Seçimin puslu havası dağıldıkça, ekonomide ve özellikle de tarımda yaşanan vahim tablo rakamlarla günyüzüne çıkıyor. Bizzat pazar ve market fiyatlarındaki değişimleri dikkate alarak yapılan araştırmalar, halkın gerçek enflasyonunu gözler önüne seriyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonun Ar-Ge birimi KAMUAR, Ankara'daki pazar ve marketlerden düzenli olarak derlediği fiyatlarla gerçekleştirdiği "halkın enflasyonu" araştırmasının Nisan ayı sonuçlarını açıkladı.
Buna göre, gıda fiyatları bir önceki aya göre yüzde 6,22 oranında artış gösterdi. Gıda fiyatları bu yılın ilk dört aylık döneminde yüzde 23,55 oranında arttı.
Yıllık artış ise yüzde 58,99 olarak ölçüldü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mart ayı için yıllık gıda enflasyonunu yüzde 23,29 olarak açıklamıştı. Gördüğünüz gibi, KAMUAR'ın sahadaki çalışmayla açıkladığı halkın enflasyonu, resmi rakamların çok çok üstünde…
Araştırmaya göre, ürün bazında yıllık artışlar şu şekilde:
Ekmek, un, bulgur, makarna ve benzerlerinin fiyatlarında yüzde 24,83; et-balık fiyatlarında 30,79; süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 39,18; katı ve sıvı yağ fiyatlarında yüzde 15,03; meyve fiyatlarında yüzde 108,34; sebze fiyatlarında yüzde 214,42; bakliyat fiyatlarında yüzde 17,9; diğer gıda fiyatlarında ise yüzde 22,42…
Dikkat ederseniz, başta sebze ve meyve fiyatları olmak üzere tüm ürünlerin fiyatlarında büyük bir artış yaşanmış. Bunun anlamı; bu oranlarda bir maaş artışı olmayan asgari ücretlinin, memurun, emeklinin geliri eridikçe erimiş.
Halbuki ekonomi yönetiminin en önemli vazifesi, tarım ürünlerini ucuz ve sağlıklı bir şekilde vatandaşına ulaştırmak, onların karnını doyurmaktır.
Ne gariptir ki, mevcut tablonun gösterdiği gibi siyasilerimiz bunu sağlayamadığı halde, ortaya koydukları bu yanlış politikayı diğer ülkelere de tavsiye etmektedirler.
Tarım ve Orman Bakanı'mız Bekir Pakdemirli, 26 Nisan'da katıldığı "Tanzanya Milli Günü" resepsiyonunda, "Tanzanya'nın kalkınması için bilgi birikimimizi ve tecrübelerimizi Tanzanyalı dostlarımızla paylaşmaya hazırız" ifadelerini kullandı.
Tarım en stratejik sektördür, tarımın da en stratejik ürünü buğdaydır. AKP iktidarının buğday karnesi ise oldukça zayıf… Türkiye'de son 20 yılda buğday ekim alanları sürekli daralıyor. 2000 yılında 9,4 milyon hektar olan buğday ekim alanı, yüzde 23 azalarak 2018'de 7,3 milyon hektara düştü. Bu yıl yüzde 5 daha daralacağı ifade ediliyor.
Anadolumuzun her tarafında buğday yetişebiliyor. Dünyanın en büyük buğday ihracatçısı olabilecek potansiyelimiz var. Buna rağmen buğday ithal eden bir ülkeyiz ve buğday ekim alanlarımız hızla azalıyor. Böyle bir tarım politikasının neresinden tutacaksın? Diğer tarım ürünlerinde de durum buğdaydan farklı değil…
Hükümet, yanlış tarım politikalarının olumsuz etkisini yerel seçimlerde görünce, bu konularda bir şeyler yapma gereği duydu ve "Tarımda Milli Birlik Projesi" diye bir proje ortaya attı. Peki, bu proje gerçekten Türk tarımı için bir çözüm mü, yoksa daha büyük bir felaket mi?
Bu proje ile ilgili Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) internet sitesinden çok önemli bir açıklama yayımladı.
Önemli noktalarını özetle aktaralım:
* Yeni projede, bünyesinde Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatını, Tarım Kredi Kooperatiflerini, Orman Genel Müdürlüğünü, Ormancılık ve Su Ürünleri Kooperatiflerini barındıran Milli Birlik Kooperatifi kurulması planlanmıştır.
* Projede Milli Birlik Kooperatifi ile birlikte tarımsal KİT'ler ve özel sektörün de ortak olacağı "Semerat" isimli bir holding kurulması planlanmaktadır.
* Söz konusu holdingi kim yönetecekse ülkemizin tarım ve gıda sektörüne tamamen hükmedeceği ihtimal dışında tutulmamalıdır.
* Semerat Holding, girdi temininden, ürün satışına, finans kaynaklarının kullanımından, dış ticarete kadar tek söz sahibi dev bir tekel olacak.
* Holding'in, ortakları arasında yer alacak yabancı sermayeli şirketlerin çıkarlarına göre hareket edeceğini söylemek gerçek dışı bir varsayım olmayacaktır.
* Bakanlığın projesinin Anayasa'ya aykırı olan maddeleri var.
* Bu yeni çalışma, çiftçi ve meslek örgütleri ile kamu dahil olmak üzere ilgili paydaşlara danışılmadan hazırlandı.
* Kooperatiflerin, dolayısıyla üyelerinin projede öngörüldüğü gibi Milli Birlik Kooperatifi bünyesinde holding yapısına zorunlu olarak girmesi, çiftçilerin girdi temininden ürün satışına kadar her aşamada adından da anlaşılacağı gibi sadece kâr amacı güdecek, çok güçlü Semerat Holding'e mahkûm olması, kooperatiflerin ve aile çiftçiliğinin yok olması demektir.
Bugün başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerde tarımda aile işletmeciliği ön plandadır ve üreticiyi koruyan da kooperatiflerdir. Atatürk de tarımda kooperatifleşmeye çok önem vermiştir. TÜRKTOB, Atatürk'ün sözlerini açıklamasında aktarmaktadır:
"Kooperatif yapmak, maddi ve manevi kuvvetleri, zekâ ve maharetleri birleştirmektir. Yoksa bir zayıf ile bir kuvvetlinin birleşmesinden bahsetmiyorum. Birleşmenin böylesi zayıf olanın kuvvetliye esir olması demektir."
Bütün çiftçiler, tarım kuruluşları, tarımın tüm aşamalarının koordinasyonu tek bir holding bünyesinde toplanıyor ve bu holdinge de, merkezi Londra olan dev bir yabancı şirket ortak oluyor.
İster istemez bize de "neler oluyor" demek düşüyor.
Önümüzde Çin'i ve Rusya'yı dünyanın zirvesine taşıyan bir model, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli var, bu eşsiz Modelde Türk tarımını dünyanın bir numarası yapacak formüller, çözümler var ama bizler tarımı tamamen bitirecek adımlar atmaya devam ediyoruz.
Daha doğrusu, tarım köylüsü sadece tarlada değil, sandıkta da ektiğini biçiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025