Kasım ayında Türkiye'ye gelmesi "ısrarla" planlanan Papa 16. Benediktus'un İslam ve Peygamber efendimiz (SAV) aleyhine söylediği iftiralarla ilgili tepkiler devam ediyor. Papa söylediği aşağılık sözler sebebiyle herhangi bir özür dilemezken, Vatikan'ın konuyla ilgili açıklamaları durumu daha da batırıyor.Vatikan'ın sözcüsü İslam'a saygılı olduklarını ama dinsel şiddete karşı çıktıklarını açıklamıştı.Papa İslam dininin akıl dışı bir şiddet dini olduğunu ifade ediyor, sözcüsü ise özür mahiyetinde bunu tasdikleyen ifadeler kullanıyor.Papa'nın yaptığı sonraki açıklamalar ise Diyalogdan ne anladığını açıkça ifade ediyor:"Benim konuşmam, genel itibariyle, karşılıklı tam bir saygı içerisinde, sakin ve samimi bir diyalog çağrısıydı.''Papa'nın karşılıklı saygı içerisinde, sakin ve samimi bir diyalog için sarfettiği cümlelere bir daha bakalım:"Bana Muhammed'in getirdiği yenilikleri göster... Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler bulacaksın. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücü ile yayılması emrini verdiği gibi?""Hıristiyanlık'ta Tanrı ve akıl arasında ayrılmaz bir bağ var. İslam'da Tanrı o kadar soyut ki, akıl ile Tanrı arasında bu bağ yok. İslami cihad akla ve Tanrı'ya karşıdır."Papa bir de saygılı olmasaydı ne yapardık bilemem. Söylediği her bir kelimeden saygı(!) fışkırıyor.Gerçi Papa 16. Benediktus bu saygılı(!) ifadeleri sadece Papa olduktan sonra değil Kardinal Ratzinger iken de kullanıyordu.Papa olmadan önce Ratzinger, Vatikan İnanç Doktrini Kurulu'nun bir numaralı yetkilisiydi. Bu kurul ve Ratzinger, Papa 2.Jean Paul'ün sağ kolu olmasıyla biliniyor.2000'li yılların Kasım ayında bu kurul resmi bir rapor hazırlıyor ve bu rapor o dönemlerde ABD'nin tanınan gazetelerinden Washington Post gazetesinde yayınlanıyor.Kardinal Ratzinger'in hazırlattığı ve de basına açıkladığı raporda bakın ne tür bir saygıya(!) yer verilmiş.Raporda, Vatikan'ın dinlerarası eşitliği reddettiği ve de sadece Katolik mezhebinin gerçek bir din olduğu;Hıristiyan olmayanların kurtarılması gerektiği, ancak kurtulma şanslarının düşük olduğu, Hıristiyanlığın diğer mezheplerinden olanların ise Papalığın otoritesini tanımamak da dahil olmak üzere eksikleri olduğu;Gerçek dinin sadece Katolik mezhebinin kilisesinde yaşandığı;Katolik inancının diğer tüm inançların anası olduğu iddia edilmekteydi.Vatikan'ın dini doktrinle ilgili bir numaralı yetkilisi Kardinal Ratzinger, belgeyi tanıtmak üzere düzenlediği basın toplantısında, bazı teologların, tüm dinleri eşit görerek hoşgörünün sınırlarını aştıklarını ve amacından saptırdıklarını söyleyerek sadece Müslümanlara değil, Katolik olmayan herkese duyduğu saygı(!) ve sevgiyi(!) ifade etmişti.İşte yeni Papa, eski Kardinal'in Dinlerarası Diyalogdan anladıkları bu.Bazı aklıevveller diyecek ki, "Ama, bundan önceki Papa 2. Jean Paul böyle değildi". Şu bir gerçek ki, "Önceki Papa şimdiki Papa'dan hiçbir farklı görüşe sahip değildi, ama o günkü senaryo, Türkiye'deki ve İslam ülkelerindeki taşeronların ve Hocaefendilerin iknası için bu gerekiyordu."Neticede yeni Papa eski Papa'nın en yakın adamı ve sağ koluydu. Vatikan İnanç Doktrini Kurulu'nun başına herhangi bir Kardinal atanmıyordu, çünkü bu kurul bir nevi günümüzdeki Engizisyon Mahkemesi görevini görüyor, üst düzey yöneticilerin bile ayağını kaydırabiliyordu, Vatikan'a bağlı olan bütün kiliselerin denetimini sağlıyordu.Eski Papa da farklı değildi dedik, Milenyum konuşmasındaki ifadeler asıl niyetini net bir şekilde ortaya koymaktaydı: "Birinci binyılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı, ikinci binyılda Amerika ve Afrika Hıristiyanlaştırıldı. Üçüncü binyılda ise Asya'yı Hıristiyanlaştıracağız".İşte Dinlerarası Diyalog bu, işte medeniyetler ittifakı bu.Maksat başta Türkiye'miz olmak üzere, BOP kapsamındaki bütün ülkelerin milletlerinin direncini kırmak, onları uyuşturmak ve uyutmak.Hala kör, sağır ve dilsiz olanların, bu oyunlara taşeronluk yapanların maksatları da herhalde anlaşılmaktadır, çünkü adamlar açık açık "Diyalog budur" diyorlar, gizlemiyorlar.Sadece Papa'nın değil, diyalogcuların da açık ve net bir şekilde özür dilemesi gerekmektedir. Tabii, sadece özür dilemeleri yeterli değil, ülkemizi ve insanımızı nasıl bir bataklığa sürüklediklerini de itiraf etmeleri şart ve de zaruridir.Yetkililerimizin bütün bu gerçekleri değerlendirerek ülkemizin ve milletimizin yararına sağlıklı adımlar atmalarını temenni ederiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025