Neşet Ertaş'ın çok sevdiğim bir sözü vardır: "Nerde bir türkü söyleyen varsa gidin yanına oturun, türkü söyleyenden zarar gelmez."
Elinde sazını alıp insana insan olduğunu hatırlatan, o devasa sözleri kalpten inanarak söyleyen insandan neden zarar gelsin?
İyi ve zararsız insan modeline sanatsal, daha doğrusu duygu odaklı güzel bir bakış açısı? Mesela benim de hem dillendirdiğim hem de dinlediğim, her dinledikçe de bana insan olduğumu hatırlatan türküm vardır.
Der ki Nimri Dede:
"İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim
Taht kuralı ariflerin gönlüne
Sözde ben bir insan olmaya geldim."
Bu hali yaşayan, bu halleri dinlendiren insan, kime niye zarar versin? İnsanın insanla olan muhabbetine en büyük düşman kindir. İçinde kini barındıran özünde nasıl insan olabilsin? Sonra Nimri Dede der ki: Özümüzde insan olmaya geldik ama bu yetmez, sözümüzde de insan olmalıyız. Bir söz bir, kelime bir gönlünü fetheder. Kalbinde kini barındıran sözünde insan olur mu?
Bitmedi devam eder Nimri Dede:
"Meğerse aşk imiş canın mayası
Ona mihrap olmuş kaşın arası
Hakkın işlediği kudret boyası
Yüzde ben bir insan olmaya geldim."
Bu dörtlük bana Ömer Hayyam'ı hatırlatır. Hayyam, "Yüce varlık bize bir beden verince sevmesini öğretti her şeyden önce" der. İnsanın özündeki mayanın sevgi, aşk olduğunu dile getiren, yüzün, aşka itaat ettiği azalardan oluşan bir insan olma gayreti. Bu boya da insan olma gayreti?
Devam eder Nimri Dede:
"O aşk-ı mecazla yandım yakıldım
Közde ben bir insan olmaya geldim
Enbiyanın evliyanın gittiği
İzde ben bir insan olmaya geldim."
Tüm kainatın aradığı İlahi kudretin tanık olduğu insan olmanın izinde gidebilmeyi, ateşi göze alabilmeyi yandıkça insan olabilmeyi? Bundan sebep Nimri Dede insanı bu dörtlüklerde köz'e ve iz'e sığdırmış. İnsan bu, koca derya sığar mı?
Sığmamış devam etmiş Nimri Dede:
"Varlık dağlarını delip geçerek
Düzde ben bir insan olmaya geldim
Her türlü sefaya veda eyleyip
Sazda ben bir insan olmaya geldim
Serimi meydana koymaya geldim."
Bu türküyle insan madde olmaktan çıkıyor. Sadece görünüş ve düşüncelerde değil; hallerde duygu ve gönüllerde insanın özü aranıyor. İnsan içinden kinini atıp sevgi ile yaklaşmayı, insanlık için gerekirse tüm serini ortaya koyabilmeyi, güzel duygular barındırıp kendini geliştirmeyi amaçlar. Sözde, yüzde, közde ve izde insan olduktan sonra sazda insan olmaya gelmek. İnsan olabilme kudretini o tellere taşımak, her notasında ayrı ayrı insan güzelliklerini sunmak.. Ve sazınla da insan olabilmek.
Velhasıl kelam Neşet Ertaş güzel söylemiş Nimri Dede de güzel öğüt vermiş Türküsüyle? Bu öğütten ne çıkardın derseniz: "İnsan bir türkü notasıdır çalınmayı bekleyen?"
Elinde sazını alıp insana insan olduğunu hatırlatan, o devasa sözleri kalpten inanarak söyleyen insandan neden zarar gelsin?
İyi ve zararsız insan modeline sanatsal, daha doğrusu duygu odaklı güzel bir bakış açısı? Mesela benim de hem dillendirdiğim hem de dinlediğim, her dinledikçe de bana insan olduğumu hatırlatan türküm vardır.
Der ki Nimri Dede:
"İkilik kinini içimden atıp
Özde ben bir insan olmaya geldim
Taht kuralı ariflerin gönlüne
Sözde ben bir insan olmaya geldim."
Bu hali yaşayan, bu halleri dinlendiren insan, kime niye zarar versin? İnsanın insanla olan muhabbetine en büyük düşman kindir. İçinde kini barındıran özünde nasıl insan olabilsin? Sonra Nimri Dede der ki: Özümüzde insan olmaya geldik ama bu yetmez, sözümüzde de insan olmalıyız. Bir söz bir, kelime bir gönlünü fetheder. Kalbinde kini barındıran sözünde insan olur mu?
Bitmedi devam eder Nimri Dede:
"Meğerse aşk imiş canın mayası
Ona mihrap olmuş kaşın arası
Hakkın işlediği kudret boyası
Yüzde ben bir insan olmaya geldim."
Bu dörtlük bana Ömer Hayyam'ı hatırlatır. Hayyam, "Yüce varlık bize bir beden verince sevmesini öğretti her şeyden önce" der. İnsanın özündeki mayanın sevgi, aşk olduğunu dile getiren, yüzün, aşka itaat ettiği azalardan oluşan bir insan olma gayreti. Bu boya da insan olma gayreti?
Devam eder Nimri Dede:
"O aşk-ı mecazla yandım yakıldım
Közde ben bir insan olmaya geldim
Enbiyanın evliyanın gittiği
İzde ben bir insan olmaya geldim."
Tüm kainatın aradığı İlahi kudretin tanık olduğu insan olmanın izinde gidebilmeyi, ateşi göze alabilmeyi yandıkça insan olabilmeyi? Bundan sebep Nimri Dede insanı bu dörtlüklerde köz'e ve iz'e sığdırmış. İnsan bu, koca derya sığar mı?
Sığmamış devam etmiş Nimri Dede:
"Varlık dağlarını delip geçerek
Düzde ben bir insan olmaya geldim
Her türlü sefaya veda eyleyip
Sazda ben bir insan olmaya geldim
Serimi meydana koymaya geldim."
Bu türküyle insan madde olmaktan çıkıyor. Sadece görünüş ve düşüncelerde değil; hallerde duygu ve gönüllerde insanın özü aranıyor. İnsan içinden kinini atıp sevgi ile yaklaşmayı, insanlık için gerekirse tüm serini ortaya koyabilmeyi, güzel duygular barındırıp kendini geliştirmeyi amaçlar. Sözde, yüzde, közde ve izde insan olduktan sonra sazda insan olmaya gelmek. İnsan olabilme kudretini o tellere taşımak, her notasında ayrı ayrı insan güzelliklerini sunmak.. Ve sazınla da insan olabilmek.
Velhasıl kelam Neşet Ertaş güzel söylemiş Nimri Dede de güzel öğüt vermiş Türküsüyle? Bu öğütten ne çıkardın derseniz: "İnsan bir türkü notasıdır çalınmayı bekleyen?"
Rabia Alioğlu / diğer yazıları
- Sessiz işgal / 11.07.2017
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015
- 'Ben bir insan olmaya geldim' / 21.05.2017
- Bir fidan bir insan / 31.03.2017
- Bir devrin dönüm noktası / 20.03.2017
- İnsan ezgisi / 17.03.2017
- İnsana aç insanlık / 07.06.2016
- Sirke küpünden bal taştığını gördünüz mü? / 04.12.2015
- Bir gecede alim olmak / 30.10.2015
- Lal Anadolu / 12.09.2015
- Çorak gönüller / 24.08.2015