Tarım savaşı
Tarımda tek söz sahibi olmak isteyen başta ABD olmak üzere AB ve İsrail gibi ülkeler gelişmekte olan ülkeleri kendilerine pazar yapmaya çalışıyorlar. Türkiye son yıllarda tarım sahasında bu savaşı kaybetmeye başlamış durumda
22.12.2012 00:00:00
ANALİZ
– ORHAN DEDE
ABD ve AB başta olmak üzere gelişmiş
ülkeler, stratejik sektörlerin başında gelen tarımda üstünlük kurmanın savaşını
gelişmekte olan ülkelere karşı uzun zamandır veriyorlar. Gübre, ilaç, tohum
gibi temel tarım girdilerinde ABD, İsrail ve AB ülkeleri tüm dünyada
hâlihazırda tek söz sahibi durumunda. Bundan dolayı bu ülkeler tarımsal üretim
ve ticarette de söz sahibi konumuna gelmiş durumdalar. Bugün ABD ve AB, birçok
tarım ürününde fiyatlara karar veren irade. Tarım sektöründe söz sahibi olan bu
ülkeler, gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde tarım üretiminin gelişmesini
engellemek, hatta daha da ileriye giderek tarımsal üretimi tamamen bitirerek bu
ülkeleri kendi çiftçilerinin ürettiği tarım ürünleri için pazar haline getirmek
istiyorlar. Bu hedeflerine ulaşmak için dünya Ticaret Örgütü’nü de kullanan
gelişmiş ülkeler kendi çiftçilerine verdikleri destekleri artırırken diğer
ülkelere tarım köylüsüne verdikleri desteği sona erdirmeleri için baskı
uyguluyorlar. Bu konuda hayli mesafe kat etmiş durumdalar. Birçok tarımsal
üründe yıllar önce ihracatçı olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler,
siyasilerin basiretsizliği sonucunda şimdi tarım konusunda ABD ve AB gibi
ülkelerin ithalatçısı durumuna düşmüş durumda.
DTÖ
de işin içinde
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) bugüne
kadar aldığı kararlar gelişmekte olan ülkelerin tarımına zarar verdi. Kurulduğu
tarih olan 1 Ocak 1995 yılından bugüne kadar bu örgüt tarafından alınan
kararlar hep gelişmiş ülkeler lehine oldu. Bu karalardan en önemlisi tarımsal
desteklerin azaltılması kararıdır. DTÖ’nün bu kararına rağmen ABD ve AB
tarımsal destekleri azaltmak bir yana, daha da artırdılar. Türkiye’de ise
tarıma verilen destek çiftçinin kullandığı mazotu bile karşılamıyor. Türkiye
Ziraatçılar Derneği (TZD) 2012 Tarım Sektörü Değerlendirme Raporuna göre buğday
üreticisinin bir dekar başına yaptığı mazot harcaması 56 TL'dir. Buna karşılık
dekar başına mazot desteği olarak aldığı prim 4 TL’dir. Yani destek yapılan
masrafın sadece yüzde 7’sini ancak karşılayabildi. Ülkemde tarım köylüsü yılda
yaklaşık 3,5 milyar ton mazot kullanıyor. Bu mazotun ÖTV ve KDV'si yaklaşık 9
milyar TL’yi buluyor. Başka bir deyişle, bütçeden tarıma destek olarak
ayrılacak olan bütçenin tamamı 2013 yılında çiftçinin ödeyeceği mazot parasından
alınan ÖTV ve KDV olarak AKP hükümeti tarafından geri alınacak.
Türkiye
savaşı kaybetti
Türkiye tarım sektöründe yaşanan bu
küresel savaşı kaybetti. Pamuk sektöründeki Türkiye'nin geldiği nokta bu savaşı
Türkiye'nin kaybettiğini teyit ediyor. Türkiye, dekar başı ortalama 350 kg olan
verimliliği ile pamuk üretiminde dünya ikinciliğini yıllarca korudu.
Siyasilerden hak ettiği desteği alamayan Türk pamuğu, girdi maliyetlerinin
yüksek olması neticesinde dünya piyasasında pahalı kaldı. Dış pazarda satış
şansı kalmadığı için pamukta üretim azaldı. Türkiye pek çok tarım ürününde
olduğu gibi pamukta da ihracatçı ülke konumundan ithalatçı ülke haline geldi.
Türkiye pamuk ithalatının yarısını Amerika’dan, yüzde 25’ini ise Yunanistan’dan
alıyor.
Tarım
köylüsünün hali içler acısı
Türkiye’de çiftçiler gelişmiş
ülkelerdeki çiftçilerden hem hükümetten aldıkları destek olarak kötü durumda
hem de borçlar altında ayakta kalma mücadelesi veriyor. Tarımda sulama
abonelerinin 21 elektrik dağıtım şirketine ana para toplam borcu yaklaşık 2.1
milyar TL, faiz tutarı ise 1,8 milyar TL'yi aşmış durumda. Yani tarım köylüsünü
sadece elektrik borcu 4 milyar TL’ye yaklaşmış durumda. Türk çiftçisinin Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları bu yıl itibariyle 22
milyar lirayı aşarak, 10 yıl öncesine göre 42 kat artmıştır. Çiftçinin
bankalara olan kredi borcu ise 2011 yılsonu itibariyle 32 milyar TL'ye ulaştı.
– ORHAN DEDE
ABD ve AB başta olmak üzere gelişmiş
ülkeler, stratejik sektörlerin başında gelen tarımda üstünlük kurmanın savaşını
gelişmekte olan ülkelere karşı uzun zamandır veriyorlar. Gübre, ilaç, tohum
gibi temel tarım girdilerinde ABD, İsrail ve AB ülkeleri tüm dünyada
hâlihazırda tek söz sahibi durumunda. Bundan dolayı bu ülkeler tarımsal üretim
ve ticarette de söz sahibi konumuna gelmiş durumdalar. Bugün ABD ve AB, birçok
tarım ürününde fiyatlara karar veren irade. Tarım sektöründe söz sahibi olan bu
ülkeler, gelişmekte ve geri kalmış ülkelerde tarım üretiminin gelişmesini
engellemek, hatta daha da ileriye giderek tarımsal üretimi tamamen bitirerek bu
ülkeleri kendi çiftçilerinin ürettiği tarım ürünleri için pazar haline getirmek
istiyorlar. Bu hedeflerine ulaşmak için dünya Ticaret Örgütü’nü de kullanan
gelişmiş ülkeler kendi çiftçilerine verdikleri destekleri artırırken diğer
ülkelere tarım köylüsüne verdikleri desteği sona erdirmeleri için baskı
uyguluyorlar. Bu konuda hayli mesafe kat etmiş durumdalar. Birçok tarımsal
üründe yıllar önce ihracatçı olan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler,
siyasilerin basiretsizliği sonucunda şimdi tarım konusunda ABD ve AB gibi
ülkelerin ithalatçısı durumuna düşmüş durumda.
DTÖ
de işin içinde
Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) bugüne
kadar aldığı kararlar gelişmekte olan ülkelerin tarımına zarar verdi. Kurulduğu
tarih olan 1 Ocak 1995 yılından bugüne kadar bu örgüt tarafından alınan
kararlar hep gelişmiş ülkeler lehine oldu. Bu karalardan en önemlisi tarımsal
desteklerin azaltılması kararıdır. DTÖ’nün bu kararına rağmen ABD ve AB
tarımsal destekleri azaltmak bir yana, daha da artırdılar. Türkiye’de ise
tarıma verilen destek çiftçinin kullandığı mazotu bile karşılamıyor. Türkiye
Ziraatçılar Derneği (TZD) 2012 Tarım Sektörü Değerlendirme Raporuna göre buğday
üreticisinin bir dekar başına yaptığı mazot harcaması 56 TL'dir. Buna karşılık
dekar başına mazot desteği olarak aldığı prim 4 TL’dir. Yani destek yapılan
masrafın sadece yüzde 7’sini ancak karşılayabildi. Ülkemde tarım köylüsü yılda
yaklaşık 3,5 milyar ton mazot kullanıyor. Bu mazotun ÖTV ve KDV'si yaklaşık 9
milyar TL’yi buluyor. Başka bir deyişle, bütçeden tarıma destek olarak
ayrılacak olan bütçenin tamamı 2013 yılında çiftçinin ödeyeceği mazot parasından
alınan ÖTV ve KDV olarak AKP hükümeti tarafından geri alınacak.
Türkiye
savaşı kaybetti
Türkiye tarım sektöründe yaşanan bu
küresel savaşı kaybetti. Pamuk sektöründeki Türkiye'nin geldiği nokta bu savaşı
Türkiye'nin kaybettiğini teyit ediyor. Türkiye, dekar başı ortalama 350 kg olan
verimliliği ile pamuk üretiminde dünya ikinciliğini yıllarca korudu.
Siyasilerden hak ettiği desteği alamayan Türk pamuğu, girdi maliyetlerinin
yüksek olması neticesinde dünya piyasasında pahalı kaldı. Dış pazarda satış
şansı kalmadığı için pamukta üretim azaldı. Türkiye pek çok tarım ürününde
olduğu gibi pamukta da ihracatçı ülke konumundan ithalatçı ülke haline geldi.
Türkiye pamuk ithalatının yarısını Amerika’dan, yüzde 25’ini ise Yunanistan’dan
alıyor.
Tarım
köylüsünün hali içler acısı
Türkiye’de çiftçiler gelişmiş
ülkelerdeki çiftçilerden hem hükümetten aldıkları destek olarak kötü durumda
hem de borçlar altında ayakta kalma mücadelesi veriyor. Tarımda sulama
abonelerinin 21 elektrik dağıtım şirketine ana para toplam borcu yaklaşık 2.1
milyar TL, faiz tutarı ise 1,8 milyar TL'yi aşmış durumda. Yani tarım köylüsünü
sadece elektrik borcu 4 milyar TL’ye yaklaşmış durumda. Türk çiftçisinin Ziraat
Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları bu yıl itibariyle 22
milyar lirayı aşarak, 10 yıl öncesine göre 42 kat artmıştır. Çiftçinin
bankalara olan kredi borcu ise 2011 yılsonu itibariyle 32 milyar TL'ye ulaştı.