Ülkelerin ekonomik kalkınma seviyesini belirlemek için değişik göstergeler kullanılmaktadır. Son yıllarda en çok rağbet edilen ve önem kazanan gösterge 'teknoloji üretimi' olmuştur. Teknoloji üretmeyen bir ülkenin, diğer göstergelerinin hepsi olumlu olsa dahi, o ülke kalkınmış sayılmamaktadır. Bir başka deyişle geri kalmışlığın ölçüsü teknoloji yoksunu olmaktır.İlginçtir, ülkemizde bu ölçü yeteri kadar gündeme getirilmemektedir. Sanayimizin ilerlediğinden, sanayi ürünleri ihracatımızdan söz edilir, övgüler dizilir, fakat teknolojimizin eski ve ithal olduğu dile getirilmez. Dahası, sanayimizde ileri teknoloji gerektiren parçaların ithal edilmesi ve aslan payının yabancılara verilmesi olağan karşılanır. Teknoloji üretimini gerçekleştirmek için Ar-Ge'ye yeterli kaynak ayırmak gerekmektedir. Peki, Türkiye, bunu yapıyor mu? Hayır yapmıyor. Türkiye, Ar-Ge harcamalarında OECD ülkelerinin çok altındadır. OECD ülkeleri ortalama GSMH'nın yüzde 3'ünü Ar-Ge'ye ayırıyor. Türkiye'de bu oran, sadece yüzde 0,6'dır. Yenilik ve buluş peşinde koşan ülkelerde ise Ar-Ge harcamaları oranı yüzde 6 civarındadır. Ar-Ge harcama oranlarına bakıp bir karşılaştırma yaptığımızda, Türkiye'nin durumu açık seçik görülür.Ar-Ge yatırımları çok pahalı ve geri dönüşü belirsiz yatırımlardır. Bazen geri dönüş hiç olmayabilir, bazen de uzun zaman alabilir. Bu yüzden özel sektör, Ar-Ge yatırımlarına sıcak bakmaz, ne kazanacağını kesin olarak bilmediği şüpheli yatırımlardan kaçar. Onun içindir ki, Ar-Ge yatırımlarını devletin üstlenmesi kaçınılmazdır. Çünkü devlet, önceliği sosyal faydaya verir, ekonomik kârı ikinci plâna atar.Özel sektörde ise tek amaç ekonomik kârdır. Bundan dolayıdır ki, Ar-Ge yatırımları özel sektöre bırakılmamalıdır. Ancak özel sektör tamamıyla da işin dışında tutulmamalıdır. Belli teşvik ve desteklerle, onun da teknoloji üretime katkısı sağlanmalıdır.Teknoloji üreten ülkelerin hepsi böyle bir politika izlemişlerdir. Teknoloji üretmek ve dış dünya ile her alanda rekabet etmek istiyorsak, aynı politikayı uygulamak zorundayız. Teknoloji üretme konusunda ilkönce devreye konulması gereken kurumlar üniversitelerdir. Üniversitelere Ar-Ge için mutlaka belli bir kaynak aktarılmalı. Ayrıca öğretim elemanları, bu yönde özel olarak teşvik edilmeli ve desteklenmeli, yenilik ve buluş sahipleri ödüllendirilmelidir. Esasen Ar-Ge, çağdaş üniversitelerin temel işlevleri arasındadır. Türkiye'nin teknoloji yoksunu olduğunu KOBİ'lerden de anlamak mümkündür. Şöyle ki, ülkemizde işletmelerin yüzde 98'ini KOBİ'ler oluşturmaktadır. Bu büyüklüğe karşılık, KOBİ'lerin toplam üretim miktarı yüzde 30 kadardır. Söz konusu üretim miktarı ve toplam istihdamın yüzde 55'ini KOBİ'lerin sağlaması, onların düşük teknoloji ve emek yoğun üretim yaptığını göstermektedir.Hâsılı, teknoloji üretimi için de çare 'Milli Ekonomi Modeli'dir. Zira o modelde başta Ar-Ge olmak üzere, faydalı her proje karşılıksız desteklenmektedir. Nasıl desteklenecektir sorusu ise geçersiz ve anlamsızdır. Çünkü Milli Ekonomi Modeli, ilkönce finansman sorunu çözüyor. O bakımdan teknoloji üretimi, yenilik ve buluşlar için finansman sağlamak çok kolay olacaktır, mucitlerimize ve milletimize gün doğacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018