Suriye'de DEAŞ'la mücadelenin sona gelinmesiyle, terör üzerinden vekâlet savaşı yürüten ABD ve İsrail ikilisi Suriye'ye direkt kendileri saldırmaya başladı.
Esasen Suriye konusunda, hatta Suriye'nin tamamının bulunduğu, ülkemizin topraklarının da içinde olduğu "verimli hilal" denilen tarihi Mezopotamya coğrafyasında ABD ve İsrail ikilisinin saldırıları asla durmayacak.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır ifade ettiği gibi; ABD'nin bu coğrafya üzerinde vatan hesabı, İsrail'in ise arzı mevut, güncel ifadesiyle büyük İsrail devleti hesabı var.
Suriye'nin doğusunda önemli petrol sahalarının bulunduğu Deyrizor'da ABD ve ona bağlı koalisyonun savaş uçakları Suriye ordusuna saldırmıştı.
7 Şubatta da İsrail savaş uçakları Suriye'ye saldırılar düzenledi.
İsrail'in hava saldırılarının hedefinde Şam yakınlarında bulunan askeri mevkiler vardı.
Bu hedeflerin Cemriye'deki cephane depoları ve Askeri Araştırma Merkezi'nin (SSRC) binası olduğu ifade ediliyor.
Suriye ordusundan yapılan açıklamada, "İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasından Şam kırsalındaki askeri mevkilerimizden birine bir dizi füze fırlattı. Hava savunma sistemimiz onları engelleyip çoğunu yok etti" denildi.
İsrail daha önce de 9 Ocakta Şam kırsalında Kuteyfe'de bulunan askeri karakola füze saldırısı yapmıştı, Suriye ordusuna maddi zarar vermişti.
Dün yine İsrail ordusu, Suriye'ye ait olan ve İsrail'in işgali altında bulunan Golan tepelerinde İran'a ait bir insansız hava aracını düşürdü.
Ardından Suriye hava savunma sistemleri devreye girdi ve bir füze İsrail F-16'sına isabet ederek düşürdü. İsrail ordusu da bir savaş uçağının düştüğünü doğruladı.
Bu olaydan birkaç saat sonra Şam'da bomba sesleri duyuldu ve sirenler çaldı.
Suriye kaynakları, İsrail uçaklarının 1 saat içinde Şam çevresinde 10 üsse saldırdığını ve hedeflerden birinin de Suriye Cumhuriyet muhafızları 104. tugayı olduğunu bildirdi. Suriye hava savunma sistemleri yine devreye girdi ve bütün bu saldırıları da geri püskürttü.
Suriye'den yapılan resmi açıklamada, İsrail'in saldırılarını devam ettirdiği, İsrail savaş uçaklarının ülkenin merkezindeki bir askeri üsse saldırdığı, hava savunma sistemlerinin ateş açarak birçok İsrail uçağını vurduğu ifade edildi.
İsrail ordusundan yapılan açıklamada ise, İsrail bu olayları "egemenliğinin şiddetli bir ihlali" olarak belirtti. İlginç değil mi?
Suriye'ye ait Golan tepelerini işgal eden İsrail, İran İHA'sını düşüren İsrail ve de Suriye'nin merkezindeki üslere saldırı düzenleyen İsrail ama yaptığı pervasızlıklara ve saldırılara gerekçesi "egemenliğine şiddetli ihlal?"
ABD de İsrail de hem suçlu hem güçlü, hem de sundukları özür kabahatlerinden büyük?
Ama burada dikkat çeken husus şu: Suriye, belirli bir işgal sürecinden sonra, halkının desteği, Rusya'yla kurduğu birliktelik ve de doğru hamlelerle, 2011'den bu yana yaşadığı büyük zorluklara rağmen bugün kendisini savunabilecek noktaya geldi.
Bizler Türkiye olarak, teröristlerce kullanılan taşınabilir roketlerin hedef aldığı Kilis'imizi, Reyhanlı'mızı, Kırıkhan'ımızı koruyamazken, siyasilerimizin beğenmediği Esad Yönetimi, İsrail'in hava saldırılarını geri püskürtebiliyor, F-16'larını düşürebiliyor.
Unutmayalım ki, bugün nasıl Suriye, Irak, İran ABD'nin ve İsrail'in hedef tahtasındaysa, Türkiye de hedeftedir, hatta hedefin tam ortasındadır.
Prof. Dr. Haydar Baş, taa 1991 yılında, ABD, Irak'a yönelik Körfez Harekâtı'nı başlattığı günlerde diyordu ki, "Asıl hedef Türkiye'dir" diye?
Esad Yönetimi zararın yarısından döndü, direkten döndü.
Peki ya biz? Aynı senaryolarla Türkiye'yi de bölmek, parçalamak istiyorlar, biz ne yapacağız?
Bölgemizde yaşananlardan ders almadığımız gibi, mücadeleleri Türkiye'ye yönelik tehditleri de erteleyen, hatta bertaraf edebilecek olanları düşman belliyoruz.
Tam tersine bizi hedefin ortasına koyanlarla da stratejik müttefikliğimiz aynen devam ediyor.
Söyler misiniz yarın -Allah muhafaza - aynı şeyler başımıza geldiğinde, bugün teröristlere verdiği destek gerekçesiyle ABD'yi İncirlik'ten çıkartamayan bizler, yarın maruz kalacağımız daha büyük işgalleri nasıl bertaraf edeceğiz?
Daha büyük bedeller ödemeden ayıkmak dileğiyle?
Esasen Suriye konusunda, hatta Suriye'nin tamamının bulunduğu, ülkemizin topraklarının da içinde olduğu "verimli hilal" denilen tarihi Mezopotamya coğrafyasında ABD ve İsrail ikilisinin saldırıları asla durmayacak.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllardır ifade ettiği gibi; ABD'nin bu coğrafya üzerinde vatan hesabı, İsrail'in ise arzı mevut, güncel ifadesiyle büyük İsrail devleti hesabı var.
Suriye'nin doğusunda önemli petrol sahalarının bulunduğu Deyrizor'da ABD ve ona bağlı koalisyonun savaş uçakları Suriye ordusuna saldırmıştı.
7 Şubatta da İsrail savaş uçakları Suriye'ye saldırılar düzenledi.
İsrail'in hava saldırılarının hedefinde Şam yakınlarında bulunan askeri mevkiler vardı.
Bu hedeflerin Cemriye'deki cephane depoları ve Askeri Araştırma Merkezi'nin (SSRC) binası olduğu ifade ediliyor.
Suriye ordusundan yapılan açıklamada, "İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasından Şam kırsalındaki askeri mevkilerimizden birine bir dizi füze fırlattı. Hava savunma sistemimiz onları engelleyip çoğunu yok etti" denildi.
İsrail daha önce de 9 Ocakta Şam kırsalında Kuteyfe'de bulunan askeri karakola füze saldırısı yapmıştı, Suriye ordusuna maddi zarar vermişti.
Dün yine İsrail ordusu, Suriye'ye ait olan ve İsrail'in işgali altında bulunan Golan tepelerinde İran'a ait bir insansız hava aracını düşürdü.
Ardından Suriye hava savunma sistemleri devreye girdi ve bir füze İsrail F-16'sına isabet ederek düşürdü. İsrail ordusu da bir savaş uçağının düştüğünü doğruladı.
Bu olaydan birkaç saat sonra Şam'da bomba sesleri duyuldu ve sirenler çaldı.
Suriye kaynakları, İsrail uçaklarının 1 saat içinde Şam çevresinde 10 üsse saldırdığını ve hedeflerden birinin de Suriye Cumhuriyet muhafızları 104. tugayı olduğunu bildirdi. Suriye hava savunma sistemleri yine devreye girdi ve bütün bu saldırıları da geri püskürttü.
Suriye'den yapılan resmi açıklamada, İsrail'in saldırılarını devam ettirdiği, İsrail savaş uçaklarının ülkenin merkezindeki bir askeri üsse saldırdığı, hava savunma sistemlerinin ateş açarak birçok İsrail uçağını vurduğu ifade edildi.
İsrail ordusundan yapılan açıklamada ise, İsrail bu olayları "egemenliğinin şiddetli bir ihlali" olarak belirtti. İlginç değil mi?
Suriye'ye ait Golan tepelerini işgal eden İsrail, İran İHA'sını düşüren İsrail ve de Suriye'nin merkezindeki üslere saldırı düzenleyen İsrail ama yaptığı pervasızlıklara ve saldırılara gerekçesi "egemenliğine şiddetli ihlal?"
ABD de İsrail de hem suçlu hem güçlü, hem de sundukları özür kabahatlerinden büyük?
Ama burada dikkat çeken husus şu: Suriye, belirli bir işgal sürecinden sonra, halkının desteği, Rusya'yla kurduğu birliktelik ve de doğru hamlelerle, 2011'den bu yana yaşadığı büyük zorluklara rağmen bugün kendisini savunabilecek noktaya geldi.
Bizler Türkiye olarak, teröristlerce kullanılan taşınabilir roketlerin hedef aldığı Kilis'imizi, Reyhanlı'mızı, Kırıkhan'ımızı koruyamazken, siyasilerimizin beğenmediği Esad Yönetimi, İsrail'in hava saldırılarını geri püskürtebiliyor, F-16'larını düşürebiliyor.
Unutmayalım ki, bugün nasıl Suriye, Irak, İran ABD'nin ve İsrail'in hedef tahtasındaysa, Türkiye de hedeftedir, hatta hedefin tam ortasındadır.
Prof. Dr. Haydar Baş, taa 1991 yılında, ABD, Irak'a yönelik Körfez Harekâtı'nı başlattığı günlerde diyordu ki, "Asıl hedef Türkiye'dir" diye?
Esad Yönetimi zararın yarısından döndü, direkten döndü.
Peki ya biz? Aynı senaryolarla Türkiye'yi de bölmek, parçalamak istiyorlar, biz ne yapacağız?
Bölgemizde yaşananlardan ders almadığımız gibi, mücadeleleri Türkiye'ye yönelik tehditleri de erteleyen, hatta bertaraf edebilecek olanları düşman belliyoruz.
Tam tersine bizi hedefin ortasına koyanlarla da stratejik müttefikliğimiz aynen devam ediyor.
Söyler misiniz yarın -Allah muhafaza - aynı şeyler başımıza geldiğinde, bugün teröristlere verdiği destek gerekçesiyle ABD'yi İncirlik'ten çıkartamayan bizler, yarın maruz kalacağımız daha büyük işgalleri nasıl bertaraf edeceğiz?
Daha büyük bedeller ödemeden ayıkmak dileğiyle?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025