Kamuoyunda "sansür yasası" olarak bilinen "Dezenformasyonla Mücadele Yasa Tasarısı" Türkiye Büyük Millet Meclisi ( TBMM) tarafından onaylandı.
Ülkenin seçim sürecine girdiği bu dönemde, kan kaybı yaşayan siyasal iktidarın kayıplarını en aza indirmek ve koltukta kalmayı garantilemek için gerek seçim yasasında gerekse internet ortamında, sosyal medyada yeni düzenlenmelere kalkıştığı bir sarmalın içindeyiz.
Son olarak sansür yasası ile muhalefet üzerinde baskı ve korku oluşturma çabası; eleştirel düşünce ve ifade özgürlüğüne ket vurma girişimi devreye sokulmuştur.
Sözünü ettiğimiz sansür yasasının 29. maddesi şimdiden, iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi önüne götürülmek üzeredir.
Bu maddeye göre;
"1- Sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
2- Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında arttırılır."
Ceza hukukunun en temel ilkesi suçların ve cezaların yasallığı ( kanunilik) ilkesidir.
29. maddede netlik yoktur. Gerçeğe aykırılık neye göre saptanacaktır? Adeta yeni bir suç türü ortaya konulmuş ancak bunun tanımı yapılmamıştır.
Oysa "kanunilik" ilkesi gereği suçun tanımının yasada yer alması gerekir.
Diyeceksiniz ki, gerçeğe aykırılığı yargı saptar. Hangi yargı? Tarafsız ve özgür yargı mı, siyasallaşan yargı mı? Kararı siz verin!
AKP iktidarı basın özgürlüğünü cezalandırma yolunu seçmiştir.
Oysa özgür basın demokrasinin temel direğidir. Basının demokrasilerde halkı bilgilendirmek ve hükûmeti denetlemek gibi ikili bir rolü vardır. Bu görevlerini gereği gibi yerine getirebilmesi için basının bağımsız olması önem taşır.
Demokrasilerde basının önemini belirtmek için bazen yasama, yürütme, yargıdan sonra "dördüncü erk" denir.
Bazen de Basın, "demokrasinin bekçisidir" derler. Öyle ki, basın özgürlüğünün ortadan kalkması demokrasinin de yok olmasına yol açar.
Türkiye, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154. sırada bulunuyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, demokrasiyle olan bağlantısı nedeniyle basın özgürlüğüne çok geniş bir koruma sağlamaktadır. Basına yapılacak müdahaleleri, şiddete teşvik, nefret söylemi, kişisel haklara saldırı gibi ancak çok istisnai durumlarda kabul etmektedir.
Türkiye'de demokrasiyi inşa etmenin yolu basın özgürlüğünü korumaktan geçiyor. O nedenle, basın özgürlüğü sadece basının değil, demokratik bir toplumda yaşamak isteyen herkesin sorunudur.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023