Yeni bir seçime doğru hızla yol alırken, yine bitmez tükenmez, fayda getirmez sistem tartışmasına sürüklendik. Neymiş efendim, parlamenter sistem kusurluymuş, onun yerine başkanlık sistemi getirilirse, Türkiye prangalardan kurtulur ve şaha kalkarmış. Başkanlık sistemini savunanların söylediklerinin özeti budur. Bu kişiler, parlamenter sisteminin ne kadar kötü örneği varsa, hepsini bulup sunuyorlar. Parlamenter sistemin taraftarları da başkanlık sistemi için aynısını yapıyor. Peki, bu tartışmanın sonu gelir mi? Hayır gelmez. Çünkü her iki sistemin de kusuru var ve kötü örnekleri çoktur. Dolayısıyla tartışma uzar gider ve millet de tartışmaya bakıp doğru bir hüküm veremez. Milletin yapacağı iş, tuttuğu partinin veya liderin tavrına göre yön belirlemek olacaktır.Maalesef sistem tartışması yanlış zeminde ve yanlış biçimde yapılmaktadır. Bunun doğru yapılabilmesi için ilkönce şu doğru tespiti yapmak gerekir: Sistemler, ülkelerin kültürel, sosyal ve siyasal şartlarına uygun tarzda şekillenirler. Meselâ başkanlık sisteminde ideal örnek, ABD'deki sistem gösterilmektedir. Hâlbuki bu sistem, ABD'nin şartlarından doğmuş ve kendine özgüdür. O bakımdan ABD'li bilim adamları, sistemlerini hiçbir ülkeye tavsiye etmemektedirler. Başkanlık sistemini uygulayan ülkeler de, ABD'nin sistemini aynen almamış, onu kendilerine uyarlamışlardır. Sistemler aynı olsa bile, ülkeden ülkeye farklılık arz ederler. Bundan dolayıdır ki, bazı sosyal bilimciler, "ne kadar ülke varsa, o kadar da sistem var" demişlerdir. Türkiye'de başkanlık sistemini savunanların, seçim sandığını kutsallaştırmaları, sandıktan çıkanların ülkeyi istediği gibi yöneteceğine inanmaları, çok yanlış ve çok tehlikelidir. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir inanışa rastlayamazsınız. Bu, örnek aldıkları ABD de yoktur. ABD'deki "Haklar Bildirgesi" çoğunluğun isteklerine rağmen yönetimlerin yapamayacaklarının listesidir. Bir başka deyişle ABD'de, seçmen üzerinde belli kısıtlamalar bulunmaktadır.ABD'nin en üst kurumu olan "Yüksek Mahkeme" ömür boyu atanan dokuz kişiden oluşur ve son sözü onlar söyler. Türkiye'de ise başkanlık sistemini savunanlar, tam tersini söylüyor ve istiyorlar. Onlara göre başkan, dilediğini yapmalı ve her konuda kesin hüküm sahibi olmalıdır. İşte bu, başkanlıktan öte, tam bir krallık anlayışıdır.Sistem tartışmasını ülkenin gündemine sokanlar, sistem için bir araştırma, inceleme ve anket yapmışlar mı? Acaba millet, yeni bir sistem mi arıyor, yoksa sistem ne olursa olsun, o sistemden adalet mi bekliyor? Tarih göstermiştir ki, insanlar her dönemde adalet arayışı içerisinde olmuşlardır. Adaleti sağlayan sistem, şu veya bu olmuş, insanlar onu hiç önemsememişlerdir.Adaletten ayrılan ve zulüm yapan devletleri, hiçbir sistem ayakta tutamaz. Devletler adaletle yaşar, zulümle yıkılır. Sultan Osman Gazi, Orhan Gazi'ye vasiyetinde şöyle der: "Zulümden ve baskıdan çekin, seni zulme ve baskıya teşvik edenleri yanından uzaklaştır. Çünkü bunlar devletin çökmesini isteyenlerdir."Görülen o ki, başkanlık sistemi tartışması boş ve faydasızdır. Bunun yerine, mevcut sisteminin eksiklerini gidermeyi ve onu kültür ve medeniyetimize uygun bir şekle dönüştürmeyi tartışmamız elzemdir. Daha doğrusu, sistem tartışmasını terk etmek ve adaletin ikamesi için uğraşmak hayati zorunluluktur. Millet, hasretle, sabırsızlıkla, iktidardan ve göreve talip olanlardan, bunu beklemektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018