AKP’nin sıfır sorun politikasının sonuçlarını görmeye devam ediyoruz.
Hiçbir sorun yaşamadığımız ülkelerle ciddi sorunlar yaşamaya başladık; en güvenli sınırlarımız güvensiz ve istikrarsız hale geldi. Dün siyasilerimizin, liderlerine aile ziyareti yapacak kadar kanka olduğu ülkelerle bugün neredeyse savaşın eşiğine geldik.
Siyasilerimiz, ani bir karar vermeden önce dünyanın değişik ülkelerinden yapılan açıklamaları ve bunların neyi ifade ettiğini iyi anlamak zorundadır.
Hani derler ya atalarımız, ciddi bir mesele hakkında karar vermeden önce en az üç gün düşünün, istişare edin diye, işte öyle bir şey…
Bizler görebildiklerimizi, duyabildiklerimizi hatta hissedebildiklerimizi anlatmakla mükellefiz; çünkü bu vatan, bu ülke, bu millet bizim. Bir karış toprağımıza ve bir vatandaşımızın kılına gelecek olan zarar hepimizi yakından ilgilendirmektedir.
Savaş, yeri geldiğinde, vatan, bayrak, millet, namus, can, yaşadığımız değerler tehlikeye girdiğinde alınması gereken bir karardır ama Suriye ile yaşadıklarımızı çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir.
Suriye tarafından, Akçakale’deki hadiseye kadar en ufak bir tehdit gelmemiştir. Suriye’nin kuzeyinde teröristlerle Suriye ordusu arasında sıcak çatışmalar yaşandığı için Akçakale’deki hadisenin failleri tam olarak net değildir.
Hatta yerli ve yabancı birçok yetkilinin de olay sonrası açıkladığı gibi böyle bir provokasyonu isyancı olarak ifade edilen teröristlerin yapması daha büyük bir ihtimaldir. Çünkü böyle bir hadise Suriye yönetiminin değil, teröristlerin menfaatinedir.
Bu saldırıyı eğer Suriye yönetimi yapsaydı, hemen ardından bunun bir uyarı olduğunu, Türkiye’nin ayağını denk alması gerektiğini açıklardı.
Ama ne hikmetse bu açıklama Suriye yönetiminden değil, Suriyeli muhaliflerden geldi.
Suriye Ulusal Konseyi Üyesi Yaser Al Nagar, Akçakele’ye top mermisi düşmesiyle ilgili, “Bu, Suriye rejiminin Türkiye’ye karşı yapmış olduğu ilk saldırı değildir, son da olmayacaktır. Türkiye’nin bu rejime karşı çok ciddi adımlar atması lazım” dedi.
Yani, muhalif görünümlü teröristlerin temsilcileri, Suriye yönetiminin ismini kullanarak Türkiye’ye aba altından sopa gösteriyor. Ve bu olayı bahane ederek, Türkiye’yi cehennemin içine çekmeye çalışıyor.
Hem unutmayalım ki, daha önce yaşanan Akçakale saldırısının faillerinin isyancılar olduğu tespit edilmiş ve isyancılardan Türkiye’de olanlar kameraların önünde Türk polisine tehditler yağdırmıştı.
Failler suçüstü yakalandıkları için ilk provokasyon tutmamış, Türk milleti yutmamıştı.
Bütün bu gelişmeler, gerçekleri görmek isteyenler için, çok önemli ipuçları içermektedir.
Bu kadar delil ve şüphe varken, yaşanan bir hadisenin sorumlusunu direkt Suriye yönetimi ilan etmek ve bunu bahane ederek, Türk milletini, Türkiye’yi sonu belli olmayan bir maceraya sürüklemek pek doğru olmayacaktır.
Üstelik Suriye bugün itibarıyla kolay bir lokma değildir. Suriye’nin arkasında Rusya, Çin ve İran vardır. Türkiye’nin ise arkasında, bizleri Suriye’yle çatışmaya itekleyen NATO, BM, ABD, İsrail, AB ülkeleri de dahil hiçbir irade yoktur.
Washington’daki Hudson Enstitüsü uzmanı Richard Weitz, Türkiye ve Suriye arasında çıkabilecek bir savaş ihtimalini değerlendirirken şunları söylemektedir:
“Suriye, Türkiye’ye kimsayal bir saldırı düzenler veya tanklarını sınırın diğer tarafına gönderirse, NATO o zaman buna karşılık verir. Ancak sınırda yaşanan bu tür olaylar ve Türkiye’nin karşılık vermesiyle, tüm ittifakı harekete geçirmek zor. Fakat kesinlikle bazı Avrupa ülkeleri ve Birleşik Devletler, bir destek sağlar, ancak sonuçta yine çatışmaların asıl yükünü çekecek olan Türk askeridir” yorumunda bulundu.
Türkçesi, muhtemel bir savaşta Türkiye tamamen yalnız kalacaktır.
Tam olarak nedeni belli olmayan, sonucu ise büyük bir kaos olabilecek, kardeş kanı dökülecek, gerek Türkiye’yi gerekse Suriye’yi BOP kapsamında bölmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek, bölgede ve İslam coğrafyasının tamamında mezhepsel bir çatışmaya dönüşebilecek büyük bir riske girmeye sizce değer mi?
Hiçbir sorun yaşamadığımız ülkelerle ciddi sorunlar yaşamaya başladık; en güvenli sınırlarımız güvensiz ve istikrarsız hale geldi. Dün siyasilerimizin, liderlerine aile ziyareti yapacak kadar kanka olduğu ülkelerle bugün neredeyse savaşın eşiğine geldik.
Siyasilerimiz, ani bir karar vermeden önce dünyanın değişik ülkelerinden yapılan açıklamaları ve bunların neyi ifade ettiğini iyi anlamak zorundadır.
Hani derler ya atalarımız, ciddi bir mesele hakkında karar vermeden önce en az üç gün düşünün, istişare edin diye, işte öyle bir şey…
Bizler görebildiklerimizi, duyabildiklerimizi hatta hissedebildiklerimizi anlatmakla mükellefiz; çünkü bu vatan, bu ülke, bu millet bizim. Bir karış toprağımıza ve bir vatandaşımızın kılına gelecek olan zarar hepimizi yakından ilgilendirmektedir.
Savaş, yeri geldiğinde, vatan, bayrak, millet, namus, can, yaşadığımız değerler tehlikeye girdiğinde alınması gereken bir karardır ama Suriye ile yaşadıklarımızı çok iyi değerlendirmemiz gerekmektedir.
Suriye tarafından, Akçakale’deki hadiseye kadar en ufak bir tehdit gelmemiştir. Suriye’nin kuzeyinde teröristlerle Suriye ordusu arasında sıcak çatışmalar yaşandığı için Akçakale’deki hadisenin failleri tam olarak net değildir.
Hatta yerli ve yabancı birçok yetkilinin de olay sonrası açıkladığı gibi böyle bir provokasyonu isyancı olarak ifade edilen teröristlerin yapması daha büyük bir ihtimaldir. Çünkü böyle bir hadise Suriye yönetiminin değil, teröristlerin menfaatinedir.
Bu saldırıyı eğer Suriye yönetimi yapsaydı, hemen ardından bunun bir uyarı olduğunu, Türkiye’nin ayağını denk alması gerektiğini açıklardı.
Ama ne hikmetse bu açıklama Suriye yönetiminden değil, Suriyeli muhaliflerden geldi.
Suriye Ulusal Konseyi Üyesi Yaser Al Nagar, Akçakele’ye top mermisi düşmesiyle ilgili, “Bu, Suriye rejiminin Türkiye’ye karşı yapmış olduğu ilk saldırı değildir, son da olmayacaktır. Türkiye’nin bu rejime karşı çok ciddi adımlar atması lazım” dedi.
Yani, muhalif görünümlü teröristlerin temsilcileri, Suriye yönetiminin ismini kullanarak Türkiye’ye aba altından sopa gösteriyor. Ve bu olayı bahane ederek, Türkiye’yi cehennemin içine çekmeye çalışıyor.
Hem unutmayalım ki, daha önce yaşanan Akçakale saldırısının faillerinin isyancılar olduğu tespit edilmiş ve isyancılardan Türkiye’de olanlar kameraların önünde Türk polisine tehditler yağdırmıştı.
Failler suçüstü yakalandıkları için ilk provokasyon tutmamış, Türk milleti yutmamıştı.
Bütün bu gelişmeler, gerçekleri görmek isteyenler için, çok önemli ipuçları içermektedir.
Bu kadar delil ve şüphe varken, yaşanan bir hadisenin sorumlusunu direkt Suriye yönetimi ilan etmek ve bunu bahane ederek, Türk milletini, Türkiye’yi sonu belli olmayan bir maceraya sürüklemek pek doğru olmayacaktır.
Üstelik Suriye bugün itibarıyla kolay bir lokma değildir. Suriye’nin arkasında Rusya, Çin ve İran vardır. Türkiye’nin ise arkasında, bizleri Suriye’yle çatışmaya itekleyen NATO, BM, ABD, İsrail, AB ülkeleri de dahil hiçbir irade yoktur.
Washington’daki Hudson Enstitüsü uzmanı Richard Weitz, Türkiye ve Suriye arasında çıkabilecek bir savaş ihtimalini değerlendirirken şunları söylemektedir:
“Suriye, Türkiye’ye kimsayal bir saldırı düzenler veya tanklarını sınırın diğer tarafına gönderirse, NATO o zaman buna karşılık verir. Ancak sınırda yaşanan bu tür olaylar ve Türkiye’nin karşılık vermesiyle, tüm ittifakı harekete geçirmek zor. Fakat kesinlikle bazı Avrupa ülkeleri ve Birleşik Devletler, bir destek sağlar, ancak sonuçta yine çatışmaların asıl yükünü çekecek olan Türk askeridir” yorumunda bulundu.
Türkçesi, muhtemel bir savaşta Türkiye tamamen yalnız kalacaktır.
Tam olarak nedeni belli olmayan, sonucu ise büyük bir kaos olabilecek, kardeş kanı dökülecek, gerek Türkiye’yi gerekse Suriye’yi BOP kapsamında bölmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek, bölgede ve İslam coğrafyasının tamamında mezhepsel bir çatışmaya dönüşebilecek büyük bir riske girmeye sizce değer mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025