"Bir varmış bir yokmuş" diye başlar masallar. Ben bu masalıma "bir varmış bir yokmuş" diye başlamayacağım çünkü bu masalda her şey yoktan var edildi.Günlerden insanoğlu, aylardan insanoğlu ve yıllardan insanoğlu. Kısaca Bu masalda zamanların adı İnsanoğlu. Çünkü geçen zaman değil; insanoğludur, insanoğlunun yaptıklarıdır.Çok eski zamanlarda yaşayan bir millet varmış. Bu millet öyle bir karaktere sahipmiş ki, adı geçtiği an tüm dünyayı yerinden oynatan şâna, güce ve haysiyete sahipmiş. Ülkesinde yaşayan kediler köpekler dahi bir ve beraber yaşarmış. Kimse kimsenin hakkına göz dikmez, herkes birbirine yardım eder dostça yaşayarak tüm milletlere örnek olurlarmış. Bu millet o kadar zenginmiş ki, tüm dünyaya yetecek kaynakları ve bu kaynakları kullanacak çok akıllı insanları varmış.Ama gelgelelim cahil, sömürücü adamlar bu milletin bu kaynaklarına göz dikmişler. Bu milletin kaynaklarını sömürmüşler ve muhtaç hale getirmişler post üstünde oturan dilenciye döndürmüşler ve ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz duruma gelip dışarıya el avuç açmışlar. Sonra halk uyanmasın diye de bir sürü cambazlıklar oynamışlarBu cahil, sömürücü adamlar demişler ki: "Dünyadaki bütün kaynaklar sınırlı ama insanın ihtiyaçları sınırsız, sınırlı kaynaklardan sınırsız ihtiyaçlarınızı zaten karşılayamazsınız" diyerek bu halkı kandırmaya çalışmışlar ve bir anda evreni fakirleştirmişler. İnsanın barınma ihtiyaçlarını sağlayan ev birinde hiç olmazken, bir başkasında birden fazla olmuş. Biri milyarlık servet yığarken, diğeri karnını doyurmanın derdine düşmüş. Bu sömürü düzeninin teorisinin adına da "kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar sınırsız" adını koyarak bunu bilimselleştirmişler ve halka yutturmaya çalışmışlar. Fakat bu sömürü düzenini yutmayan halk ayaklanmaya başlamış.Sonra bu cahil sömürücü adamlar başka bir cambazlık düşünmüş akıllarına o milletin inandığı "kader" inancı gelmiş. Halka, "Sen böyle isyan edersen çok büyük günah işlersin, Allah'ın verdiği rızka karşı mı geliyorsun? Bu senin kaderin, şükretmesini bil, sana Allah cennette ne zenginlikler verecek" diyerek başlamışlar bu halkın kafasını afyonlaştırmaya. Ama bu cahil, sömürücü adamlar bir gerçeği göz ardı etmişler. Bu milletin içinde firaset sahibi bir ilim adamı varmış. Bu ilim adamı araştırmış, düşünmüş, bulmuş ve sonra demiş ki: "Sizin teorileriniz yanlış. Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır. Allah bu kâinata sınırsız kaynak verdi, siz bunları paylaştırmasını bilmiyorsunuz. Bir ailenin hiç evi yokken başka bir ailenin birden fazla evinin olması, bir insanın karnını doyuracak parası yokken başka bir insanın parayla oynamasının izahı sınırlı kaynaklar olamaz. Kaynaklar tüm insanların ihtiyaçlarını karşılayabilecek güçtedir" demiş. Bunu duyan cahil, sömürücü adamlar başlamış telaşlanmaya. Hemen halka demişler ki: "Hayır, bu adam yalan söylüyor, kimse O'na inanmasın."Tabii bu ilim adamı bunların cambazlıklarını bildiğinden; cahil, sömürücü adamların çıkardığı "kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" teorisini çürüten "kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlı" tezini ispatlayan "Milli Ekonomi Modeli" kitabını yazmış ve demiştir ki: "Fakirlik kader değildir. Allah herkesi eşit yaratmıştır, insanları sömürüp adına kader diyemezsiniz." Böylelikle de bu kötü adamların cambazlıkları bir bir meydana çıkmış. Tüm dünyanın kurtuluş reçetesi de böylelikle belli olmuştur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015