İnancın, umudun, mücadelenin ve ölümün temsili Çanakkale. Ağızdan bir Çanakkale dersin sana neler hissettirir. Daha sonra bir Çanakkale daha dersin akıllara bu inanılmaz başarının sahibini getirir.
Sen, Çanakkale dersin ben Mustafa Kemal anlarım.
Sen, Çanakkale dersin inançla çarpışan yürekleri anlarım.
Sen, Çanakkale dersin olumsuz koşullara rağmen verilen başarılı sonuçtaki, umutla sağlanan akıl almaz mücadeleyi anlarım.
Ve yine sen, Çanakkale dersin "Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" diye zaferin emsali liderin yanında ölüme koşa koşa giden Mehmetçikleri anlarım.
Her vatandaşın, insana aynı anda birçok duyguyu hissettiren adı Çanakkale olan fakat yeniden dünya dengelerinin bir anda değiştiği bu yere gitmesi gerekir. Bu kadar zorlukların içinde binlerce Mehmetçiğin kanıyla alınan bu topraklara basmaya korkacaksınız.
Bizler Çanakkale zaferi vermiş milletiz diyoruz. Neden mi "Çanakkale", inançla verilen mücadelenin sembolü olduğu için. Biz millet olarak Çanakkale'de binlerce kayıp verdik. Fakat tekrar o binlerce kaybı vermemek için eşsiz bir önder kazandık. Adını Çanakkale ile dünyaya duyuran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü kazandık. İyi ki kazandık eğer o olmasaydı ne zaferini kutlayacağımız bir Çanakkale ne de mücadele verebileceğimiz bir vatan olurdu.
Mustafa Kemal Atatürksüz bir Çanakkale düşünülemez. Binlerce Mehmetçik, onda iman gücünü, vatan aşkını umudu gördü ve gördükçe düşmanın boğazına geçti. İşte o an bir Mustafa Kemal binlerce askeriyle Çanakkale'yi geçilmez kıldırdı.
Çanakkale gezisi sırasında Arıburnu, Anafartalar ve Conkbayırı gezerken Anzak askerleri ile Türk askerlerinin çarpıştığı yerler dikkatimi çekti. Birbirine o kadar yakın mesafede bu dişli mücadele akıl almaz bir durum. Üstelik her türlü hileye rağmen.
Hintli Müslümanları Türklere karşı savaşmak için Çanakkale'ye götüren İngilizler Anzak askerlerinin yanında Türklere karşı savaştırmışlardır. Fakat Hintli Müslümanlar savaştıkları topluluğun Müslüman Türkler olduğunu değil, gayrimüslim ve vahşi bir millet olarak bilmekteydi.
Bu oyunu gören Mustafa Kemal Arıburnu ve Conkbayır tepelerine sesi güzel olan askerleri yerleştirir ve onlara ezan okumasını söyler. O tepede ezanı bağırarak okuyan askerlerin sesini duyan Hintli Müslümanlar durumun farkında olup saf değiştirirler. Ne yazık ki Anzak askerleri tarafından da birçoğu şehit edilir. Çanakkale'yi Atatürk'ün önderliğinde bir başarı olarak söylediğimizde askerlerimizi hiçe sayıp Atatürk'ü ön plana çıkarıyorsunuz diye söylenenler oluyor. Bu örnekte de görüldüğü gibi bir savaş sadece canını vererek kazanılmaz. Canını feda ederken öldükten sonra vatanın kurtulacağına dair umutla canını verirsin çünkü sen canını verdiğin zaman bu vatanın sağ olacağına inanırsın. Mustafa Kemal Atatürk'ün başarısı Mehmetçiklerin eline silah verip onları düşmana siper etmekle değil, aynı zamanda savaş içinde uygulanan oyunları bozup, Mehmetçiğin o temiz kanını yere dökmeden düşmanı bozguna uğratarak sağlanan başarıdır. Kendini milletine adamış akıllı, ileri görüşlü, inançlı mücadeleci, yüreklendirici, gerektiğinde canını hiçe sayan bir lider olmadan binlerce değil milyonlarca şehit de verilse 1 kez değil 10 kez Çanakkale yapılsa kutlanılacak bir zafer olamazdı. Çünkü zafer; aklın, ilmin ve inançla mücadelenin ürünüdür. Bu da Mustafa Kemalden başkası değildir.
Bu millet gerekirse bir Çanakkale daha verir başında Atatürk gibi lider olduğu sürece?
Fakat akıllara birçok soru geliyor. Türk milleti olarak kanla canla alınan bu toprakları tekrar kurtarmak korumak ve kollamak için hep canımızı mı vermemiz gerekecek? Nereye kadar öleceğiz? Bizler ölmeden de vatanı koruyamıyor muyuz? Bu vatana inançlı, ileri görüşlü, mantıklı, diri insanlar gerek. İnanın, ölüm anlayışının hakim olduğu bir toplumda sağ bir vatandan söz edilemez.
Allah bu millete tekrar bir Çanakkale yaşatmasın.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bu uğurda şehit düşen Mehmetçiklerimizi rahmet anıyorum.
Sen, Çanakkale dersin ben Mustafa Kemal anlarım.
Sen, Çanakkale dersin inançla çarpışan yürekleri anlarım.
Sen, Çanakkale dersin olumsuz koşullara rağmen verilen başarılı sonuçtaki, umutla sağlanan akıl almaz mücadeleyi anlarım.
Ve yine sen, Çanakkale dersin "Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" diye zaferin emsali liderin yanında ölüme koşa koşa giden Mehmetçikleri anlarım.
Her vatandaşın, insana aynı anda birçok duyguyu hissettiren adı Çanakkale olan fakat yeniden dünya dengelerinin bir anda değiştiği bu yere gitmesi gerekir. Bu kadar zorlukların içinde binlerce Mehmetçiğin kanıyla alınan bu topraklara basmaya korkacaksınız.
Bizler Çanakkale zaferi vermiş milletiz diyoruz. Neden mi "Çanakkale", inançla verilen mücadelenin sembolü olduğu için. Biz millet olarak Çanakkale'de binlerce kayıp verdik. Fakat tekrar o binlerce kaybı vermemek için eşsiz bir önder kazandık. Adını Çanakkale ile dünyaya duyuran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü kazandık. İyi ki kazandık eğer o olmasaydı ne zaferini kutlayacağımız bir Çanakkale ne de mücadele verebileceğimiz bir vatan olurdu.
Mustafa Kemal Atatürksüz bir Çanakkale düşünülemez. Binlerce Mehmetçik, onda iman gücünü, vatan aşkını umudu gördü ve gördükçe düşmanın boğazına geçti. İşte o an bir Mustafa Kemal binlerce askeriyle Çanakkale'yi geçilmez kıldırdı.
Çanakkale gezisi sırasında Arıburnu, Anafartalar ve Conkbayırı gezerken Anzak askerleri ile Türk askerlerinin çarpıştığı yerler dikkatimi çekti. Birbirine o kadar yakın mesafede bu dişli mücadele akıl almaz bir durum. Üstelik her türlü hileye rağmen.
Hintli Müslümanları Türklere karşı savaşmak için Çanakkale'ye götüren İngilizler Anzak askerlerinin yanında Türklere karşı savaştırmışlardır. Fakat Hintli Müslümanlar savaştıkları topluluğun Müslüman Türkler olduğunu değil, gayrimüslim ve vahşi bir millet olarak bilmekteydi.
Bu oyunu gören Mustafa Kemal Arıburnu ve Conkbayır tepelerine sesi güzel olan askerleri yerleştirir ve onlara ezan okumasını söyler. O tepede ezanı bağırarak okuyan askerlerin sesini duyan Hintli Müslümanlar durumun farkında olup saf değiştirirler. Ne yazık ki Anzak askerleri tarafından da birçoğu şehit edilir. Çanakkale'yi Atatürk'ün önderliğinde bir başarı olarak söylediğimizde askerlerimizi hiçe sayıp Atatürk'ü ön plana çıkarıyorsunuz diye söylenenler oluyor. Bu örnekte de görüldüğü gibi bir savaş sadece canını vererek kazanılmaz. Canını feda ederken öldükten sonra vatanın kurtulacağına dair umutla canını verirsin çünkü sen canını verdiğin zaman bu vatanın sağ olacağına inanırsın. Mustafa Kemal Atatürk'ün başarısı Mehmetçiklerin eline silah verip onları düşmana siper etmekle değil, aynı zamanda savaş içinde uygulanan oyunları bozup, Mehmetçiğin o temiz kanını yere dökmeden düşmanı bozguna uğratarak sağlanan başarıdır. Kendini milletine adamış akıllı, ileri görüşlü, inançlı mücadeleci, yüreklendirici, gerektiğinde canını hiçe sayan bir lider olmadan binlerce değil milyonlarca şehit de verilse 1 kez değil 10 kez Çanakkale yapılsa kutlanılacak bir zafer olamazdı. Çünkü zafer; aklın, ilmin ve inançla mücadelenin ürünüdür. Bu da Mustafa Kemalden başkası değildir.
Bu millet gerekirse bir Çanakkale daha verir başında Atatürk gibi lider olduğu sürece?
Fakat akıllara birçok soru geliyor. Türk milleti olarak kanla canla alınan bu toprakları tekrar kurtarmak korumak ve kollamak için hep canımızı mı vermemiz gerekecek? Nereye kadar öleceğiz? Bizler ölmeden de vatanı koruyamıyor muyuz? Bu vatana inançlı, ileri görüşlü, mantıklı, diri insanlar gerek. İnanın, ölüm anlayışının hakim olduğu bir toplumda sağ bir vatandan söz edilemez.
Allah bu millete tekrar bir Çanakkale yaşatmasın.
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve bu uğurda şehit düşen Mehmetçiklerimizi rahmet anıyorum.
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015