Son zamanlarda bazı üst mevkideki görevliler ve bazı medya kuruluşları i Osmanlıya müstemlekeci damgasını vurmaya çalışmaktadırlar. Bu sebepten dolayı Osmanlı dönemini ve özelliklerini bir kez daha gözden geçirmek ihtiyacı hasıl oldu.
Emeklilik törenleri
genellikle duygusaldır,
Emeklilik aslında herkesin istese de istemese de, sonunda çat kapı gelmektedir. Aslında insanlar ya terki dünya edip işinden öyle ayrılır, veya emekli olur! Bunların dışında başka bir yol zaten yoktur. Aslında sağlıklı ve aklı başındayken bir emeklilik , insana huzur vermesi gerekmektedir. Ama bazı insanlar mesleklerindeki , mvkilere, güce, saltanata ve yüksek ücretlere (kazanca) o kadar alışıyorlar ki ,onlardan ayrıldıklarında adeta bir nevi bunalım geçirmektedirler. Bu tür insanlar emekli olunca , sudan çıkmış balığı benzemektedirler. Meslekleri dışarıda geçersiz olabilen bu tür insanlarda , hele bir de ağır bir psikolojik baskı oluşursa, o zaman emeklilik törenlerindeki konuşmalarında, belki sonradan kendileri bile tasvip etmeyecekleri fikirleri dile getirirler.
Diğer taraftan en iyi emeklilik konuşmaları, hatıralara dönük, edindikleri tecrübeleri genç nesillere anlatmaktır. Çünkü emekliliklerde genellikle geçmiş , zengin ve doludur - gelecek ise hem sınırlı hem de bilinmezlerle bomboş gözükmektedir!
Son zamanlarda emekli olan bazı üst düzey Zatı Muhteremler, konuşmalarında Osmanlıyı müstemlekecilikle itham ettiler. Hatta müstemlekecilik peşinde koşarak yaptığı savaşların türk evlatlarımızın kanlarının heba olduğunu dile getirdiler. Vatan olarak ancak, şu andaki anadolu topraklarımızı gösterdiler. Ama şunu unutuyorlar ki Atatürk'te Anadolu dışında, Rumelide doğdu, okudu ve sonrada dünyanın birçok yerinde mücadele verdi, ama en sonunda istiklal savaşını başlattı, yürüttü ve ülkemizi düşmanlardan temizlemiş oldu! şimdi soruyorum Rumeli'de müstemlekemiydi? Atatürk temüstemlekede mi doğup büyüdü?
Bu soruları bir kısım medyamıza da açıkça sormak istemekteyim! çünkü bazı medya kuruluşları da bu hatalı fikre yapışıpkaldılar ve Osmanlıya veryansın ettiler! ama sonunda, lütfen bu zihinlerimizi altüst eden tuzak fikirleri kafalarından temizlesinler. Çünkü şu anda Türkiyemizin en çok fikir birliğine ve uyumuna ihtiyacı olan çok kritik bir zamanda yaşamaktayız!
Düşmanlarımız zaten pusuda beklemektedir. Kendi kendimizi Lütfen kötülemeyelim! Onlara da bize saldırmak için fırsat vermeyelim.
Bizim zaten yeterli derecede düşmanımız var. Bir de kendi kendimize düşman olmayalım. Şanlı ve şerefli Atalarımızı yapmadıkları ve uygulamadıkları şeylerle itham etmeyelim.
Müstemlekecilik, Türklerin ( Osmanlının ) ,yaşam tarzlarının tamamen dışında kalan bir anlayıştır. Türkler Orta Asya'dan yeni bir Vatan bulmaya hareket etmişlerdir. Tarih boyunca da sadece bu yönde hareketlerde bulunmuşlardır. Onun için gittikleri bütün topraklardaki halklarla kardeşçe yüzyıllarca geçinebilmişlerdir. Zaten hiçbir Müslüman Devlet diğer Devlere müstemlekecilik yapmamıştır.
Zaten Müstemlekecilik, Avrupa'nın içinde değil ,dışındaki topraklarda yapılmaktadır.
Müstemlekecilikte patronlar her şeyi kendilerine dönük yaparlar. Ve yerli ahaliyi pek düşünmezler. Onların inançlarına saygı duymazlar. Onlara gelişme imkanı vermezler, çocuklarını okutmazlar sadece kendi menfaatleri için çalıştırırlar. Onların dillerine ve adetlerine de fazla önem vermezler. Yerli halkın gelişmesini , her türlü yasa ve engellerle geri bırakırlar. Kısacası Müstemlekecilik bir sömürü sistemidir. Müstemleke çocuklarına askeriyede yer ve mevki verilmez. Onlara kumanda sistemi emanet edilmez.
Ayrıca Müstemleke insanları patronların lisanlarını Kültürlerini, adet ve gelenek ve göreneklerini öğrenir ve taklit eder. Kendi lisanlarını bırakır, patronlarının lisanlarını kullanır. Aksi takdirde ne mesleğinde ne okulunda ne de başka bir yerde ilerleme sağlayamaz. Mesela Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Avustralyada İngilizce hakimiyeti gibi!
Emeklilik törenleri
genellikle duygusaldır,
Emeklilik aslında herkesin istese de istemese de, sonunda çat kapı gelmektedir. Aslında insanlar ya terki dünya edip işinden öyle ayrılır, veya emekli olur! Bunların dışında başka bir yol zaten yoktur. Aslında sağlıklı ve aklı başındayken bir emeklilik , insana huzur vermesi gerekmektedir. Ama bazı insanlar mesleklerindeki , mvkilere, güce, saltanata ve yüksek ücretlere (kazanca) o kadar alışıyorlar ki ,onlardan ayrıldıklarında adeta bir nevi bunalım geçirmektedirler. Bu tür insanlar emekli olunca , sudan çıkmış balığı benzemektedirler. Meslekleri dışarıda geçersiz olabilen bu tür insanlarda , hele bir de ağır bir psikolojik baskı oluşursa, o zaman emeklilik törenlerindeki konuşmalarında, belki sonradan kendileri bile tasvip etmeyecekleri fikirleri dile getirirler.
Diğer taraftan en iyi emeklilik konuşmaları, hatıralara dönük, edindikleri tecrübeleri genç nesillere anlatmaktır. Çünkü emekliliklerde genellikle geçmiş , zengin ve doludur - gelecek ise hem sınırlı hem de bilinmezlerle bomboş gözükmektedir!
Son zamanlarda emekli olan bazı üst düzey Zatı Muhteremler, konuşmalarında Osmanlıyı müstemlekecilikle itham ettiler. Hatta müstemlekecilik peşinde koşarak yaptığı savaşların türk evlatlarımızın kanlarının heba olduğunu dile getirdiler. Vatan olarak ancak, şu andaki anadolu topraklarımızı gösterdiler. Ama şunu unutuyorlar ki Atatürk'te Anadolu dışında, Rumelide doğdu, okudu ve sonrada dünyanın birçok yerinde mücadele verdi, ama en sonunda istiklal savaşını başlattı, yürüttü ve ülkemizi düşmanlardan temizlemiş oldu! şimdi soruyorum Rumeli'de müstemlekemiydi? Atatürk temüstemlekede mi doğup büyüdü?
Bu soruları bir kısım medyamıza da açıkça sormak istemekteyim! çünkü bazı medya kuruluşları da bu hatalı fikre yapışıpkaldılar ve Osmanlıya veryansın ettiler! ama sonunda, lütfen bu zihinlerimizi altüst eden tuzak fikirleri kafalarından temizlesinler. Çünkü şu anda Türkiyemizin en çok fikir birliğine ve uyumuna ihtiyacı olan çok kritik bir zamanda yaşamaktayız!
Düşmanlarımız zaten pusuda beklemektedir. Kendi kendimizi Lütfen kötülemeyelim! Onlara da bize saldırmak için fırsat vermeyelim.
Bizim zaten yeterli derecede düşmanımız var. Bir de kendi kendimize düşman olmayalım. Şanlı ve şerefli Atalarımızı yapmadıkları ve uygulamadıkları şeylerle itham etmeyelim.
Müstemlekecilik, Türklerin ( Osmanlının ) ,yaşam tarzlarının tamamen dışında kalan bir anlayıştır. Türkler Orta Asya'dan yeni bir Vatan bulmaya hareket etmişlerdir. Tarih boyunca da sadece bu yönde hareketlerde bulunmuşlardır. Onun için gittikleri bütün topraklardaki halklarla kardeşçe yüzyıllarca geçinebilmişlerdir. Zaten hiçbir Müslüman Devlet diğer Devlere müstemlekecilik yapmamıştır.
Zaten Müstemlekecilik, Avrupa'nın içinde değil ,dışındaki topraklarda yapılmaktadır.
Müstemlekecilikte patronlar her şeyi kendilerine dönük yaparlar. Ve yerli ahaliyi pek düşünmezler. Onların inançlarına saygı duymazlar. Onlara gelişme imkanı vermezler, çocuklarını okutmazlar sadece kendi menfaatleri için çalıştırırlar. Onların dillerine ve adetlerine de fazla önem vermezler. Yerli halkın gelişmesini , her türlü yasa ve engellerle geri bırakırlar. Kısacası Müstemlekecilik bir sömürü sistemidir. Müstemleke çocuklarına askeriyede yer ve mevki verilmez. Onlara kumanda sistemi emanet edilmez.
Ayrıca Müstemleke insanları patronların lisanlarını Kültürlerini, adet ve gelenek ve göreneklerini öğrenir ve taklit eder. Kendi lisanlarını bırakır, patronlarının lisanlarını kullanır. Aksi takdirde ne mesleğinde ne okulunda ne de başka bir yerde ilerleme sağlayamaz. Mesela Pakistan, Hindistan, Bangladeş ve Avustralyada İngilizce hakimiyeti gibi!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006