"Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Millet hayati tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir." ATATÜRK
İlkeleri Mustafa Kemal tarafından belirlenen Türkiye'nin dış politikası ve uluslararası ilişkileri, önemli özellikler taşır.
Bu ilişkileri düzenlerken Atatürk'ün, eylemini olayların akışına bırakmayıp önceden planladığı, bu ilişkilerde manevi değerlere önem verdiği, bütün kararlarının altında halka inanç, güven ve saygının yattığı, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlığı vazgeçilmez koşul saydığı ve bu ilişkileri gerçekçilik ve akılcılık temelleri üzerine kurduğu görülür.
Geleneksel Türk dış politikasında en önemli ilkelerden biri, başka ulusların içişlerine ve ülke bütünlüğüne karışmamadır. Bu ilkeye, başta İslâm dünyası ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere tüm komşularımızla olan ilişkilerde özen gösterilmelidir. Bu özellik büyük güçlüklerle ve uğraşlarla dış politikaya kazandırılabilmiştir. Bu ilkeye bağlı kalınmadığı takdirde neler olabileceğini Atatürk şöyle dile getiriyor: "Ulusa şunu ihtar ettim ki, kendimizi dünyanın hâkimi zannetmek gafleti, artık devam etmemelidir. Gerçek yerimizi, dünyanın vaziyetini tanımaktaki gafletle, gafillere uymakla ulusumuzu sürüklediğimiz felaketler yetişir. Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz.
Mustafa Kemal'in bu uyarısının ne anlama geldiğini, şimdiki "Yeni Osmanlı"ların eylemlerinden anlamak mümkün;
Bu aymazlar önce kendi ordumuzla savaşa kalkışarak devletin askeri gücünü zaafa uğrattılar. Yetmedi, kanla, irfanla ve olağanüstü bir İstiklâl Savaşı'yla kurduğumuz Cumhuriyete karşı ellerinden geleni yapmaya kalkıştılar. Kalkışma devam etmekte?
Dış politika evlere şenlik; çığırından çıkmış, hiçbir evrensel hukuki geçerliliği olmayan, insan haklarına aykırı, sudan ve de duygusal gerekçelerle kışkırtılan savaş çığlıklarının en büyük zararı vatanın hem içinde hem sınırında yaşayan vatandaşa olmakta.
Sınır ilimiz Kilis'in merkezine onlarca roketatar mermileri yağıyor. Bir yandan IŞİD diğer yandan PKK saldırıları bölge halkını perişan ederken başkent dahil başka önemli şehir merkezlerinde terörü kent savaşına sürükleme çırpınışları uç veriyor.
Şunu anlamalıyız artık; ABD ve çıkar yoldaşları, terörle mücadele yerine, terörle dış politika uyguluyor. Terör örgütlerini kurup, kargaşa ve istikrarsızlıktan yararlanıyor. İsimlerini ve kılıklarını değiştirerek bir yerden diğerine terör örgütlerini naklediyor ya da değişime tabi tutup bazen iyi bazen de kötü terör örgütü tanımlaması yapıyor.
Tüm bunların ortak paydasında bir türlü bitmeyen ve ABD'nin amaçlarına hizmet eden kaos ortamı ve el konulacak petrol bölgeleri var. IŞİD de bu yüzden hem Suriye'de hem Irak'ta petrol bölgelerinden başka bir yere saldırmadı ve amacına ulaştı. Şimdi görev tamamlandı, yeni bir düzen kurulmalı, IŞİD kenara çekilmeli ama yok edilmemeli.
Kürtlerin silahlandırılması, PYD ve YPG, hepsi ama hepsi aynı tezgahın ürünleri.
Neden tekin durmadık da, Suriye'ye, IŞİD'e bulaştık? Biz "Müslüman Kardeşler"i gerçek kardeş gibi mi sandık? Neden şaibeli "dostlar"la kolkola dolaştık?
İster "Yeni Osmanlı", ister "Yeni Türkiye" ol! Sıfırladığın politikanla Sayın Erdoğan sen artık Ortadoğu ve İslâm alemi için ne sultan, ne hakan ne de halife olabilirsin.
Hayallerin ve düşlerin seninse de bu vatan hepimizindir; gel istersen dönelim, haysiyetli geleneksel politikalarımıza!
İlkeleri Mustafa Kemal tarafından belirlenen Türkiye'nin dış politikası ve uluslararası ilişkileri, önemli özellikler taşır.
Bu ilişkileri düzenlerken Atatürk'ün, eylemini olayların akışına bırakmayıp önceden planladığı, bu ilişkilerde manevi değerlere önem verdiği, bütün kararlarının altında halka inanç, güven ve saygının yattığı, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlığı vazgeçilmez koşul saydığı ve bu ilişkileri gerçekçilik ve akılcılık temelleri üzerine kurduğu görülür.
Geleneksel Türk dış politikasında en önemli ilkelerden biri, başka ulusların içişlerine ve ülke bütünlüğüne karışmamadır. Bu ilkeye, başta İslâm dünyası ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere tüm komşularımızla olan ilişkilerde özen gösterilmelidir. Bu özellik büyük güçlüklerle ve uğraşlarla dış politikaya kazandırılabilmiştir. Bu ilkeye bağlı kalınmadığı takdirde neler olabileceğini Atatürk şöyle dile getiriyor: "Ulusa şunu ihtar ettim ki, kendimizi dünyanın hâkimi zannetmek gafleti, artık devam etmemelidir. Gerçek yerimizi, dünyanın vaziyetini tanımaktaki gafletle, gafillere uymakla ulusumuzu sürüklediğimiz felaketler yetişir. Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz.
Mustafa Kemal'in bu uyarısının ne anlama geldiğini, şimdiki "Yeni Osmanlı"ların eylemlerinden anlamak mümkün;
Bu aymazlar önce kendi ordumuzla savaşa kalkışarak devletin askeri gücünü zaafa uğrattılar. Yetmedi, kanla, irfanla ve olağanüstü bir İstiklâl Savaşı'yla kurduğumuz Cumhuriyete karşı ellerinden geleni yapmaya kalkıştılar. Kalkışma devam etmekte?
Dış politika evlere şenlik; çığırından çıkmış, hiçbir evrensel hukuki geçerliliği olmayan, insan haklarına aykırı, sudan ve de duygusal gerekçelerle kışkırtılan savaş çığlıklarının en büyük zararı vatanın hem içinde hem sınırında yaşayan vatandaşa olmakta.
Sınır ilimiz Kilis'in merkezine onlarca roketatar mermileri yağıyor. Bir yandan IŞİD diğer yandan PKK saldırıları bölge halkını perişan ederken başkent dahil başka önemli şehir merkezlerinde terörü kent savaşına sürükleme çırpınışları uç veriyor.
Şunu anlamalıyız artık; ABD ve çıkar yoldaşları, terörle mücadele yerine, terörle dış politika uyguluyor. Terör örgütlerini kurup, kargaşa ve istikrarsızlıktan yararlanıyor. İsimlerini ve kılıklarını değiştirerek bir yerden diğerine terör örgütlerini naklediyor ya da değişime tabi tutup bazen iyi bazen de kötü terör örgütü tanımlaması yapıyor.
Tüm bunların ortak paydasında bir türlü bitmeyen ve ABD'nin amaçlarına hizmet eden kaos ortamı ve el konulacak petrol bölgeleri var. IŞİD de bu yüzden hem Suriye'de hem Irak'ta petrol bölgelerinden başka bir yere saldırmadı ve amacına ulaştı. Şimdi görev tamamlandı, yeni bir düzen kurulmalı, IŞİD kenara çekilmeli ama yok edilmemeli.
Kürtlerin silahlandırılması, PYD ve YPG, hepsi ama hepsi aynı tezgahın ürünleri.
Neden tekin durmadık da, Suriye'ye, IŞİD'e bulaştık? Biz "Müslüman Kardeşler"i gerçek kardeş gibi mi sandık? Neden şaibeli "dostlar"la kolkola dolaştık?
İster "Yeni Osmanlı", ister "Yeni Türkiye" ol! Sıfırladığın politikanla Sayın Erdoğan sen artık Ortadoğu ve İslâm alemi için ne sultan, ne hakan ne de halife olabilirsin.
Hayallerin ve düşlerin seninse de bu vatan hepimizindir; gel istersen dönelim, haysiyetli geleneksel politikalarımıza!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023