İradesiz varlıkların tamamı olduğu gibi, asli unsurlarımızdan biri olan toprak da neye, hangi hizmete kodlanmışsa, fıtratı ne ise asla unutmadan ve yanılmadan onu yapar.
Güneş ışık ve ısı vermeyi unutmadığı gibi, ay güneşten aldığını etrafa yansıtmayı unutmadığı gibi toprak da bağrına ekilen tohumu asla unutmaz.
"Güneşe ve onun aydınlık veren parlaklığına; onu izlediğinde aya; güneşi açığa çıkardığında gündüze; güneşi örttüğünde geceye; göğe ve onu bina edene; yere ve onu döşeyene; nefse ve onu şekillendirene; nefse, kötülüğe ve korunmaya açık özelliklerini verene yemin olsun ki..." (Şems: 1-8).
"Falan tarlaya arpa ekmiştik ama inşaallah pirinç bekliyoruz" diye bekleyenler boşuna beklemiş olurlar, çünkü toprak bağrına ekilen tohumun ne tohumu olduğunu asla unutmaz.
"Şu bahçenin kenarına kavak-söğüt fidanları dikmiştik ama inşaallah vişne-kiraz bekliyoruz" diye bekleyen insan, ömrü olsa da kıyamet sabahına kadar da beklese, beklediğini göremeyecek ve umduğunu bulamayacaktır.
Toprağın fıtratı gereği bağrına dikilen tohumu, sadece onu bitirmesi ne kadar gerçekse, insanların ve toplumların da hayatlarında ektiklerini biçmeleri, biçecek olmaları o kadar gerçektir.
"Bir yanlış yaptık, rüzgâr ektik ama inşaallah fırtına biçmeyiz" diye umutlananlar hep boşuna beklemişlerdir ve mutlaka o malum fırtınaya maruz kalmışlardır.
Bir başkasına zarar vermek niyetiyle adım atanlar, söz sarf edenler o andan itibaren o adımın da o sözün de kesinlikle kendi aleyhlerine döneceğini bilmelidirler.
"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez. Kişinin yaptığı her iyilik kendi yararına, her kötülük de kendi zararınadır." (Bakara: 286).
"İyi iş yapan kendine, kötü yapan yine kendinedir, yoksa Rabbin kullara zulümkâr değildir." (Fussilet: 46).
Bu evrensel ölçüler doğrultusunda son on beş yılımızı göz önüne getiriyorum, masaya yatırıyorum, etrafımızda olup-bitenleri anlamaya çalışıyorum ve her defasında ürperiyorum.
Bir parçası olduğumuz İslam coğrafyasında, kardeş ve komşu ülkelerde hangi yaraların açılmasına, ne türü felaketlerin başlayıp yayılmasına, hangi boyutta katliamlara vesile olduğumuzu düşünüp hatırladıkça gerçekten uykularım kaçıyor.
Hem ülkeyi yönetenler hem de onlara her hal ve şartta destek olan millet olarak Irak işgaline yapılan katkılar, Libya'nın parçalanmasında üstlenilen rol, NATO'nun hava üssünün İzmir'e alınması ve işte yedinci yılına giren Suriye iç savaşında takınılan yanlış tavırlar, beraber olunan küresel işgalciler...
Herkes için, her millet için cari olan Sünnetullah elbette bizim için de tahakkuk edecektir:
"Çünkü onlar yeryüzünde kibirlendiler ve kötü tuzaklar kurdular. Hâlbuki kişi, kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilere uygulanan yasayı mı bekliyorlar? Allah'ın yasasında asla bir değişme bulamazsın. Allah'ın yasasında bir başkalaşma da bulamazsın." (Fatır: 43).
"Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler/melekler vardır. Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur." (R'ad: 11).
Doğru tohumu doğru toprağa ekmek gerek diyerek şair Feyzi Halıcı'ya kulak veriyoruz:
Ettiler dost nazarında,
Esir, göze, kaşa beni,
Sorgusuz can pazarında,
Yazdılar en başa beni.
Boyum yüce arşa-değin,
Gücünüz yeterse eğin!
Meyil vermiş bellemeyin,
Acı pişmiş aşa beni.
Efkârım zor gelir dile,
Sözüm, sohbetim mert ile,
Nice olunmaz dert ile,
Koydunuz baş başa beni.
Yok bu işte sayım, suyum,
Gönülce olmalı uyum,
Ben toprağın tohumuyum,
Ekmeyiniz taşa beni.
Ateş değse çam dalına,
Demir döner at nalına,
Kızgın haset mangalına,
Yapmayınız maşa beni.
Kimler düşüme girdiler,
Dal misali devirdiler,
Gam yüküydüm çevirdiler
Gözden akan yaşa beni.
Güneş ışık ve ısı vermeyi unutmadığı gibi, ay güneşten aldığını etrafa yansıtmayı unutmadığı gibi toprak da bağrına ekilen tohumu asla unutmaz.
"Güneşe ve onun aydınlık veren parlaklığına; onu izlediğinde aya; güneşi açığa çıkardığında gündüze; güneşi örttüğünde geceye; göğe ve onu bina edene; yere ve onu döşeyene; nefse ve onu şekillendirene; nefse, kötülüğe ve korunmaya açık özelliklerini verene yemin olsun ki..." (Şems: 1-8).
"Falan tarlaya arpa ekmiştik ama inşaallah pirinç bekliyoruz" diye bekleyenler boşuna beklemiş olurlar, çünkü toprak bağrına ekilen tohumun ne tohumu olduğunu asla unutmaz.
"Şu bahçenin kenarına kavak-söğüt fidanları dikmiştik ama inşaallah vişne-kiraz bekliyoruz" diye bekleyen insan, ömrü olsa da kıyamet sabahına kadar da beklese, beklediğini göremeyecek ve umduğunu bulamayacaktır.
Toprağın fıtratı gereği bağrına dikilen tohumu, sadece onu bitirmesi ne kadar gerçekse, insanların ve toplumların da hayatlarında ektiklerini biçmeleri, biçecek olmaları o kadar gerçektir.
"Bir yanlış yaptık, rüzgâr ektik ama inşaallah fırtına biçmeyiz" diye umutlananlar hep boşuna beklemişlerdir ve mutlaka o malum fırtınaya maruz kalmışlardır.
Bir başkasına zarar vermek niyetiyle adım atanlar, söz sarf edenler o andan itibaren o adımın da o sözün de kesinlikle kendi aleyhlerine döneceğini bilmelidirler.
"Allah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez. Kişinin yaptığı her iyilik kendi yararına, her kötülük de kendi zararınadır." (Bakara: 286).
"İyi iş yapan kendine, kötü yapan yine kendinedir, yoksa Rabbin kullara zulümkâr değildir." (Fussilet: 46).
Bu evrensel ölçüler doğrultusunda son on beş yılımızı göz önüne getiriyorum, masaya yatırıyorum, etrafımızda olup-bitenleri anlamaya çalışıyorum ve her defasında ürperiyorum.
Bir parçası olduğumuz İslam coğrafyasında, kardeş ve komşu ülkelerde hangi yaraların açılmasına, ne türü felaketlerin başlayıp yayılmasına, hangi boyutta katliamlara vesile olduğumuzu düşünüp hatırladıkça gerçekten uykularım kaçıyor.
Hem ülkeyi yönetenler hem de onlara her hal ve şartta destek olan millet olarak Irak işgaline yapılan katkılar, Libya'nın parçalanmasında üstlenilen rol, NATO'nun hava üssünün İzmir'e alınması ve işte yedinci yılına giren Suriye iç savaşında takınılan yanlış tavırlar, beraber olunan küresel işgalciler...
Herkes için, her millet için cari olan Sünnetullah elbette bizim için de tahakkuk edecektir:
"Çünkü onlar yeryüzünde kibirlendiler ve kötü tuzaklar kurdular. Hâlbuki kişi, kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilere uygulanan yasayı mı bekliyorlar? Allah'ın yasasında asla bir değişme bulamazsın. Allah'ın yasasında bir başkalaşma da bulamazsın." (Fatır: 43).
"Onun önünde ve arkasında Allah'ın emriyle onu koruyan takipçiler/melekler vardır. Bir toplumu oluşturan fertler kendi iç dünyalarındakini değiştirinceye kadar, Allah onların oluşturduğu toplumu değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka yardımcıları da yoktur." (R'ad: 11).
Doğru tohumu doğru toprağa ekmek gerek diyerek şair Feyzi Halıcı'ya kulak veriyoruz:
Ettiler dost nazarında,
Esir, göze, kaşa beni,
Sorgusuz can pazarında,
Yazdılar en başa beni.
Boyum yüce arşa-değin,
Gücünüz yeterse eğin!
Meyil vermiş bellemeyin,
Acı pişmiş aşa beni.
Efkârım zor gelir dile,
Sözüm, sohbetim mert ile,
Nice olunmaz dert ile,
Koydunuz baş başa beni.
Yok bu işte sayım, suyum,
Gönülce olmalı uyum,
Ben toprağın tohumuyum,
Ekmeyiniz taşa beni.
Ateş değse çam dalına,
Demir döner at nalına,
Kızgın haset mangalına,
Yapmayınız maşa beni.
Kimler düşüme girdiler,
Dal misali devirdiler,
Gam yüküydüm çevirdiler
Gözden akan yaşa beni.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Dilim, dilim dilim olsun / 09.02.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025
- Meğer ilan edilen imar kâbusu imiş / 07.02.2025
- Et kokarsa tuz dökerler, tuz kokarsa… / 06.02.2025
- Ay bitmeden buharlaşan artışlar / 05.02.2025
- Neden karanlıkta kaldı dünyamız? / 02.02.2025
- Doymayan gözler ve ürpermeyen kalpler / 01.02.2025
- Ne işe yarar? / 31.01.2025
- Makamdan istifa yok ama insanlıktan istifalar çok / 30.01.2025
- Başkentin başucunda çığlıklar duyulmadı / 29.01.2025
- Duydun mu? / 26.01.2025