yapanların...
Ve tabi buna, yardım ve yatakçılık edenlerin...
Bu acı gerçek, bir başka gerçeğinde habercisi...
Hatta ispatı...
Çünkü bu savaşın bombardıman tarafı, Afganistan'ın engebeli arazisinden boy gösteremiyor.
Böylece bu kirli savaş, bir gerçeğin de hayat bulmasının nedeni oluyor.
İnsanlık sanki eski dönemlere dönüyor.
Taa, Aşık Veysel'in; "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu..." dediği dönemin öncesine...
Gerilla harbinin ve gayri nizami harp doktrininin ruhu, geçmiş dönemlerin savaş ruhuyla fazlasıyla özdeşleşiyor.
Çünkü bu savaş türü, teknolojinin, teçhizat ve eğitimin, destek, planlama ve taktiğin arkasına saklanmayı zorlaştırıyor.
İnsandaki temel dinamiğin; yani ruhun kuvvetlerinin ortaya çıkmasını gerektiriyor.
İşte Amerika bu savaşta bunu yapamıyor.
Yapamadığı için de, sahaya inemiyor.
Amerikan askerlerini canının kıymeti ve kendi kamuoyunun konuyla ilgili tepkisi, bunun sadece mazeretidir. Zira gerilla harbinde savaşmak; "dalaşmak" demektir. Ve bu dalaş ancak namluya karşı namluyla yapılan savaştır. Ve bu dalaşa ancak, "ölmeyi" ... ya da hafifletilmiş haliyle "yenilmeyi" göze alanlar girebilir.
Bu savaşta, ceset torbası stokunu azaltmak ise, 11 Eylül saldırısında Amerikan rüyasını yıkan depremden çok daha şiddetlisinin bir nedeni olur. Ve bu deprem, ABD fertlerinin yaşadığı tedirginlik duygusunu, kendilerine ve ülkelerine güvenmemeye taşır.
İşte bu da ABD'yi yıkar.
Zaten bu savaşa uygulanan sansürün temel nedenlerinden biri de budur.
Üstün bir teknolojik harp makinesi, elit birlikler adındaki zor koşulların eğitimini almış askerler, harp stratejisi ve taktiği Afganistan savaşında, taarruz edenlerin başarı şansını yükseltse de, riskleri göze almada ortaya çıkan zafiyet ve askerlerin çatışma öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşayacakları sendrom, ABD'nin "saldıramamasının" ana nedenidir.
Ve bu saldıramama, maşa kullanma döneminin de başlangıcıdır.
Ya da amiyane şekliyle; i.. i.. kırdırma (onların hepsi insan olduğu için bunu diyemedik...)
Bu savaşı Afganlılar ya da Kuzey İttifakı kazanacak diye bir iddiamız ise, hiç yok.. Sadece gerilla harbinden boyunun ölçüsünü alacakların yanında, yanacak yaş dallar olacaklar. Ve duman, onların yıkılmış, yakılmış, sömürülmeye çalışılmış ülkelerinin üzerinden tütmeye devam edecek.
Birileri karşı durmakla, birileri de Amerika adına savaşmakla kaybedecek.
Asıl savaşı kaybetmekte olan ABD ise, kendi gerçeğiyle yüzleşmeye cesaret edemeden, ölmesinden korktuğu askerlerinin korkularıyla yaşamaya devam edecek.
Savaş ne kadar kolaylaştırılmaya çalışılırsa çalışılsın, zafere giden yolda, maddeye, silaha ve teçhizata, konunun taktiği ve tekniğine ihtiyaç duyulduğu kadar, azim ve kararlılığa ve cesarete ihtiyaç vardır.
"Yanlış anlaşılmasın", bizim buradaki derdimiz, Amerikan ve İngiliz askerlerinin korkaklığı afişe etmek değildir. Ancak savaşmayı bir zorunluluk olarak değil de, bir menfaatler kavgası olarak algılamanın, savaşmakta olan askerler üzerindeki etkisinden dem vurmak istedik.
Birlikteliklerin ancak paylaşılan menfaatler kadar olduğu, okyanus ötesi kültürden gelen askerler, elbette ki kendilerinden "istenilen" kadar değil, "istedikleri" kadar savaşacaklardır.Abdullah A?ARO?LU