1916 Haziran'ında İran ve Iraktaki askeri durumumuz şöyledir: İngilizler Kut-ül-Amare'nin düşmesinden sonra Basra'ya yeni kuvvetler getirirler. Bunların toplam sayısı 38000 İngiliz olmak üzere toplamı(Hindu askerlerle) 50000'dir. Osmanlı Ordusunun ise toplamı 25000'dir. Bunun 12000 İran'dadır. Enver Paşanın Emri ile XIII. Osmanlı Kolordusu 8 Haziran 1916'da Ali İhsan Paşa komutasında başarılı bir saldırıda bulunur. Bağdat'ta kalan asker sayısı 2000 askere düşer. Bu durum 1916 Haziranında yapılan İngiliz saldırıları ile düşmesi demektir. Ama Ali İhsan Paşanın kuvvetleri ve Kuzey Iraktaki Kürt Önderlerden Mahmut Şahın milisleri İngilizlere karşı 30 Ekim 1918 mütarekesine kadar direneceklerdir. Üstelik Iraklı Araplarında İngilizlerle anlaşmalarına rağmen.Çanakkale'den 1916 başında çekilen İngilizler askerlerini Mısır'a götürürler. Lord Kiçner için İngiltere'nin can damarı Süveyş Su yolu üzerinde bulunan Mısır'dır.Güney Batı Asya ve Güney Asya ülkelerinin kaynaklarını gelecekte İngiltere lehine kullanabilmek için Süveyş Suyolunun önemi çok büyüktür. İngilizler askeri amaçlar için Sina yarımadasına yerleşirken Osmanlı Egemenliğindeki Arapları da kazanarak Arap Yarımadasının zengin yer altı kaynaklarını da ele geçirmeyi sağlayan bir siyasa da takip etmektedir. 1915 Temmuz'undan beri Arap Önderlerden Şerif Hüseyin ile askeri ve siyasi işbirliği için temas halindedir. Bu nedenle Süveyş Suyolunda büyük kuvvetler tutmaktadır.İngilizlerin Mısır ve Süveyş Kanalındaki askeri tutumları Almanların işine gelmekteydi. Bu nedenle İngiliz Birliklerinin Mısırdan ayrılmasını istemezler. Bunun için Osmanlı ordusu ile Sina cephesine saldırlarda bulunulmasını ister. Bu nedenle Şam'daki IV. Ordu birliklerinin Sina Yarımadasına vuruşmak için gönderilir. Osmanlı askerinin Sina'da vuruşmaya gönderilmesindeki temel amaç, Mısır'daki İngiliz askerlerinin Fransa'daki Batı Cephesine taşımasını önlemek içindir. Osmanlı Genelkurmaylığı da, bu düşüncede Alman Genelkurmaylığını destekler. Çünkü Almanya yenilirse, Anlaşma Gurubu devletleri Osmanlı topraklarını paylaşarak devletin varlığını yok edeceklerdi. Her iki taraf Sina Yarımadasında askeri çalışmalar yaparken, İngilizlerle anlaşan Şerif Hüseyin 4-5 Haziran 1916'da Medine'de 10 Haziran 1916 da Mekke'de, 11 Haziranda da Taif'te isyan hareketlerini başlatır. Mekke'nin düşmesinden sonra 14 Haziran 1916 günü Şerif Hüseyin'in adamlarından Muhsin ibn-i Mansur bir İngiliz torpidosunun desteğinde Cidde Limanına saldırır. 18 Haziran tarihinde İngiliz Torpidosunun askeri karargahı bombardımanı sonucunda birliklerimiz teslim olmak mecburiyetinde kalır. Mekke ve Cidde'de teslim olan Türk asker ve subayları İngilizler tarafından Kahire ve İskenderiye'ye götürülerek orada teşhir edilmişlerdir. "İşte Osmanlının hali diyerek" Cidde'nin düşmesi Şerif Hüseyin'i daha da güçlendirir. Çünkü İngilizlerden daha geniş askeri yardım ve destek alarak gücü artar. İngilizler, Şerif Hüseyin'e ilk askeri yardımı Mısır ordusundan Said Ali Paşa komutasındaki topçu bataryalarını Cidde üzerinden gönderir.Cemal Paşa IV. Ordu birliklerinin bir kısmı ile Hicaz isyanını bastırmak ister. Fakat Ordu Kurmay Başkanı Von Kress bu düşünceye karşı çıkar, Hicaz yöresine gereken yardım gönderilemez. Böylece Hicaz ve Arap Yarımadası da Irak gibi yanlış politikalar sonucunda Osmanlı egemenliğinden ayrılma yoluna girer. Çünkü biz o zamanlar Gerek Irak ve gerekse Arap Yarımadası topraklarını yalnız çöl olarak görüyorduk. Oralardaki zengin Petrol kaynaklarını dahi bilmiyorduk. Ama İngiliz gönderdiği araştırmacılarla Arabistan ve Irak topraklarının neresinde ne var araştırmış öğrenmiş ve ona göre bir emperyalist siyasa izlemişlerdir. Neticede Arap Yarımadası ve Irak topraklarında bizi eze, eze bu ülkelerin kaynaklarını ele geçirirler. Bu gün de Büyük Ortadoğu Projesi adı altında Doğu ve Güneydoğuyu ele geçirmeye çalışıyorlar. Bizim söz hakkı verdiğimiz temsilcilerimiz de "Ben bu toprakları ihale yasasına göre parayı basana veririm der, ötekiler de verdirmem der" ama biz seçenlerde iş bulalım diyerek ırgat olamaya emeğimizi istedikleri fiyata satmaya mecbur oluruz. Aklın yolunda birleşemediğimiz için bu yanlışlıklara da kader der susarız. Böylece Milli Ekonomi anlayışından uzaklaşarak yabancı sermayeye teslim oluruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Oğuz Bahadır / diğer yazıları
- Erzincan ateşkesi ve sonucu / 14.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011
- Bolşevik Rusya'nın Ermeni siyaseti / 12.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar - II - / 10.02.2011
- Savaş şurası'nda alınan kararlar / 09.02.2011
- Alman - Gürcü işbirliği ve amaçları / 06.02.2011
- Başkan Wilson'un ince hesapları / 05.02.2011
- Başkan Wilson'un siyasi amaçları / 04.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - II / 03.02.2011
- Brest Litovks Konferansı'na İngiltere'nin tepkisi - I / 02.02.2011
- Mustafa Kemal'in Almanya seyahati / 01.02.2011