Okullar açıldı. Bugün başta Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, temennilerinin yanında uzun uzun 20 yılda yaptıklarını açıklayıp geçmişle kıyaslayacak. Büyük ihtimalle 'Asım'ın nesli' tabiri üzerinden yine kutuplaştırıcı mesajlar verecek.
Milli Eğitim Bakanı 'hazır' olduklarını açıklayacak.
İçişleri Bakanı, 'uyuşturucu satıcılarının okul çevrelerine yanaşamayacaklarını ve her türlü tedbirleri aldıklarını' açıklayacak.
Muhalefet eleştiri üzerine eleştiri yapacak.
Sonra herkes yoluna! Evet, hep böyle oldu.
2022 Türkiye'sinde hala taşımalı eğitim yapılıyor. Hala 50-60 kişilik sınıflarda ders yapılıyor. 2 milyon öğrencinin evinde internet yok.
Özellikle büyükşehirlerde okula gidiş ve eve dönüş tam bir çile. Anne-babaların zaten hayatı çile. Bir de eğitim masrafları, servis ücretleri eklenince çile üstüne çile.
140 bin öğretmen açığı ve 20 bin atama ve eğitmenlik kapasitesine sahip 600 bin yetişmiş insan (öğretmen adayı) ise mahzun.
Sessiz çığlık ise özel okulların parası olan velilerin çocuklarına sağladığı eğitim imkan ve kalitesini koskoca Türkiye Cumhuriyeti bizim çocuklarımıza neden sağlayamıyor, sorusunun cevabı.
Eğitim sistemimiz hazır mı?
Olsa, hazır olurdu ama maalesef adı 'milli' olmasına rağmen ortada 'milli bir eğitim' sistemi yok. Biraz geçmişe gidelim.
Japon eğitim uzmanları gelmiş ve ülkemizin eğitim sistemini incelemiş, Sayın Özal'ın bürokratlarının da hazır bulunduğu bir ortamda raporlarını sunmuş ve sonuç olarak şunu söylemişlerdi:
"Sizin eğitim sisteminizde milli ruh yok!"
Turgut Özal'ın "Nasıl?" sorusu üzerine şunu anlatmışlardı:
"Biz, Japonya'da okula başlayacak çocuklarımıza milli ruh şoklaması yaparız. Onları önce toplu halde hızlı trenlere bindirir, dev fabrikalarımızı, teknoloji merkezlerimizi gezdirir, ülkemizin gücünü gösteririz.
Sonra da bu yavrularımızı alır Hiroşima ve Nagazaki'ye götürür, orada atom bombası atılan ve yıllardır ot dahi bitmeyen alanları gösterir ve deriz ki: Eğer siz çalışmaz, bilinçlenmez ve az önce gördüğünüz teknolojiye sahip olmak için çalışmazsanız sonunuz böyle olur."
Bürokratlardan biri atılır: "Ama bizim Hiroşima'mız yok ki!"
Japon uzmanın cevabı tokat gibidir: "Sizin Çanakkale'niz on Hiroşima eder!"
Maalesef 'milli bir eğitim' anlayışımız ve de modelimiz yok. 20 yıllık tek parti iktidarı, eğitim sistemini de kendine göre dizayn etmeye çalıştı. 5 kez model değiştirdi. İki nesil denek oldu.
Geldiğimiz nokta ortada. Dünya sıralamasında daha da geriye düştük. Sadece bu yıl 2 milyon 50 bin öğrenci yükseköğrenim hakkını kullanamadı.
Milli Eğitimimiz milli olmalıdır
Nasıl, sorusunun cevabını bir insan eğitmeni, gönül insanı, gül yetiştiren adam, "İnsan gönüldür gönül" diyen Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın her daim örnek verdiği şu hatırasından çıkaralım:
"Bendeniz, Trabzon Lisesi'nde öğretmenlik yaptığım dönemde okula gelen müfettiş beye, Türk genci modelimizi sormuştum.
Müfettiş bey sorduğum soru karşısında önce biraz şaşırmış ve bana 'Bunca yıllık meslek hayatımda böyle bir soru ile ilk kez karşılaşıyorum' demekten kendini alamamıştı.
Hakikaten bugün eğitim kurumlarımızda öğretilen müfredat kadar ciddiye alınması gereken mesele, örnek gençlerimizin yetiştirilmesidir.
Bir İngiliz veya bir Alman gencini siz diğerlerinden ayırt edebilirsiniz. Hali, duruşu ve dünyaya bakışı ülkesinin ve inancının değerleri ile şekillenir.
Maalesef bizim gençlerimiz için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Müthiş bir özenti, önüne geçilemez bir Batı hayranlığı ve kompleks içindeler.
Bunları eleştirmek için sıralamıyoruz. O gençleri biz yetiştiriyoruz ve topluma bir birey olarak bizler hazırlıyoruz. Neye inandığını bilen, hangi değerlere sahip çıkmasının bilincinde bir nesil yetiştirdiğimizi kimse iddia edemez…
Eğitim bir milletin var oluşudur. Eğer bir millet kendi doneleri, kendi kültür yapısı, siyaset yapısı, medeniyet yapısıyla insanını kendi yararına, menfaatine kazanmazsa o milletin devlet olarak ayakta kalması asla mümkün olamaz…
Adının önünde milli, kelimesi bulunan eğitim, gerek Cumhuriyetin emanet edildiği genç neslin yetiştirilmesi, gerekse vatan sathında birliğin tesisinde çok önemlidir…
Önce milli şuur ile bir noktaya getirilecek gençlere ondan sonra mesleki eğitim vermelisiniz. İşte o zaman gençlik hak adına ve kendi yararına kazanılmış birey olur. İyi bir hâkim, iyi bir asker, topluma yararlı bir mühendis olarak anılır.
Türk adetleri, gelenek ve göreneklerine göre şekillenmiş, inancımız ile ters düşmeyecek bir sisteme ihtiyacımız var.
Gençlerimiz, batının çoktan iflas etmiş sosyal hayatından hayali kahramanlara değil, Müslüman-Türk'e heves etmelidir…"
BTP Lideri Hüseyin Baş ne demişti?
"Siz, süper kahraman arıyorsunuz. Süper kahraman uçan, kaçan değildir. Süper kahraman kimdir biliyor musunuz? 'Devletin dini adalettir' diyen Hz. Ali gibi aynı mantalite ile Cumhuriyeti ilan edip, devleti laik yapan adamdır süper kahraman...
Süper kahraman, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir ortamda çıkan Hz. Peygamberin, 'Siz ne yapıyorsunuz, bunlar sizin evlatlarınız, bunlarla nesil oluşturacaksınız' dediği gibi kadınlara, Avrupa'da ilk defa seçme ve seçilme hakkı veren adamdır…
Süper kahraman nedir biliyor musunuz? Her yeri parsellenmiş ülkenin, her yeri zapt edilmiş ülkenin dört bir yanındaki düşmanı ülkesinden kovarak milli çıkarlara dönük, kendi enerjisini, sinerjisini oluşturabilen bir Cumhuriyeti inşa etmektir süper kahramanlık. Bu milletin süper kahramanı Atatürk'tür."
O günleri çok yakında görmek dileğiyle yeni eğitim ve öğretim yılımız hayırlı olsun…
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024
- İslam’da fakirlik sınırı / 22.12.2024
- ABD, Şam’a indi / 21.12.2024
- Doğu'nun kızı Butto, Alman kızı Merkel ve Erdoğan / 20.12.2024
- İsrail endişeli, Yunanistan ise panikteymiş / 19.12.2024
- AKP döneminde 28 Şubat manzaraları / 18.12.2024
- Türkiye’yi soracak olursanız! / 16.12.2024
- İsrail için milli stratejiler - 2 / 15.12.2024