Tarih tekerrür ediyor

Tarih boyunca bozulmadan gelen bir seyir vardır. Bir görüş hâkim unsurların işine gelmediği zaman, o fikri yok kabul ederler. Ama o fikir artık önlenemez bir seviyeye ulaştığında, fikir sahibi hakkında iftira kampanyası başlatılarak, o fikrin iktidar olmasının önüne geçmeye çalışırlar.

Günümüzde de aynı seyir değişmeden devam etmektedir. Ülkemizin adım adım tasfiye edildiği günümüzde bu gidişata karşı milli duruşu ortaya koyan tek siyasi irade Prof. Dr. Haydar Baş ve Genel Başkanı olduğu Bağımsız Türkiye Partisidir.

Prof. Dr. Haydar Baş Bey uzun yıllardan beri insanımızın, ülkemizin meseleleriyle yakından ilgilenen ilim, fikir, düşünce ve aksiyon sahibi bir liderdir. Geçen onlarca yıl boyunca Haydar Baş beyin tespitlerinin, ikazlarının, çözümlerinin ne kadar isabetli olduğunu tarih göstermiştir. Öyle ki Haydar Baş Bey çoğu görüşünde ilk anda yalnız da bırakılsa, geçen zaman hep onu haklı çıkartmıştır. Sosyal, siyasal, ekonomik konularda hep bu böyle olagelmiştir.

Haydar Baş Bey siyasi parti kurmadan önce uzun yıllar memleketimizin meselelerine çözümler üretmiş ve bunları o günün siyasilerine ulaştırmıştır. Maalesef siyasiler bu çözümlere kulak tıkamışlardır. Ülkemizin kötüleşen şartları karşısında Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından "Yeniden Kuvva-yi Milliye Harekâtı" başlatılmıştır. Halkın teveccühleri, 'hocam sen önden git, biz senin arkandayız' demesi ve talepleriyle Bağımsız Türkiye Partisi kurulmuştur.

Bağımsız Türkiye Partisi kurulur kurulmaz, baskın mantığıyla yapılan, genel ve yerel seçimlere girmiştir. O günlerde BTP yurt çapında teşkilatlanmasını henüz tamamlamaya fırsat bulamadığı için, seçmen toplum mühendisliği çalışmalarıyla yanlış adreslere yönlendirilmiştir. Elbette her işte bir hayır vardır. Karanlığın şiddeti aydınlığın tanınması ve kıymetinin bilinmesi açısından önemlidir.

Başa getirilen AKP hükümeti IMF talimatları, Dünya Bankası projelerinin uygulanması, AB sürecindeki uyum yasaları ile diğer hükümetlerden hiç de farklı olmayan hatta devletin bekası ve milletimizin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden uygulamalarda daha cüretkâr davranmıştır. Bu gelişmeler Prof. Dr. Haydar Baş beyin ülkemiz için vazgeçilmez bir siyasi lider olduğunu; BTP'nin ise, ülkemizi işgalden kurtaracak, layık olduğu seviyeye getirecek projeye sahip olan tek parti olduğunu göstermiştir. Halkın teveccühü her geçen gün artmaktadır. Yapılan anketlerde de BTP'ye verilen destek görülmektedir.

İşte bütün bu gelişmelerden elbette ki rahatsızlık duyanlar olacaktır. Düne kadar Prof. Dr. Haydar Baş beyi ve BTP' ye karşı gözlerini kapatanlar, milletin BTP'ye artan teveccühü karşısında artık kendilerine göre hedef saptırma politikalarına başlamışlardır. Duyulan rahatsızlık ve hedef saptırmaya iki örnek olarak Vatan gazetesinden Ruşen Çakır ve Yeni Şafaktan Taha Kıvanç müstear adıyla yazan Fehmi Koru'yu gösterebiliriz.

Ruşen Çakır, Bilimsel Fişleme başlıklı yazısında "Türkiye'nin İnanç Coğrafyası" adını taşıyan projeden bahsediyor. Bu projenin başlatıcısı yazıda da belirtildiği gibi Prof. Şaban Kuzgun'dur. Yine aynı yazıda belirtildiği gibi Rahmetli Şaban hoca gayrimüslim oluşumlara karşı temkinli yaklaşmaktadır. Bizzat Prof. Dr. Haydar Baş beyin arkadaşları tarafından tertiplenen Şanlıurfa'daki dinler arası diyaloga cevap mahiyetindeki sempozyumda, Şaban hoca konuşmacılardan bir tanesi idi. Sempozyum esnasında, Ayn-Zeliha bahçesinde Prof. Dr. Haydar Baş beye bu çalışmasından bahsetmiş ve ülkemizdeki gizli azınlıkların bir listesini de hocamıza vermişlerdi. Bu sempozyum dönüşü, Şaban hocanın şüpheli bir trafik kazası sonucu vefatı hala sır perdesini korumaktadır. Bu yazıda güya rapordan alıntı yapılıyormuş gibi Haydar Baş Bey ile tarikat ilişkisi kurulmaya çalışılmaktadır. Haydar Baş meşreb-i sufiyyeyi sever, Ahmet Yesevi, Mevlana hazretlerini ülkemizin milli ve manevi dinamik öncüleri arasında görür. Haydar Baş Bey Türk'tür. Devlet ve millet sevdalısı olup, bu vatanın nadide bir evladıdır. Haydar Baş beyin bu kimliğinden rahatsız olanlar elbette ki azınlık harekâtı içine olanlardır. Günümüzde etnik kökeni tartışmalı olan kişilerin Rum ismi taşıyan köylerinde aleni olarak Rumca pankartlarla karşılanmaktadır.

Fehmi Koru ise ard arda yazdığı makalelerinde zorlama bir bağlantıyla aynı memleketli olmalarından hareketle Haydar Baş ile Kaşif Kozinoğlu'nun akraba olduğunu yazmaktadır. Böyle bir akrabalığın ve tanışıklığın olmadığını çok kısa bir araştırma ile herkes öğrenebilir. Burada Koru'nun ısrarla akraba vurgusu yapmasındaki gerçek Kozinoğlu'nun şahsında vurguladığı olumsuzluk ile Haydar Baş'ı da ilişkilendirmektir. Oysa gözden kaçırdığı artık Haydar Baş beyi millet tanımaktadır. Haydar bey "Asker, sivil, polis benim; devlet benim, millet benim. Bu ülke benden, bizden sorulur." Demektedir. Aksi düşünenler içinse "Böyle olmasında birbirinizi kırın mı, demek istiyorsun?" ifadesini her fırsatta tanımlamaktadır.

İftira kampanyalarıyla istenen yere gelinemeyecektir. Milletimiz neyin doğru neyin yanlış olduğunu artık ayırt etmiştir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanacağından artık yaşanan zifiri karanlık memlekette çözüm adına hiçbir şeyin olmadığını göstermiştir. Bilakis milletimizin ve devletimizin bir kaosa doğru sürüklendiğini net olarak görülmüştür. Mütareke basınının artık bütün gayretleri de boştur. Çünkü güneşin balçıkla sıvanması mümkün değildir.