Terörle mücadelede en çok tecrübe ve birikime sahip olan ülkelerin başında Türkiye yer almalıdır. Çünkü Türkiye, yıllardır terörle mücadelede eden ve bu konuda birçok yol ve yöntem deneyen bir ülkedir.
Terörle müzakere başlatıldığında şöyle deniliyordu: " Terörle mücadele sadece güvenlik güçleriyle olmaz." Bu tespit doğruydu, ancak gereği yapılmadı. Şimdi terörle topyekûn mücadeleden söz ediliyor. Topyekûn mücadelede her bireye düşen görev ve sorumluluklar vardır. Bunlar ortaya konulup bireylere benimsetilmelidir. Maalesef bu da yapılmıyor.
Ayrıca şu gerçeği de görmek zorundayız: Türkiye'de terörle mücadelede topyekûn katılımı sağlamak pek mümkün olmuyor. Çünkü Türkiye'de eskiden beri teröristleri seven ve destekleyenler çıkmaktadır. Meselâ 100 yıl öncesine gidelim. Ermeni teröristler Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler.
Cenab-ı Hakk'ın takdiriyle Sultan Abdülhamid, o suikasttan yara almadan kurtuldu. Terörist seven Tevfik Fikret, suikastın başarısızlığına üzüldü ve teröristlere şu dizelerle övgüler dizdi: "Ey şanlı avcı damını beyhude kurmadın/ Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın."
Bugün de terörü destekleyeler her alanda ziyadesiyle mevcuttur. Onları konu dışı bırakıp, terörle mücadele safında yer alanların kullandıkları dile dikkat çekmek istiyoruz. Zira terörle mücadelede dil çok önemlidir. Yunus Emre'nin dediği gibi, "Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı."
Terörle mücadele eden kalem ve kelâm erbabı, PKK terör örgütü sahneye çıktığı günden itibaren şu tezi işliyorlar: "PKK'nın asıl amacı bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır." Bağımsız Kürt devleti tezi, özellikle Kürt gençleri arasında sempati uyandırmaktadır. Bu, araştırma ve inceleme yapmadan da tespit edilebilecek bir husustur. Hâlbuki böyle bir tez, asla ve kata doğru değildir.
PKK'nın baş destekçileri ABD ve İsrail'dir. Peki, ABD ve İsrail, bağımsız bir Kürt devletine, hele Büyük Kürdistan'a destek verir mi? Buna inanmak için insanın akıl yoksunu olması gerekir. ABD ve İsrail'in yapmak istediği İslâm devletlerini parçalamak ve onların yerine devletimsi kurumlar kurmaktır. Bir başka deyişle adı devlet, özü itibariyle bağımlı ve uydu yapılar amaçlanıyor. PKK da bu amaca hizmet ettiği için destekleniyor. İşin özü ve özeti, işte budur.
O bakımdan "PKK'nın amacı, bağımsız Kürt devleti kurmaktır" tezi ve söylemi yerine, gerçeği tam ve doğru olarak ifade etmek gerekir. O da şudur: PKK'nın amacı, Kürtleri bağımlı devletimsi yapılarla köleleştirmektir. Zira bağımlı devletimsi yapılar altında yaşayan bireyler, hiçbir zaman, hiçbir alanda özgür olamazlar.
Bu gerçeği gizlemek ve örtmek için işbirlikçiler, "Bağımlı devlet, bağımsız birey" sloganıyla, açıkça devletlerin bağımlılıklarını savunmaktadırlar. Bağımlı devletin, bireylerinin bağımsız olamayacağını anlatmak da terörle mücadele edenlere düşmektedir.
Unutmayalım ki, terör örgütlerinin yanlış da olsa bir fikri altyapısı bulunmaktadır. O nedenle terör örgütleriyle fikri mücadele de şarttır. Fikirler dille aktarıldığına göre dilimizi maksadımızı anlatacak tarzda, doğru ve yerinde kullanmalıyız. Bu, terörle mücadele için de hayati önem arz etmektedir.
Terörle müzakere başlatıldığında şöyle deniliyordu: " Terörle mücadele sadece güvenlik güçleriyle olmaz." Bu tespit doğruydu, ancak gereği yapılmadı. Şimdi terörle topyekûn mücadeleden söz ediliyor. Topyekûn mücadelede her bireye düşen görev ve sorumluluklar vardır. Bunlar ortaya konulup bireylere benimsetilmelidir. Maalesef bu da yapılmıyor.
Ayrıca şu gerçeği de görmek zorundayız: Türkiye'de terörle mücadelede topyekûn katılımı sağlamak pek mümkün olmuyor. Çünkü Türkiye'de eskiden beri teröristleri seven ve destekleyenler çıkmaktadır. Meselâ 100 yıl öncesine gidelim. Ermeni teröristler Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler.
Cenab-ı Hakk'ın takdiriyle Sultan Abdülhamid, o suikasttan yara almadan kurtuldu. Terörist seven Tevfik Fikret, suikastın başarısızlığına üzüldü ve teröristlere şu dizelerle övgüler dizdi: "Ey şanlı avcı damını beyhude kurmadın/ Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın."
Bugün de terörü destekleyeler her alanda ziyadesiyle mevcuttur. Onları konu dışı bırakıp, terörle mücadele safında yer alanların kullandıkları dile dikkat çekmek istiyoruz. Zira terörle mücadelede dil çok önemlidir. Yunus Emre'nin dediği gibi, "Söz ola kese savaşı/ Söz ola kestire başı."
Terörle mücadele eden kalem ve kelâm erbabı, PKK terör örgütü sahneye çıktığı günden itibaren şu tezi işliyorlar: "PKK'nın asıl amacı bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır." Bağımsız Kürt devleti tezi, özellikle Kürt gençleri arasında sempati uyandırmaktadır. Bu, araştırma ve inceleme yapmadan da tespit edilebilecek bir husustur. Hâlbuki böyle bir tez, asla ve kata doğru değildir.
PKK'nın baş destekçileri ABD ve İsrail'dir. Peki, ABD ve İsrail, bağımsız bir Kürt devletine, hele Büyük Kürdistan'a destek verir mi? Buna inanmak için insanın akıl yoksunu olması gerekir. ABD ve İsrail'in yapmak istediği İslâm devletlerini parçalamak ve onların yerine devletimsi kurumlar kurmaktır. Bir başka deyişle adı devlet, özü itibariyle bağımlı ve uydu yapılar amaçlanıyor. PKK da bu amaca hizmet ettiği için destekleniyor. İşin özü ve özeti, işte budur.
O bakımdan "PKK'nın amacı, bağımsız Kürt devleti kurmaktır" tezi ve söylemi yerine, gerçeği tam ve doğru olarak ifade etmek gerekir. O da şudur: PKK'nın amacı, Kürtleri bağımlı devletimsi yapılarla köleleştirmektir. Zira bağımlı devletimsi yapılar altında yaşayan bireyler, hiçbir zaman, hiçbir alanda özgür olamazlar.
Bu gerçeği gizlemek ve örtmek için işbirlikçiler, "Bağımlı devlet, bağımsız birey" sloganıyla, açıkça devletlerin bağımlılıklarını savunmaktadırlar. Bağımlı devletin, bireylerinin bağımsız olamayacağını anlatmak da terörle mücadele edenlere düşmektedir.
Unutmayalım ki, terör örgütlerinin yanlış da olsa bir fikri altyapısı bulunmaktadır. O nedenle terör örgütleriyle fikri mücadele de şarttır. Fikirler dille aktarıldığına göre dilimizi maksadımızı anlatacak tarzda, doğru ve yerinde kullanmalıyız. Bu, terörle mücadele için de hayati önem arz etmektedir.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018