Olumsuz, alaycı, küfür, hakaret, aşağılama ifadeleriyle ötekileştirdiği grupları kamu güvenliğini tehdit edici "potansiyel risk ve tehdit saçan öcüler" gibi sunarak, toplumdaki "öteki"ne karşı önyargıları ve nefret suçlarını kışkırtan kişi ve kurumlara ne denir? Kışkırtıcı ajan desek olur mu?
Ortalık nefret söyleminden geçilmiyor; nefret, tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumudur. Hedef alınan gruplara "toplumda size yer yok" mesajı yinelenerek verilir ve bu durum kaçınılmaz olarak demokratik düzeni yıpratır. Zira insanın en temel hakkı olan "yaşama ve katılım hakkı" ihlâl edilmiş olur.
Çatı kavramın adını koyalım: Kutuplaşma!
Kutuplaşmanın boyutlarını yokladığımızda öne çıkan olgu, siyasal duygusal kutuplaşmadır. Halkımızın önemli bir kısmı kendisine uzak gördüğü siyasi parti taraftarlarını "ötekileştirmekten" geri durmamaktadır. Çocuklarının "diğer" parti taraftarlarının çocuklarıyla oynamalarını, evlenmelerini istemeyenlerin oranı yüzde 70'ler civarında dolaşırken, iş kurmak istemeyenlerin oranı da dörtte üçe kadar varıyor. Siyasi parti taraftarları "vatansever", "onurlu", "cömert" gibi sıfatları kendi partilerinin taraftarlarına layık görürken; "kibirli", "zalim", "bencil" ve "ikiyüzlü" sıfatlarını da diğer partinin taraftarlarına yakıştırıyorlar. Yapılan araştırmalara göre iş bu kadarla da kalmıyor; görüşülen kişilerin yüzde 33'ü ile yüzde 40'ı arasında değişen bir bölümü de diğer parti taraftarlarının doğal hakları olan yürüyüş, basın toplantısı düzenleyebilme ve siyasal pozisyonlara aday olabilme haklarının geri alınabileceği; yarısına yakını da telefonlarının dinlenebileceği görüşüne katılıyor.
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda "diğer" parti taraftarlarını önce ötekileştirme, sonra da insanlık dışına çıkarma sürecinin başladığını görebiliyoruz. Ve birlikte yaşamamız gittikçe zorlaşıyor.
Siyasal duygusal kutuplaşma, siyasal kabilecilik; hangi adı verirseniz verin, insanları birbirinden soğutan ve aralarına duvarlar ören bir salgın ülkeyi sarmış durumda.
İçinde yaşadığımız bilgi, haber alma ortamının da bunda payı var. Her parti taraftarının kendisine ait bilgi aldığı haber bülteni ya da gazetesi mevcut. Doğal olarak kendi bilgi kaynaklarını tarafsız; diğer partilerin bilgi kaynaklarını taraflı buluyorlar.
Farklı bilgi kaynaklarından akan bilgiler, yakın çevremizin de bizimle aynı fikirde olmasından yararlanarak "bilgi şelalelerinde" çoğalıyor ve herkesin kendisine ait bir gerçeklik algısına sahip olmasına yol açıyor. Diğerinin fikrine aşina olmayınca da, onunla ilk karşılaşmamızda da o fikri anlamaktan çok, reddetmeye, "hastalıklı" ya da "tiksinti verici" bulmaya eğilim gösteriyoruz. Bu fikrin sahibi de bizim için "münkir", "sapkın" ya da "satılmış" oluyor.
İçinde yaşadığımız bu duygusal kutuplaşma ortamının kimin yüzünden olduğunu biliyoruz. Yurttaşlarımızın birbirlerine arkalarını döndükleri, diğerinin düşüncesini duyamadıkları ve aslında ortak bir yazgıyı paylaştıklarını kolayca unutabildikleri ortamı oluşturan herkes bu durumdan sorumlu.
Her düzeyde iktidarlarını bu kutuplaşmış ortamda, ötekileştirici bir dil kullanarak taraftarları tek sıra arkalarına dizen siyasetçiler başta geliyor.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023