Piyasadaki para darlığı (vatandaşın piyasası) konusunda küçük bir kesim hariç herkes şikayetçi. Şikayetçi olmayanlar, bu darlıktan para kazananlar. Kıtlık ve savaş zamanlarında yiyecek stoklayanlardan bir farkları yok. Depolarla bankaların yer değiştirmesi dışında. Bu şartları sağlayan yetkililere medyalarında ne kadar övgü düzseler yine azdır. Piyasada yeterince paranın dolaşmaması konusu ısrarla teğet geçilme işlemine maruz bırakılıyor. Enflasyon, istihdam, faiz, gelir dağılımı çarpıtılarak ta olsa telaffuz edilirken bunları doğuran eksikliğin yani ana sorunun adı sanı yok. Prof. Dr. Haydar Baş yıllar önce emisyonun genişletilmesi ile ilgili görüşlerini ortaya attıktan ve bu görüşlerle uluslar arası bilim çevrelerinden birçok ödül aldıktan sonra bile, Türkiye Ekonomisini yöneten, analiz eden, yorumlayanlar bu konuda, kör, sağır, dilsiz numarası yapmayı tercih ettiler. Merkez Bankasının eski başkanlarından Yaman Törüner ve şu andaki MB Başkanı Süreyya Serdengeçti, ilk kez Prof. Dr. Haydar Baş'ın gündeme getirdiği emisyon gerçeğini kabul etmelerine rağmen halen mevcut yapıdan bir şeyler beklemeleri aslında konunun hayatiyetini yeterince kavrayamamalarından kaynaklanıyor. Bu söylenip geçilebilecek sıradan bir husus değil. Samimiyet işin peşini bırakmamayı gerektirir.Paranın üretimin ve emeğin karşılığı olduğunu ortaya koyarak devletin, gelirinin karşılığı olan parayı basmasının bir zorunluluk olduğunun altını çizen Prof. Dr. Haydar Baş, bu yapılmadığı taktirde türeyen faiz, işsizlik, sürekli büyüyememe, gelirin eşit dağıtılamaması gibi yanıltıcı problemlerin arka planındaki etkeni büyük bir ustalıkla meydana çıkarmış, suçluyu teşhir etmiştir.Milli Ekonomi Modeli kitabında para, bünyede gerekli sıfatlarıyla yerini almış, görünür bir el (devlet) tarafından kullanıldığında, ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilen mutlu tüketici kesimini nasıl oluşturacağı ispatlanmıştır. İktisadın hedefi de bu değil midir? Ama, "Türkiye'deki küçük esnafın % 70'i batmadıkça ekonomimiz düzelmez" diyen holding CEO'larına bunu anlatmak sandığınızdan daha zordur. İnsanların işsiz ve aç kalmasını ekonominin düzelmesi için zaruret gören bir leş kargası anlayışı. Ne mide ama!İktidar hırsı, kıskançlık gibi şeyler yiğidin hakkını yiğide vermeye engel olmamalı. Ama medeniyet tercihi yapanları anlayabilirim. Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nin hemen ardından, 3 Kasım'da AKP'den aday adayı olmuş bir profesörün Milli Ekonomi Modeli hakkındaki her sorusuna cevap aldıktan sonra söylediği şu sözler meseleyi özetliyor; "İyi ama şimdi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli tezinden sonra millet, bu iktisatçılarımız ne iş yapar diye bizi suçlamaz mı?" Kendisine, milletimizin arif olduğunu, dehalarla normal insanları mukayese etmeyeceğini, tezin sahibinin dehasının onlar için geçerli bir mazeret olduğunu söyleyince biraz rahatladı.Bugün para darlığını konu edindik ve merkezin bu olduğu sonucuna vardık. Fakat Milli Ekonomi Modeli'nde öyle bir bünye inşa edilmiş ki modeldeki her parametre çok önemli. Tıpkı iğneyi nereye batırırsanız insanın canının orada olması gibi bir şey bu. Yada bir kürede her noktanın kürenin merkezi olması gibi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Serdar Peker / diğer yazıları
- Domuz jeltini / 09.07.2012
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007
- Dış ticaret ve futbol endüstrisi / 20.06.2012
- Tüketim kabiliyeti / 03.06.2012
- 21. yüzyıl ve paranın hürriyeti / 25.04.2012
- 21. yüzyıl ve paranın işlevi / 12.04.2012
- Belirleyici olan kabullerdir / 06.03.2012
- MEM presi altında kapitalizm / 18.02.2012
- Ekonomide belirlilik / 23.04.2010
- Reel faiz gerçekten reel mi? / 19.10.2007
- Dolardan Kaçışın Akıbeti / 04.10.2007