Eğitim sisteminde arayışlar devam ediyor. Milli Eğitim Bakanı Yılmaz, TEOG sonrası için 3 alternatif üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Atatürk: "Bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da, köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir" demiştir. Ekonomide hangi noktadaysak, siyasette hangi noktadaysak eğitimde de aynı noktadayız. Zira bunlar birbirine sebep sonuç ilişkisi ile bağlıdır. Ülkemizin genç dehaları, geleceğin mucitleri yapboz eğitim politikasına kurban ediliyor. Türkiye'nin geleceği sefalete sürükleniyor. Bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeleri ancak uzaktan hayranlıkla seyredebiliyoruz. Bu da genç nesillerin özgüvenini zedeliyor.
Türkiye'de üniversite sayısı son 30 yılda yaklaşık altı katına çıktı. Ancak bilimsel performans yerinde sayıyor. Üniversitelerin yayınları uluslararası bilim ortamında ilgi çekmiyor. Bilim ve teknoloji alanında dünya ortalamasının gerisinde kalmış durumdayız.
Biz, geçleri nasıl eğiteceğimizi düşünürken dünyada neler mi oluyor:
Ruslar, insanın saç telinden tam 20 kat daha ince olan polimer film kullanarak uzaya uydu gönderiyor.
18 yaşındaki Hintli bir öğrencinin üç boyutlu yazıcı kullanılarak tasarladığı dünyanın en küçük uydusu uzaya gönderiliyor.
NASA, Kepler Teleskobu ile Güneş Sistemi'nin dışında Dünya ile benzer olabilecek 10 yeni gezegen keşfediyor, NASA ayrıca Güneş'e, 1400 derece sıcaklığa dayanıklı bir uzay araştırma aracı göndermeyi planlıyor.
Araştırmacılar, teknolojiyle belden aşağısı felçli kişilerin yeniden yürümesi için beyin-bilgisayar ara yüzü üzerinde çalışmalar yürütüyor.
Çin, siber güvenliği artırmak için dünyanın ilk kuantum telekomünikasyon uydusu Micius'u uzaya göndermeyi başarıyor.
Yine, İzomel adlı molekül ile güneş enerjisinin depolanabilirliği üzerinde çalışılıyor.
Fransa, foto voltaj panelleriyle güneş enerjili yollar yapımı üzerinde çalışıyor,
Bir teknoloji şirketi dünyanın yörüngesinde yapılacak uçak yolculuğu üzerinde çalışıyor. Çalışma başarıya ulaştığında 8 saatlik uçak yolculuğunun 19 dakikaya ineceği söyleniyor.
Buluş, insanın daha önce bulunamayan bir yöntemi, bir aracı veya düşünceyi üretmesidir. Kendi ülkemizdeki deha potansiyellerini ortaya çıkarmak yerine başkalarının buluşlarına milyarlarca patent bedeli ödüyoruz.
Çağın ihtiyacına göre buluş yapacak genç beyinleri, sınavlarla, belirsiz eğitim sistemleri ile köreltiyoruz. Bırakın buluş yapmayı araştırma yapacak heyecanları yok. Çünkü insanımızın daha birincil ihtiyacı olan temel ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz.
Türk-İş'in açıkladığı Ağustos 2017 ayına ait yoksulluk sınırı 4 bin 901 TL. Türk milletinin yaşam seviyesi yaşanabilecek bir seviyede olmadığı resmi verilerle sabit. Halkın çoğunun yoksulluk sınırının çok altında olması, icra dosya sayısının son 12 yılda 50 kat artması, ekonomi ile eğitimin birbirini nasıl etkilediğine örnektir. Bu sistemde yapılan en iyi icat, ay sonunu nasıl getiririm üzerine olasılık hesaplama yöntemleridir.
Bilim çevrelerinde de durum farklı değil. Türkiye'de son 30 yılda üniversite sayısı yaklaşık altı katına çıktı. Bilimsel performans ise aynı hızla yükselmiyor. Yayınlarımız uluslararası bilim ortamlarında ilgi çekmiyor.
Kaynaklar sınırlıdır anlayışına dayalı mevcut ekonomik anlayış, eğitim şekline de yansımaktadır. Yeni bir kaynak buluşuna yönelmek yerine mevcudu nasıl ele geçiririm, piyasada nasıl tekel olurum mantığı zihinlere aşılanmaktadır. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş'ın; "kaynaklar sınırsızdır" ekonomik anlayışı insanın kendini körelten düşüncesini değiştiren, beynini yeni kaynaklara ve buluşlara açan bağımsız bir milli ekonomi anlayışıdır.
Halk yoksulluk seviyesinden çıkmadığı sürece, ondan mali sorunlarını bırakıp icat yapmasını veya uluslararası literatüre girecek bilimsel makale yazmasını bekleyemezsiniz. Türkiye, Milli Ekonomi Modeli'ne evet demediği sürece de ekonomisini asla düzeltemez.
Türkiye'de üniversite sayısı son 30 yılda yaklaşık altı katına çıktı. Ancak bilimsel performans yerinde sayıyor. Üniversitelerin yayınları uluslararası bilim ortamında ilgi çekmiyor. Bilim ve teknoloji alanında dünya ortalamasının gerisinde kalmış durumdayız.
Biz, geçleri nasıl eğiteceğimizi düşünürken dünyada neler mi oluyor:
Ruslar, insanın saç telinden tam 20 kat daha ince olan polimer film kullanarak uzaya uydu gönderiyor.
18 yaşındaki Hintli bir öğrencinin üç boyutlu yazıcı kullanılarak tasarladığı dünyanın en küçük uydusu uzaya gönderiliyor.
NASA, Kepler Teleskobu ile Güneş Sistemi'nin dışında Dünya ile benzer olabilecek 10 yeni gezegen keşfediyor, NASA ayrıca Güneş'e, 1400 derece sıcaklığa dayanıklı bir uzay araştırma aracı göndermeyi planlıyor.
Araştırmacılar, teknolojiyle belden aşağısı felçli kişilerin yeniden yürümesi için beyin-bilgisayar ara yüzü üzerinde çalışmalar yürütüyor.
Çin, siber güvenliği artırmak için dünyanın ilk kuantum telekomünikasyon uydusu Micius'u uzaya göndermeyi başarıyor.
Yine, İzomel adlı molekül ile güneş enerjisinin depolanabilirliği üzerinde çalışılıyor.
Fransa, foto voltaj panelleriyle güneş enerjili yollar yapımı üzerinde çalışıyor,
Bir teknoloji şirketi dünyanın yörüngesinde yapılacak uçak yolculuğu üzerinde çalışıyor. Çalışma başarıya ulaştığında 8 saatlik uçak yolculuğunun 19 dakikaya ineceği söyleniyor.
Buluş, insanın daha önce bulunamayan bir yöntemi, bir aracı veya düşünceyi üretmesidir. Kendi ülkemizdeki deha potansiyellerini ortaya çıkarmak yerine başkalarının buluşlarına milyarlarca patent bedeli ödüyoruz.
Çağın ihtiyacına göre buluş yapacak genç beyinleri, sınavlarla, belirsiz eğitim sistemleri ile köreltiyoruz. Bırakın buluş yapmayı araştırma yapacak heyecanları yok. Çünkü insanımızın daha birincil ihtiyacı olan temel ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz.
Türk-İş'in açıkladığı Ağustos 2017 ayına ait yoksulluk sınırı 4 bin 901 TL. Türk milletinin yaşam seviyesi yaşanabilecek bir seviyede olmadığı resmi verilerle sabit. Halkın çoğunun yoksulluk sınırının çok altında olması, icra dosya sayısının son 12 yılda 50 kat artması, ekonomi ile eğitimin birbirini nasıl etkilediğine örnektir. Bu sistemde yapılan en iyi icat, ay sonunu nasıl getiririm üzerine olasılık hesaplama yöntemleridir.
Bilim çevrelerinde de durum farklı değil. Türkiye'de son 30 yılda üniversite sayısı yaklaşık altı katına çıktı. Bilimsel performans ise aynı hızla yükselmiyor. Yayınlarımız uluslararası bilim ortamlarında ilgi çekmiyor.
Kaynaklar sınırlıdır anlayışına dayalı mevcut ekonomik anlayış, eğitim şekline de yansımaktadır. Yeni bir kaynak buluşuna yönelmek yerine mevcudu nasıl ele geçiririm, piyasada nasıl tekel olurum mantığı zihinlere aşılanmaktadır. Oysa Prof. Dr. Haydar Baş'ın; "kaynaklar sınırsızdır" ekonomik anlayışı insanın kendini körelten düşüncesini değiştiren, beynini yeni kaynaklara ve buluşlara açan bağımsız bir milli ekonomi anlayışıdır.
Halk yoksulluk seviyesinden çıkmadığı sürece, ondan mali sorunlarını bırakıp icat yapmasını veya uluslararası literatüre girecek bilimsel makale yazmasını bekleyemezsiniz. Türkiye, Milli Ekonomi Modeli'ne evet demediği sürece de ekonomisini asla düzeltemez.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021