07.04.2001 tarihi ile Trabzonda başlatılan Kuvayi Milliye yürüyüşü tarihi bir gün olarak takvimlerde yerini aldı. O gün, Kuvay-i Milliye hareketinin lideri Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ileriye dönük "Yürüyüşümüz devam edecektir inşallah" ifadesi günü ve geleceği şekillendirdi.
Evet o günden itibaren milyonlarca insanın gönlünde Kuvay-i Milliye meşalesinin tutuştuğuna şahit olduk. Öyleki yapılan mitingler, açık ve kapalı alan toplantıları, konferanslar, seminerler, panellerle millet, dalga dalga Kuvay-i Milliye ruhuyla dirilmiş oldu.
Milletimiz adeta "bayram" havası yaşıyor. Nasıl bayram yaşamasın ki, cumhuriyetin ilk yıllarından beri milletimiz üzerinde oynanan oyunlar artık deşifre edilmişti. Prof. Dr. Haydar Baş bey yirmi yılı aşkın zamandan beri ülkemizdeki problemleri, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları büyük bir basiret ve ön görüşle tespit ediyor ve çözümleri ifade ediyordu.
Yaptığı teşhislerden bir tanesi cumhuriyetin ilk yıllarından beri askerle sivilin; devletle milletin arasının açılmakta olduğudur. Ne ilginç durumdur ki, yıllardan beri Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine söylem geliştirilmiştir.
İçimizden çıkan, devletimizin ve milletimizin bekçiliğini yapan kahraman askerimiz düşman gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin yıllardan beri ortaya koyduğu çalışmalarla millete, asker sevgisini; sancak sevgisini aşılamıştır. Bu sevgi tohumları ve tohumlardan fışkıran başaklar yurdun dört bir yanında neşvünema bulmuştur.
Milletin devletten koparılması için de Cummhuriyetin ilk yıllarından beri oyunlar oynanmaktadır. Güya devlet dine karşıymış gibi bir hava oluşturulmakta; devlet milletin nazarında yabancı konumuna itilmekteydi.
Neticede millet devletinden kopartılma noktasına getirilmişti. Bu oyun da Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından tespit edilmişti.
Bu oynanan oyunlar bir alt yapı çalışmasıydı. Artık sıra vurucu darbeye gelmişti. O da Avrupa Birliğine üye olma aşaması ile, devletin bölünmesi, ülkenin parçalanması ve milletin esir haline getirilmesi aşamasıydı.
AB rahatlıkla Türk Silahlı Kuvvetlerini Kıbrısta işgal gücü olarak tanımlayabilmektedir.
AB Ermeni soykırım iddialarını kabul etmemiz için her türlü baskıyı uygulayabilmektedir.
Egemenliğizin devri iktidar ve muhalefet milletvekileri tarafından görüşülebilmektedir.
Kemal Dervişin ifadesi ile İMF 24 saat ülkemizdeki gelişmeleri takip etmektedir. Yani, içişlerimize bırakın karışmayı, bizzat müdahil olabilmektedir.
Savaş dönemlerinde dahi olmadığı kadar ülkemiz küçülmekte, gücü takatı tükenmektedir.
Devletimizin dünya siyasetinde hiçbir ağırlığı kalmamıştır.
Yani ülkemiz, Osmanlının son dönemindeki kaderi yaşamaktadır.
İşte bütün bu gelişmelere "Dur" diyen bir tek Prof. Dr. Haydar Baş Bey olmuştur. Millet Bağımsız Türkiye Partisi ile artık tamamen bütünleşmiş durumdadır. Ankara Selim Sırrı Tarcan Kapalı Spor Salonunda son örneğini yaşadık; hınca hınç dolmuş Kapalı Spor Salonlarındaki on binler;
"AB'ye Hayır"
"İMF'ye Hayır" demektedir.
Güçlü milletin, güçlü devletin ve güçlü ordunun kısacası "Kainat Devleti" olmanın andını içmektedir.
Ülkemizi kainat devleti yapma inancında ve kararlığında olan Prof. Dr. Haydar Baş Beyi, elbette gizlemek ve yanlış tanıtmak isteyenler olacaktır. İşte bu iftira kampanyasını başlatanlar askerin güçlenmesini istemeyenlerdir, devletimizin millet tarafından baştacı yapılmasını istemeyenlerdir, halkımızın kahir ekseriyetinin AB'ye ve İMF'ye hayır demesini gizlemek isteyenlerdir.
Basın yayında son günlerde gördüğümüz iftira kampanyası "panik atak"tan başka bir şey değildir. Buradan hatırlatma yapmak istiyorum, "korkunun ecele bir faydası yoktur". Milletimiz kararını milli devletten yana vermiştir. Mandacı yaklaşımlara hayır demektedir. Ve Bağımsız Türkiye Partisini tek başına iktidar yapmak için başlattığı seferberliği büyük bir coşku ve gayretle devam ettirmektedir.
Son söz bir Azeri atasözü olsun, "Yel Kayadan Bir Şey Aparabilmez".
Evet o günden itibaren milyonlarca insanın gönlünde Kuvay-i Milliye meşalesinin tutuştuğuna şahit olduk. Öyleki yapılan mitingler, açık ve kapalı alan toplantıları, konferanslar, seminerler, panellerle millet, dalga dalga Kuvay-i Milliye ruhuyla dirilmiş oldu.
Milletimiz adeta "bayram" havası yaşıyor. Nasıl bayram yaşamasın ki, cumhuriyetin ilk yıllarından beri milletimiz üzerinde oynanan oyunlar artık deşifre edilmişti. Prof. Dr. Haydar Baş bey yirmi yılı aşkın zamandan beri ülkemizdeki problemleri, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları büyük bir basiret ve ön görüşle tespit ediyor ve çözümleri ifade ediyordu.
Yaptığı teşhislerden bir tanesi cumhuriyetin ilk yıllarından beri askerle sivilin; devletle milletin arasının açılmakta olduğudur. Ne ilginç durumdur ki, yıllardan beri Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine söylem geliştirilmiştir.
İçimizden çıkan, devletimizin ve milletimizin bekçiliğini yapan kahraman askerimiz düşman gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin yıllardan beri ortaya koyduğu çalışmalarla millete, asker sevgisini; sancak sevgisini aşılamıştır. Bu sevgi tohumları ve tohumlardan fışkıran başaklar yurdun dört bir yanında neşvünema bulmuştur.
Milletin devletten koparılması için de Cummhuriyetin ilk yıllarından beri oyunlar oynanmaktadır. Güya devlet dine karşıymış gibi bir hava oluşturulmakta; devlet milletin nazarında yabancı konumuna itilmekteydi.
Neticede millet devletinden kopartılma noktasına getirilmişti. Bu oyun da Prof. Dr. Haydar Baş Bey tarafından tespit edilmişti.
Bu oynanan oyunlar bir alt yapı çalışmasıydı. Artık sıra vurucu darbeye gelmişti. O da Avrupa Birliğine üye olma aşaması ile, devletin bölünmesi, ülkenin parçalanması ve milletin esir haline getirilmesi aşamasıydı.
AB rahatlıkla Türk Silahlı Kuvvetlerini Kıbrısta işgal gücü olarak tanımlayabilmektedir.
AB Ermeni soykırım iddialarını kabul etmemiz için her türlü baskıyı uygulayabilmektedir.
Egemenliğizin devri iktidar ve muhalefet milletvekileri tarafından görüşülebilmektedir.
Kemal Dervişin ifadesi ile İMF 24 saat ülkemizdeki gelişmeleri takip etmektedir. Yani, içişlerimize bırakın karışmayı, bizzat müdahil olabilmektedir.
Savaş dönemlerinde dahi olmadığı kadar ülkemiz küçülmekte, gücü takatı tükenmektedir.
Devletimizin dünya siyasetinde hiçbir ağırlığı kalmamıştır.
Yani ülkemiz, Osmanlının son dönemindeki kaderi yaşamaktadır.
İşte bütün bu gelişmelere "Dur" diyen bir tek Prof. Dr. Haydar Baş Bey olmuştur. Millet Bağımsız Türkiye Partisi ile artık tamamen bütünleşmiş durumdadır. Ankara Selim Sırrı Tarcan Kapalı Spor Salonunda son örneğini yaşadık; hınca hınç dolmuş Kapalı Spor Salonlarındaki on binler;
"AB'ye Hayır"
"İMF'ye Hayır" demektedir.
Güçlü milletin, güçlü devletin ve güçlü ordunun kısacası "Kainat Devleti" olmanın andını içmektedir.
Ülkemizi kainat devleti yapma inancında ve kararlığında olan Prof. Dr. Haydar Baş Beyi, elbette gizlemek ve yanlış tanıtmak isteyenler olacaktır. İşte bu iftira kampanyasını başlatanlar askerin güçlenmesini istemeyenlerdir, devletimizin millet tarafından baştacı yapılmasını istemeyenlerdir, halkımızın kahir ekseriyetinin AB'ye ve İMF'ye hayır demesini gizlemek isteyenlerdir.
Basın yayında son günlerde gördüğümüz iftira kampanyası "panik atak"tan başka bir şey değildir. Buradan hatırlatma yapmak istiyorum, "korkunun ecele bir faydası yoktur". Milletimiz kararını milli devletten yana vermiştir. Mandacı yaklaşımlara hayır demektedir. Ve Bağımsız Türkiye Partisini tek başına iktidar yapmak için başlattığı seferberliği büyük bir coşku ve gayretle devam ettirmektedir.
Son söz bir Azeri atasözü olsun, "Yel Kayadan Bir Şey Aparabilmez".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025