Ben yazıma başlamadan önce bir soru sormak istiyorum.Ülkeler üç sınıfa tâbi tutulur:1- Gelişmiş ülkeler,2- Gelişmekte olan ülkeler,3- Geri kalmış ülkeler.Dünya üzerinde bulunan birçok devletin içerisinde hiç sorduk mu, neden İslam devletleri bu sınıflandırmada ikinci grup ve üçüncü grubun içerisinde yer alıyor? Yeryüzünde tek hak din İslam olmasına karşın, İslam inancının hâkim olduğu coğrafyalar neden bâtıla karşı yenik düşüyor? Kim bizim düşmanımız?Kendi dışımızda bulunan bâtıl halk topluluğu mu; yoksa kendi içimizde çözemediğimiz cahil halk topluluğu mu? Bu düşmanın kim olduğunu Mustafa Kemal Atatürk çok güzel tespit etmiştir:"En büyük düşman cehalettir."Ulu önder sadece dış düşmanla savaşmadı hatta savaşılması zor olan cehaletle savaştı, devrimler yaptı, ilkeler koydu, ilme giden kapıları araladı. Mustafa Kemal bu milleti bataklığa sürükleyen nedeni buldu ve bir İnkılâp yaptı:1 Kasım 1928 Harp İnkılabı...Müslüman Türk milletini yıllarca savaştan savaşa koşturup her türlü olumsuzluğa maruz bırakan düşman 1 Kasım 1928'de yenilgiye uğratıldı. Batı her zaman sömürmek ister ve ne acıdır ki sömürmek istediği topraklarda Müslümanlar vardır. Batı asırlardan beri topla tüfekle bu inancın hâkim olduğu coğrafyayı ele geçiremeyeceğini anlayıp bu savaşı zihin yoluyla kazanmaya çalışıyor. Cahil halk her zaman yenilgi ile iç içedir. Bundaki en büyük etken ise dindir. Yıllardan beri Müslüman âlemine öyle bir İslam modeli empoze edildi ki biz bu etkilerin bedelini hâlâ ödemekteyiz. İşte empoze edilen İslam modeli:Yaratmak sadece Allaha mahsustur anlayışını getirip, yeni icatlardan ve buluşlardan İslam âlemini alıkoymak.Şeytan işidir diyerek ilim ve fen yolunun önünü kapatmak.Müslüman insan okuyacaksa sadece fıkıh alanında okumalı anlayışını benimsetmek.İşte Mustafa Kemal bu zihin savaşını fark edip Müslüman Türk milletini bu savaşta galip etmek istemiştir. Fakat bu oyunu kuranlar kendi sömürülerinin sekteye uğradığını anladığında ortaya fitne öyle bir ateşi yaktılar:"Halk bir gecede cahil oldu."Bir devlet düşünün halkın dili Türkçe, devlet adamlarının bulunduğu saray dili Arapça, bilim ve edebiyat dili Farsça? Bu devletin içinde bulunan halktan nasıl ilimde ilerleme ve gelişme görebilirsiniz? Karışık dil anlayışının bulunduğu bir toplumda halk nasıl ilim sahibi olabilir, böyle bir sistemde nasıl öğrenim sağlanabilir?Okuma yazma oranının yüzde üç olduğu bir toplumda hangi âlimlikten bahsedilebilir?Sen ilime kayıtsız kalırsan o ilim seni yakar mahveder. Tüm İslam âlemini ve Osmanlı'yı da yakan işte bu kayıtsızlık oldu.Yüzyıllardan beri cehaletin içinde kavrulan ve sömürülen bu halkı sömürmekten kurtarıp bir gecede âlim yapan Mustafa Kemal Atatürk'e selam olsun...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015