Demokrasi adına yapılan sınavlardır seçimler. Sınava hile hurda karışmış ve bu yolla iktidar kazanılmışsa demokrasi zarardadır.
Anayasa ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın, adil bir seçim yoksa halk iradesinin egemen olduğu bir yönetimden söz edilemez.
Anayasal düzlemde tarihi yoklayalım;
1924 Anayasası'yla yapılan 1950 seçimlerinde, Demokrat Parti %55 oyla Meclis'in %86'sını, CHP %45 oyla %14'ünü kazanmıştır.
1961 Anayasası döneminde yapılan 1961 seçimlerinde, sandıktan üçüncü çıkan parti 54, dördüncü çıkan parti ise 65 milletvekili kazanabilmiştir.
1982 Anayasası'yla yapılan 2002 seçimlerinde ise iki parti Meclis'e girmiştir. %54 oy alan Parti'nin Meclis'teki temsil oranı %66, %19 oy alan Parti'nin Meclis'teki temsil oranı %34 olmuştur. Sandığa atılan oyların %47'si Meclis'e yansımamıştır.
Görüldüğü üzere farklı anayasalar yürürlükte olsa da seçimler, millet iradesinin TBMM'de temsil amacından oldukça uzak kalmıştır. Millet iradesini yansıtmayan bu yapı, Cumhuriyetimizi zaafa uğratmıştır. Ancak sorun sadece seçim yasası değildir. Millet iradesinin en üst düzeyde ilgili kurumlara yansıması amaçlanıyorsa işe millet vekili ve cumhur başkanı adaylarının belirlenme süreçlerinde başlanmalıdır. Bu süreçler halkın önüne tepeden inme, atanmış, görevlendirilmiş isimlerin konulup, bunlar arasından "tercih" edilmesi yöntemiyle değil, daha katılımcı bir şekilde işletilmelidir. Millet iradesi, önce aday adaylarının, sonra da adayların tabandan tavana doğru seçilmesiyle sağlanmalıdır.
Cumhur başkanlığı ve millet vekili seçimlerinin yapılacağı süreçteyiz. Halk tarafından seçilecek cumhur başkanına, 16 Nisan 2017 referandumuyla tek başına hükûmet kurma yetkisi verilmiştir. Bu makam, bütün kuvvetlerin üstüne çıkarılmıştır. Cumhurbaşkanına devlet düzenini bozabilme yetkisi de fiilen verilmiştir ki, bu durum halen tartışma konusudur.
Önümüzdeki seçimlerde halkın önüne "yeni anayasa", "yeni sistem" önerilerinin konulması da açıktır. Ancak öncelikle, bu kadar güçlendirilmiş bir makama seçilecek kişinin aday olma koşulları üzerinde durulmalıdır.
Unutulmamalıdır ki 2007 ve 2017 referandumları ileri demokrasi arzusuna göre değil, iktidar sahiplerinin ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Bu da cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi sürecinde millet iradesi ve parti tabanını etkisizleştirmiş, parti genel başkanlarının tasarrufuna bırakmıştır.
Cumhur başkanlığı makamı için aday gösterme yetkisi, partilerin genel başkanı ve dar çevresinden alınmalı, tabana verilmelidir. Parti tabanını, gösterilen adaya oy vermeye zorlamak yerine, aday adayları arasından "gizli oy, açık tasnif" esasına göre seçim yapılmalı, bu boşluk yasal düzenlemeyle giderilmelidir.
Milletin egemenliğini her alanda hakim kılacak anahtar öncelikle yeni, çoğulcu bir siyasi partiler ve seçim kanunudur. Ne var ki önümüzdeki seçimler için tren kaçmıştır.
Hangi partinin, hangi genel başkanın demokrasi, millet egemenliği ve halk iradesi istediğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Beklentimiz "Türkiye ittifakı" dır.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023