Doktorlara uygulanan maaş ve döner sermaye sistemleri de değişecektir. Önce bazı pilot bölgeler, seçilecektir. Mesela, şu anda İstanbul Şişli Etfal Hastanesi ilk pilot bölge olarak seçilmiştir. Orada ilk uygulama başlamış bulunmaktadır.
Şu andaki devlet ve diğer hastanelerde eşit ücret vardır. Ama buna karşılık eşit iş yoktur. Ayda 30-40 ameliyat yapan da 2-3 ameliyat yapan da aynı ücreti almaktadır. Yeni sistemde ise ücretlerin yaptığı işe göre ayarlanacağı uygulamasına geçilmektedir.
Şu anda 26 doğu, güney ve güneydoğu ilimize, aile sözleşmeli hekim alınması öngörülmektedir. Sözleşmeler yapıldıktan sonra yer değişimi olmayacaktır.
Değişim olduğu takdirde sözleşme iptal olacaktır. Sözleşmeli ücretler bir hayli yüksek olacaktır. Şu anda 4.5 milyardan bahsedilmektedir. Ama bakalım devlet-sağlık bakanlığı bunu nasıl denkleştirecektir. Onun dışında acaba IMF'de buna ne diyecektir! Çünkü kaynak bulunmadan IMF harcama yapılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu duruma ekonomik bağımlılık denmezse acaba başka ne denir?
Mecburi hizmet yasası
Şu anda insan haklarına uygun olmayan, hukuk devletine de pek uymayan bir mecburi hizmet yasası mevcuttur. Türkiye'ye yakışmayan bir mecburi hizmet uygulaması yapılmaktadır. Bu mecburi hizmet yasası 1980'lerin hatırasıdır. Bu yasaya göre her tıp mezununa en az 2 yıl mecburi hizmet öngörülmektedir. Mezuniyetten sonra diplomaları nerede ise bloke edilmekte ve mecburi hizmet yapmadan tababet yapmaktan men edilmektedirler. Bu durum aynen ihtisas yaptıktan sonra da devam etmektedir. Yani mecburi hizmet yasasına göre yeni mezun olanlara 2 yıl zorunlu hizmet uygulanmaktadır.
Türkiye sadece
doktorların vatanı mıdır?
Tabii ki Türkiyemiz hepimizin vatanıdır. Tabii ki bu topraklar ve bu insanlar bizim topraklarımız, insanlar bizim insanlarımızdır. Öte yandan, ülkemizin her parçası bizim öz vatanımızdır. Ama bu kuralların herkes için, her meslek için geçerli sayılması gerekmektedir. Mesela, tıp dışında bu mecburi hizmet hiçbir meslek dalında uygulanmamaktadır. O zaman uygulamada büyük dengesizlik ve eşitsizlik mevcuttur. Neden sadece tıp mensuplarının zorunlu hizmeti mevcutta, diğer üniversite mensupları oralara gönderilmemektedir?
Gerek doğumuzun gerekse güneydoğu ve orta Anadolumuzun teknolojik olarak biraz daha geri kaldığı düşünülürse, bunların sebeplerini ortaya koymak gerekir. Gelişmişlik sadece doktorun apar topar oraya gönderilmesiyle hal yoluna gelseydi; 33 yıldan beri bu yasa yürürlükte, neden hâlâ bu farklar devam etmektedir? Bunun cevabı gayet açıktır. Oralara doktorla beraber tüm gelişme şartlarının da gelmesi gerekirdi. Okulunun, öğretmeninin, mühendisinin, ekonomistinin vs. vs. gibi tüm mesleklerin orada mecburi hizmet yapması gerekmez miydi?
Sadece doktorları yaka paça adeta bir sürgüne gönderir gibi, hiçbir doğru dürüst şart hazırlamadan göndermek hem eşitsizliktir, hem o insanlara yazıktır, hem de günahtır. Madem ki oralara sadece doktorlar gönderilmekte, o zaman da onlara özendirici bir ayrıcalık tanınması gerekmez mi?
Kaldı ki, bu durumu şu andaki Sağlık Bakanlığı da farkında ve bunu kaldırmak istemektedir. Yüksek maaşlı atamalar, özendirici sistemi uygulamak niyetindedir. Hatta bunun için özel yasa da hazırlanmakta ve bitmek üzeredir. Bu yasa, Eylülde uygulamaya konulmak istenmektedir. Buna rağmen yine de son mecburi hizmeti uygulamaktan kendilerini alıkoyamadılar.
Hatta bu uygulamada gencecik tecrübesiz hanım doktorlarımıza da, aynı şekilde acımasız davranmaktadırlar. Oraların kura ile atamalarını yapmaktadırlar. Öte yandan zorla yapılan hizmetten hayır gelebilir mi? Bunu yetkililer hiç mi düşünmemektedirler? Neden birkaç ay önceden yeni yasayı hazırlayıp yetiştirmediler? Neden bu gencecik insanlara bu eziyet sayılan uygulamayı reva gördüler? Bunu bir türlü anlıyamıyorum!...
Doktorlar ve beyin göçü
Ülkemizde beyin göçünden bahsediyoruz! Yetişmiş insanlarımız ve beyin gücü yüksek evlatlarımız dışarıya gitmektedir. Onların birçoğu kendi mesleklerinde yükselmek için gitmektedirler. Ama daha sonra büyük çoğunluğu ülkemize dönmemektedirler. Acaba sebepleri üzerinde durmamız gerekmiyor mu? Biz kendimiz elimizden gelen her türlü terslikleri uygulamaya koyarsak, şimdilik tıptan, daha sonra da diğer mesleklerden gençlerimizi kaçırmamız acaba memlekete ne kadar faydalı, ne kadar da zararlı olacaktır?
Bunu oturup düşünmemiz gerekmektedir!
Dikkat ettiniz mi! Eskiden en kabiliyetli gençlerimiz tıbba gitmekteydirler. Bu mecburi yasanın uygulamaları başladıktan sonra ise, bu sıra değişti. Şu anda tıp eğitimi, ülkemizde bulunan en başarılı çocukların öngördüğü mesleklerin dışına çıkmak üzeredir. Bu gençler daha hür, geliri daha yüksek idareci ve siyasilerin emirlerine daha uzak olan başka mesleklere yönelmektedirler.
İnsan sağlığına kendini amade edenlere karşı bu uygulama hiç de sağlıklı sayılmamaktadır.
Doktorluk ve tıp mesleği fedakarlık ve özverili olmayı gerektirmektedir. Ama onun yanında saygınlığı ve yüksek itibarının da olması gereken bir meslektir. Harcıalem meslek olmaktan ise çok uzaklarda kalması gerekmektedir.
Şu andaki devlet ve diğer hastanelerde eşit ücret vardır. Ama buna karşılık eşit iş yoktur. Ayda 30-40 ameliyat yapan da 2-3 ameliyat yapan da aynı ücreti almaktadır. Yeni sistemde ise ücretlerin yaptığı işe göre ayarlanacağı uygulamasına geçilmektedir.
Şu anda 26 doğu, güney ve güneydoğu ilimize, aile sözleşmeli hekim alınması öngörülmektedir. Sözleşmeler yapıldıktan sonra yer değişimi olmayacaktır.
Değişim olduğu takdirde sözleşme iptal olacaktır. Sözleşmeli ücretler bir hayli yüksek olacaktır. Şu anda 4.5 milyardan bahsedilmektedir. Ama bakalım devlet-sağlık bakanlığı bunu nasıl denkleştirecektir. Onun dışında acaba IMF'de buna ne diyecektir! Çünkü kaynak bulunmadan IMF harcama yapılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Bu duruma ekonomik bağımlılık denmezse acaba başka ne denir?
Mecburi hizmet yasası
Şu anda insan haklarına uygun olmayan, hukuk devletine de pek uymayan bir mecburi hizmet yasası mevcuttur. Türkiye'ye yakışmayan bir mecburi hizmet uygulaması yapılmaktadır. Bu mecburi hizmet yasası 1980'lerin hatırasıdır. Bu yasaya göre her tıp mezununa en az 2 yıl mecburi hizmet öngörülmektedir. Mezuniyetten sonra diplomaları nerede ise bloke edilmekte ve mecburi hizmet yapmadan tababet yapmaktan men edilmektedirler. Bu durum aynen ihtisas yaptıktan sonra da devam etmektedir. Yani mecburi hizmet yasasına göre yeni mezun olanlara 2 yıl zorunlu hizmet uygulanmaktadır.
Türkiye sadece
doktorların vatanı mıdır?
Tabii ki Türkiyemiz hepimizin vatanıdır. Tabii ki bu topraklar ve bu insanlar bizim topraklarımız, insanlar bizim insanlarımızdır. Öte yandan, ülkemizin her parçası bizim öz vatanımızdır. Ama bu kuralların herkes için, her meslek için geçerli sayılması gerekmektedir. Mesela, tıp dışında bu mecburi hizmet hiçbir meslek dalında uygulanmamaktadır. O zaman uygulamada büyük dengesizlik ve eşitsizlik mevcuttur. Neden sadece tıp mensuplarının zorunlu hizmeti mevcutta, diğer üniversite mensupları oralara gönderilmemektedir?
Gerek doğumuzun gerekse güneydoğu ve orta Anadolumuzun teknolojik olarak biraz daha geri kaldığı düşünülürse, bunların sebeplerini ortaya koymak gerekir. Gelişmişlik sadece doktorun apar topar oraya gönderilmesiyle hal yoluna gelseydi; 33 yıldan beri bu yasa yürürlükte, neden hâlâ bu farklar devam etmektedir? Bunun cevabı gayet açıktır. Oralara doktorla beraber tüm gelişme şartlarının da gelmesi gerekirdi. Okulunun, öğretmeninin, mühendisinin, ekonomistinin vs. vs. gibi tüm mesleklerin orada mecburi hizmet yapması gerekmez miydi?
Sadece doktorları yaka paça adeta bir sürgüne gönderir gibi, hiçbir doğru dürüst şart hazırlamadan göndermek hem eşitsizliktir, hem o insanlara yazıktır, hem de günahtır. Madem ki oralara sadece doktorlar gönderilmekte, o zaman da onlara özendirici bir ayrıcalık tanınması gerekmez mi?
Kaldı ki, bu durumu şu andaki Sağlık Bakanlığı da farkında ve bunu kaldırmak istemektedir. Yüksek maaşlı atamalar, özendirici sistemi uygulamak niyetindedir. Hatta bunun için özel yasa da hazırlanmakta ve bitmek üzeredir. Bu yasa, Eylülde uygulamaya konulmak istenmektedir. Buna rağmen yine de son mecburi hizmeti uygulamaktan kendilerini alıkoyamadılar.
Hatta bu uygulamada gencecik tecrübesiz hanım doktorlarımıza da, aynı şekilde acımasız davranmaktadırlar. Oraların kura ile atamalarını yapmaktadırlar. Öte yandan zorla yapılan hizmetten hayır gelebilir mi? Bunu yetkililer hiç mi düşünmemektedirler? Neden birkaç ay önceden yeni yasayı hazırlayıp yetiştirmediler? Neden bu gencecik insanlara bu eziyet sayılan uygulamayı reva gördüler? Bunu bir türlü anlıyamıyorum!...
Doktorlar ve beyin göçü
Ülkemizde beyin göçünden bahsediyoruz! Yetişmiş insanlarımız ve beyin gücü yüksek evlatlarımız dışarıya gitmektedir. Onların birçoğu kendi mesleklerinde yükselmek için gitmektedirler. Ama daha sonra büyük çoğunluğu ülkemize dönmemektedirler. Acaba sebepleri üzerinde durmamız gerekmiyor mu? Biz kendimiz elimizden gelen her türlü terslikleri uygulamaya koyarsak, şimdilik tıptan, daha sonra da diğer mesleklerden gençlerimizi kaçırmamız acaba memlekete ne kadar faydalı, ne kadar da zararlı olacaktır?
Bunu oturup düşünmemiz gerekmektedir!
Dikkat ettiniz mi! Eskiden en kabiliyetli gençlerimiz tıbba gitmekteydirler. Bu mecburi yasanın uygulamaları başladıktan sonra ise, bu sıra değişti. Şu anda tıp eğitimi, ülkemizde bulunan en başarılı çocukların öngördüğü mesleklerin dışına çıkmak üzeredir. Bu gençler daha hür, geliri daha yüksek idareci ve siyasilerin emirlerine daha uzak olan başka mesleklere yönelmektedirler.
İnsan sağlığına kendini amade edenlere karşı bu uygulama hiç de sağlıklı sayılmamaktadır.
Doktorluk ve tıp mesleği fedakarlık ve özverili olmayı gerektirmektedir. Ama onun yanında saygınlığı ve yüksek itibarının da olması gereken bir meslektir. Harcıalem meslek olmaktan ise çok uzaklarda kalması gerekmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006