14.06.2002 tarihi ile yaz tatili başlamış oldu. Tatili nasıl değerlendireceğiz? diye bir soru sorulsa herkes, işine, çevresine imkânlarına, fikir ve gönül esintilerine göre bir cevap verirdi.
Üzerinde durulması gereken bir husus var tam bu zamanda...
Tatil anlayışımızda kitapların yeri nedir?
Tatili kitap okuyarak geçirebilir miyiz? Yahut eğlenme, dinlenme, gezme, oynama... gibi değerlendirmeler arasına kitap okuma sevgisi ve işi nasıl yerleşmeli?
Bu soruların devamı ile kafa şişirmeden hemen bir tarafından tutup işe başlamalıyız.
"Armut piş ağzıma düş" beleşçiliğiyle meseleler çözülemeyeceğine göre "tatilde kitap" kampanyasını nasıl başaracağız öyleyse...
Soruların cevabını vermeden önce bulunduğumuz durumu bir göz önüne getirelim.
Okuma alışkanlığı hızla kaybolmakta, bedavacılığa, beleşçiliğe yönelik eğlence ve oyunlar teşvik edilmektedir.
Toto, loto, at yarışları, bilgisayar oyunları, CD'ler, TV'ler boş vakit geçirme şansı olarak sunulmaktadır.
Ekonomik çıkarların her şeyin üzerinde görüldüğü ticari doyumsuz gözler altında "kitap okuma" sevgisine, işine sahip çıkmak "ter" ister.
Çocukluk yıllarımda camimizin imam hatibi Nuri Hoca vardı.
Çocukların seviyesine göre resimli, resimsiz, sürükleyici, heyecanlı, acıklı hikâyeler verirdi. Okuyana bir daha. Caminin yemyeşil bahçesinde bir de okuma odası vardı. Tahtadan bir masa, iki rafı olan minik kitaplık ve iki ahşap sandalye. Birinin üzeri formika kaplı, sağa sola yaslanınca gacır gucur ederdi. Biri de tahtadan yapılma ayakları arasında çıta olduğundan minik ayaklarımızın topuklarını dayar dizlerimizi kaldırırdık. Ve cemaat içinde Rüştüye mezunu Abdulkadir Amca... Fransızca, Osmanlıca'yı iyi öğrenmiş. Hem okuyor hem yazıyor. Kitap aşığı biri. Bir kitap almak için, o kitabı korumak için gösterdiği çaba bizlere örnek olurdu. Kitap mı alacaksınız Abdulkadir Amca'dan. Ne mümkün. Sadece, benim talebem dediği "Okan Egesel'e ve bu satırların yazarına" verirdi.
Sonra kese kağıtları vardı. Gazetelerden yapılan. O kağıtları itina ile açar gazeteleri okumaya çalışırdık.
Anılara dalıp mevzudan uzaklaşmayayım.
Çocuklara yönelik hikâye, masal, tiyatro, roman, dergi gibi kitapları sevdirerek tattırmalıyız. Yönlendirmeliyiz.
Günümüzün darmadağınık kelimeleriyle, fikir darlığıyla da nasıl bütüne hitap edecek kaliteli eserler ortaya koyacağız?
Köşe yazıları edebî, ilmî, fikrî, ahlakî araştırmayla ortaya konmuş kaliteli, sadece nezih yazılarla izzetini koruyabiliyor mu?
Bu formülü kapı ismine nakşeden kitap, dergi, yazı, makale, fikir yapısına "Bab-ı Ali" "Yüksek Kapı" denirdi.
Şimdi "Yüksek Kapı"ya, anahtarına, rengine, cilasına, ustasına, çırağına ne oldu?
Köşe yazıları haber spikerliğine, magazin gözlüğüne, atma-tutma oyuncağına mı döndü?
Tatil coşkusunu kitaplarla süslendirelim.
Anne, baba, öğretmen ve idarecilerle bir ve beraber olup iki yeşil ağacın arasında "hamak"la sallanırken kuş seslerini dinleyelim. Yeşile bakalım. Oyunlar oynayalım. Kır yemekleri yiyelim. Çimenlerin kokusunu alıp kelebeklerin renklerine doya doya bakalım bakalım da bir de yanıbaşımızda, seviyemize, bilgimize, sevgimize göre bir "kitap olsun".
Unutmayalım her okuduğunuz kitapta bir tohum vardır. Ve de gizemli bir anahtar. Size hayran olacağınız yeni bir filizi müjdelemek, yeni ufuklar açmak için...
Üzerinde durulması gereken bir husus var tam bu zamanda...
Tatil anlayışımızda kitapların yeri nedir?
Tatili kitap okuyarak geçirebilir miyiz? Yahut eğlenme, dinlenme, gezme, oynama... gibi değerlendirmeler arasına kitap okuma sevgisi ve işi nasıl yerleşmeli?
Bu soruların devamı ile kafa şişirmeden hemen bir tarafından tutup işe başlamalıyız.
"Armut piş ağzıma düş" beleşçiliğiyle meseleler çözülemeyeceğine göre "tatilde kitap" kampanyasını nasıl başaracağız öyleyse...
Soruların cevabını vermeden önce bulunduğumuz durumu bir göz önüne getirelim.
Okuma alışkanlığı hızla kaybolmakta, bedavacılığa, beleşçiliğe yönelik eğlence ve oyunlar teşvik edilmektedir.
Toto, loto, at yarışları, bilgisayar oyunları, CD'ler, TV'ler boş vakit geçirme şansı olarak sunulmaktadır.
Ekonomik çıkarların her şeyin üzerinde görüldüğü ticari doyumsuz gözler altında "kitap okuma" sevgisine, işine sahip çıkmak "ter" ister.
Çocukluk yıllarımda camimizin imam hatibi Nuri Hoca vardı.
Çocukların seviyesine göre resimli, resimsiz, sürükleyici, heyecanlı, acıklı hikâyeler verirdi. Okuyana bir daha. Caminin yemyeşil bahçesinde bir de okuma odası vardı. Tahtadan bir masa, iki rafı olan minik kitaplık ve iki ahşap sandalye. Birinin üzeri formika kaplı, sağa sola yaslanınca gacır gucur ederdi. Biri de tahtadan yapılma ayakları arasında çıta olduğundan minik ayaklarımızın topuklarını dayar dizlerimizi kaldırırdık. Ve cemaat içinde Rüştüye mezunu Abdulkadir Amca... Fransızca, Osmanlıca'yı iyi öğrenmiş. Hem okuyor hem yazıyor. Kitap aşığı biri. Bir kitap almak için, o kitabı korumak için gösterdiği çaba bizlere örnek olurdu. Kitap mı alacaksınız Abdulkadir Amca'dan. Ne mümkün. Sadece, benim talebem dediği "Okan Egesel'e ve bu satırların yazarına" verirdi.
Sonra kese kağıtları vardı. Gazetelerden yapılan. O kağıtları itina ile açar gazeteleri okumaya çalışırdık.
Anılara dalıp mevzudan uzaklaşmayayım.
Çocuklara yönelik hikâye, masal, tiyatro, roman, dergi gibi kitapları sevdirerek tattırmalıyız. Yönlendirmeliyiz.
Günümüzün darmadağınık kelimeleriyle, fikir darlığıyla da nasıl bütüne hitap edecek kaliteli eserler ortaya koyacağız?
Köşe yazıları edebî, ilmî, fikrî, ahlakî araştırmayla ortaya konmuş kaliteli, sadece nezih yazılarla izzetini koruyabiliyor mu?
Bu formülü kapı ismine nakşeden kitap, dergi, yazı, makale, fikir yapısına "Bab-ı Ali" "Yüksek Kapı" denirdi.
Şimdi "Yüksek Kapı"ya, anahtarına, rengine, cilasına, ustasına, çırağına ne oldu?
Köşe yazıları haber spikerliğine, magazin gözlüğüne, atma-tutma oyuncağına mı döndü?
Tatil coşkusunu kitaplarla süslendirelim.
Anne, baba, öğretmen ve idarecilerle bir ve beraber olup iki yeşil ağacın arasında "hamak"la sallanırken kuş seslerini dinleyelim. Yeşile bakalım. Oyunlar oynayalım. Kır yemekleri yiyelim. Çimenlerin kokusunu alıp kelebeklerin renklerine doya doya bakalım bakalım da bir de yanıbaşımızda, seviyemize, bilgimize, sevgimize göre bir "kitap olsun".
Unutmayalım her okuduğunuz kitapta bir tohum vardır. Ve de gizemli bir anahtar. Size hayran olacağınız yeni bir filizi müjdelemek, yeni ufuklar açmak için...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021