Dünkü yazımızda Indepent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in Suriye’deki katliamların muhalifler tarafından gerçekleştiğini ispatlayan açıklamalarına yer verdik.
Bugün ise yine bir İngiliz gazetesi olan Guardian’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Martin Chulov’un ifadelerine yer vereceğiz. Chulov, bugün Suriye’de yaşanan krizden en kötü etkilenecek ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirtiyor.
Yani Türkiye, Esad yönetimin karşısına geçerek, Suriye’nin halk görünümlü teröristlerine destek vererek gerçekte kendisine zarar verecek olan bir adıma imza attı.
Chulov, sorunun Suriye içinde kalmayacağını, tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alacağını, büyük bir tehdit oluşturacağını, en büyük zararı da Türkiye’nin göreceğini ifade ediyor.
Chulov’un şu tespitlerinin altı mutlaka çizilmeli: “500 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıl önce parçalanmasından sonra Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’ün sınırları belirlenmiş, İsrail ortaya çıkmıştı. Suriye krizi sınırları aşarsa, Ortadoğu’da, Osmanlı’nın dağılmasından sonra yaşananlardan da daha derin değişimler meydana gelir.”
Zaten ABD ve İsrail ikilisinin asıl hedeflediği de bu. İsrail için Suriye’nin devre dışı kalması son derece önemli. Suriye diğer domino taşlarının birbiri ardınca yıkılması için kritik bir konumda…
ABD, İsrail menfaatine Irak’ı işgal ederek orayı Büyük İsrail oluşumu için hazır hale getirmiş oldu. Şii-Sünni çatışmaları da çıkartarak daha küçük parçaları da birbirine kırdırmanın hesabında ve her geçen gün bu hedefine biraz daha yaklaşıyor.
İsrail’in, kurulduktan sonra önündeki ilk engel Filistin halkıydı. Bir taraftan yayılmacı politikayla Filistin topraklarını bir bir ele geçirdi; bu arada direnişi kırmak içinse Filistinlileri ikiye ayırdı. Bir grubu müzakere, tanıma yalanlarıyla oyalarken, diğer gruba ise her türlü katliamı yaptı. Gazze’de yaşananları hatırlayın ve bu zulüm hala devam ediyor.
Bugün Hamas’ın elinde olan Gazze uygulanan küresel ambargo ve duyarsızlık sebebiyle açık bir cezaevi haline geldi; yakında da açık bir mezar olacak.
İsrail, Hamas’ın kalan kısımlarını ise Türkiye aracılığıyla eritme politikasını güdüyor.
Filistin’i öyle ya da böyle devre dışı bırakan İsrail karşısında en büyük tehdit ve engel olarak Lübnan’daki Hizbullah’ı görüyor.
Hizbullah, 10 bin kişilik eğitimli bir orduya sahip ve her gün ölümle yaşıyorlar. Ölüm onlar için şahadet rütbesine ulaşmak, Allah’a, Resulü’ne ve Ehl-i Beyt’ine kavuşmak.
Geçtiğimiz yıllarda İsrail’e saldırmışlar ve İsrail büyük bir korkuyla geri kaçmak zorunda kalmıştı. BM’nin aracılığıyla Türk askeri İsrail ile Hizbullah arasında, İsrail lehine tampon bölge kurdu da öyle kurtulabildi İsrail.
İşte İsrail’in karşısında tüm İslam ülkelerinin koruyucu bir kalkanı gibi dimdik duran bu Hizbullah’ı yıpratmanın hesabı içindeler. Hizbullah’ın en büyük destekçileri İran ve Suriye…
Hizbullah Suriye üzerinden nefes alabiliyor.
ABD, İsrail ikilisi eğer Suriye’yi bölüp parçalayıp BOP kapsamında istedikleri kıvama getirebilirse, Hizbullah’a destek akışını kesebileceklerini düşünüyorlar.
İsrail, 4 adet Kürdistan hedefiyle Suriye ötesi bölgeleri Büyük İsrail’e hazırlarken, Suriye ve Hizbullah’ı devre dışı bırakmaya çalışarak da bu hazırlanan bölgelerle fiili olarak entegre olmanın hesabında…
Chulov yorumunda şunları söylüyor:
“Şam yönetiminin devrilmesi İran’ın yanı sıra Lübnan’daki Hizbullah için de büyük bir hezimet olur. O zaman, Türkiye gibi güçlü devletler de bu etkiden kaçamaz. Suriyeli Kürtler, idari otoritesinin zayıflamasıyla kendilerine devlet kurma şansı tanındığına karar verirse Türkiye mülteci krizinden çok daha büyüğüyle karşılaşır.”
Türkiye’yi bekleyen Büyük İsrail hedefli iki büyük tehlike var: Birincisi BOP kapsamında göz yumduğu Irak Kürdistan’ı ve oluşturulması planlanan Suriye Kürdistan’ının Türkiye’den parça koparması, ikincisi ise önü açılan İsrail’le arzı mevut hedefinde olan Türkiye arasında hiçbir engelin kalmaması…
Uyanmak için daha ne lazım?
Bugün ise yine bir İngiliz gazetesi olan Guardian’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Martin Chulov’un ifadelerine yer vereceğiz. Chulov, bugün Suriye’de yaşanan krizden en kötü etkilenecek ülkelerden birinin Türkiye olduğunu belirtiyor.
Yani Türkiye, Esad yönetimin karşısına geçerek, Suriye’nin halk görünümlü teröristlerine destek vererek gerçekte kendisine zarar verecek olan bir adıma imza attı.
Chulov, sorunun Suriye içinde kalmayacağını, tüm Ortadoğu’yu etkisi altına alacağını, büyük bir tehdit oluşturacağını, en büyük zararı da Türkiye’nin göreceğini ifade ediyor.
Chulov’un şu tespitlerinin altı mutlaka çizilmeli: “500 yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıl önce parçalanmasından sonra Suriye, Irak, Lübnan ve Ürdün’ün sınırları belirlenmiş, İsrail ortaya çıkmıştı. Suriye krizi sınırları aşarsa, Ortadoğu’da, Osmanlı’nın dağılmasından sonra yaşananlardan da daha derin değişimler meydana gelir.”
Zaten ABD ve İsrail ikilisinin asıl hedeflediği de bu. İsrail için Suriye’nin devre dışı kalması son derece önemli. Suriye diğer domino taşlarının birbiri ardınca yıkılması için kritik bir konumda…
ABD, İsrail menfaatine Irak’ı işgal ederek orayı Büyük İsrail oluşumu için hazır hale getirmiş oldu. Şii-Sünni çatışmaları da çıkartarak daha küçük parçaları da birbirine kırdırmanın hesabında ve her geçen gün bu hedefine biraz daha yaklaşıyor.
İsrail’in, kurulduktan sonra önündeki ilk engel Filistin halkıydı. Bir taraftan yayılmacı politikayla Filistin topraklarını bir bir ele geçirdi; bu arada direnişi kırmak içinse Filistinlileri ikiye ayırdı. Bir grubu müzakere, tanıma yalanlarıyla oyalarken, diğer gruba ise her türlü katliamı yaptı. Gazze’de yaşananları hatırlayın ve bu zulüm hala devam ediyor.
Bugün Hamas’ın elinde olan Gazze uygulanan küresel ambargo ve duyarsızlık sebebiyle açık bir cezaevi haline geldi; yakında da açık bir mezar olacak.
İsrail, Hamas’ın kalan kısımlarını ise Türkiye aracılığıyla eritme politikasını güdüyor.
Filistin’i öyle ya da böyle devre dışı bırakan İsrail karşısında en büyük tehdit ve engel olarak Lübnan’daki Hizbullah’ı görüyor.
Hizbullah, 10 bin kişilik eğitimli bir orduya sahip ve her gün ölümle yaşıyorlar. Ölüm onlar için şahadet rütbesine ulaşmak, Allah’a, Resulü’ne ve Ehl-i Beyt’ine kavuşmak.
Geçtiğimiz yıllarda İsrail’e saldırmışlar ve İsrail büyük bir korkuyla geri kaçmak zorunda kalmıştı. BM’nin aracılığıyla Türk askeri İsrail ile Hizbullah arasında, İsrail lehine tampon bölge kurdu da öyle kurtulabildi İsrail.
İşte İsrail’in karşısında tüm İslam ülkelerinin koruyucu bir kalkanı gibi dimdik duran bu Hizbullah’ı yıpratmanın hesabı içindeler. Hizbullah’ın en büyük destekçileri İran ve Suriye…
Hizbullah Suriye üzerinden nefes alabiliyor.
ABD, İsrail ikilisi eğer Suriye’yi bölüp parçalayıp BOP kapsamında istedikleri kıvama getirebilirse, Hizbullah’a destek akışını kesebileceklerini düşünüyorlar.
İsrail, 4 adet Kürdistan hedefiyle Suriye ötesi bölgeleri Büyük İsrail’e hazırlarken, Suriye ve Hizbullah’ı devre dışı bırakmaya çalışarak da bu hazırlanan bölgelerle fiili olarak entegre olmanın hesabında…
Chulov yorumunda şunları söylüyor:
“Şam yönetiminin devrilmesi İran’ın yanı sıra Lübnan’daki Hizbullah için de büyük bir hezimet olur. O zaman, Türkiye gibi güçlü devletler de bu etkiden kaçamaz. Suriyeli Kürtler, idari otoritesinin zayıflamasıyla kendilerine devlet kurma şansı tanındığına karar verirse Türkiye mülteci krizinden çok daha büyüğüyle karşılaşır.”
Türkiye’yi bekleyen Büyük İsrail hedefli iki büyük tehlike var: Birincisi BOP kapsamında göz yumduğu Irak Kürdistan’ı ve oluşturulması planlanan Suriye Kürdistan’ının Türkiye’den parça koparması, ikincisi ise önü açılan İsrail’le arzı mevut hedefinde olan Türkiye arasında hiçbir engelin kalmaması…
Uyanmak için daha ne lazım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025