Milletler de adeta bir "insan organizması" gibidir. Doğarlar, yaşar ve ölürler. Millet organizmasında yöneticiler, bu vücudun iş gören eli, ayağıdır. Aydınları, aklı ve düşünme melekesidir. Askeri ve emniyet gücü, savunma mekanizması ve kendini koruma refleksidir. Mukaddes değerleri ve bu değerlerle donamış iman ve irfan sahipleri, bu vücudun ruhu mesabesindedir. Milletin ekonomisi ise, o vücudun yeme-içme, beslenme, üretim, tüketim kabiliyeti ve kan deveranıdır. Milletin kültürü, geleneği, medeniyet kimliği ve birliği, bu vücudu ayakta tutan dinamizmi, uzuvlarının uyumlu ve ahenkli çalışmasıdır.Bu teşbihin rükünlerini çoğaltmak mümkün?"Bir insan organizması" halinde Türk milletini ele alındığında, çok da iç açıcı bir manzara ortaya çıkmaz.Şöyle bir insan düşünün: Eli-ayağı birbirine dolanmış. Akıl ve düşünme melekesi gider-gelir olmuş. Ruhî bunalıma sürüklenmiş. Bağışıklık ve savunma sistemi zayıflamış. Yemeden-içmeden kesilmiş. Onun-bunun lafıyla bir sağa bir sola savruluyor? Böyle bir insan için hangi teşhisi koymak gerekiyorsa; Türk milleti için de aynı teşhisi koymak gerekiyor.Türkiye, en temel problemlere dair hiçbir çözümü bulunmayan siyaset erbabının durumuyla, ecnebilerin üfürüklerini milletin kulağının içine zerk ederek kaosu tetikleyen aydın takımının ahvaliyle, ulema ve İslamcı geçinen kesiminin çürümüş vaziyetiyle, artık ayak takımının bile şamarlamayı içinde geçirdiği güvenlik ve emniyet gücünün vaziyetiyle, borca batırılmış ekonomisi ve kapı komşularıyla savaşa-dalaşa sürüklenmişliğiyle, geleceğe dönük umut vermiyor, gerçek bir hayat emaresi taşımıyor. Huysuz, uyumsuz, gergin bir yaşayan ölü halini andırıyor. Böylesi bir "ölü toplum"u adeta canlandırmaya çabalayan bir yürek var. Birlik ve bütünlük söylemiyle, milli bir ideal ve yeri bir duruşla, Milli Ekonomi Modeli'yle, Sosyal devlet projeleriyle, medeniyet değerlerimiz ve kendimize ait gelenek ve hasletlerimizle "yeniden diri bir millet" oluşturmaya çalışan bir bilge insan var, o da Prof. Dr. Haydar Baş bey... Bu "ölü toplum" vaziyetinden siyaset erbabının, aydın geçinen takımın ve ulema sınıfının çok büyük bir vebali vardır. Ekonomik batışta da, sosyal çözülmemizde de, ruhi-dini kokuşmuşluğumuzda da asıl pay sahipleri bunlardır. Ekonomiye dair çok basit ve somut ama hayatî birkaç noktanın altını çizelim? Üzerinde düşünelim.Amerika ve küresel sömürgeci sermayedarlar, sadece kendi toplumlarının değil, tüm dünyanın emek ve üretimi karşılığında kendi banknotlarını basıyorlar, para yapıyorlar, dünyaya şu kadar faizle satıyorlar. Türk aydını ve siyasetçisi bunlara emme-basma tulumba gibi kafa sallıyor, devleti ve milleti borca ve faize batırıyor. Bu küresel liberal-kapitalist sömürünün oyununu bir tek Prof. Dr. Baş bozuyor; madem ki para basmak egemenlik hakkıdır, para da emek ve üretimin karşılığıdır, o halde Türk devleti de kendi Gayri Safi Milli Hasılası karşılığında kendi parasını basmalıdır. Devlet ve millet para ihtiyacını karşılamalıdır. Borç ve faiz batağından kurtulmalıdır? Böyle diyor, hesabını-kitabını, formüllerini ortaya koyuyor. Doğulusundan batılısına dünyanın saygın bilim adamları, akademisyenler ve ülkelerini düşünen yöneticiler, bu yaklaşıma şapka çıkartıyor. Fakat Türkiye'de İslamcı geçinenler ve ulema taslakları, aydın ve siyasetçi takımı, Haçlı papazlarının oluşturduğu liberal-kapitalist ekonomi mavalına can atıyor; kendi medeniyetinden neşet eden nimeti ve milli modeli elinin tersiyle itiyor, kafalarını kuma gömüyorlar. Devlet ve milleti de ecnebilerden karşılığı olmayan banknotlar dilenerek borca, faize ve dolayısıyla kabristana gömüyorlar.Millet dediğimiz organizma, canlı bir organizma ise, böyle bir siyasetçi ve aydın takımı olsa olsa, dumura uğramış uzuv ve iğdiş olmuş akıl olabilir.Aynı kangren hal özelleştirme furyası için geçerli? Elin ecnebisi, karşılığı olmayan banknotu bası para diye çantaya dolduruyor, ekrana yazdırıyor. İçerideki siyasetçi ve aydın geçinen takımın özel maharetlerini kullanarak iki parmakla Türkiye'ye güya aktarıyor. Özelleştirme adı altında madenlerimizi, altınımızı, gümüşümüzü, borumuzu, petrolümüzü satın alıyor. Vatan topraklarımızın tapusunu cebine indiriyor. Şeker, tütün, demir, petro-kimya, alüminyum, enerji ve sair alanlardaki fabrika ve işletmelerimize kelepir fiyatına sahip oluyor. Bunları ecnebiye devreden siyasetçi ve aydın geçine takım, bir yandan devletin gelir kalemlerini yok ediyor, diğer yandan da devletin ihtiyaç duyduğu parayı bulabilmesi adına milletin sırtına vergi ve zammı bindiriyor. Yahut kamu harcamalarını yapabilmek için yine ecnebiden faizli banknot dilenerek devleti borca ve faize batırıyor. Bu da millete zam ve vergi olarak dönüyor. Bu harici sömürgecilerin ve içerideki taşeronlarının ortaklaşa sömürü oyununu bozan yine Prof. Dr. Baş oluyor. Ecnebinin karşılıksız banknotunu faiz yüklü borç olarak almak, bununla da kalmayıp elde-avuçta ne varsa ecnebilere devredip devletin gelir kapılarını kapatmak yerine; milletin emek ve üretimi karşılığında kendi parasının nasıl kullanılması gerektiğini anlatıyor. Kör, sağır ve dışa bağımlı siyasetçi ve aydın geçinen takım, göz boyuyor, milleti aldatıyor, milleti batırıyor.Türk milleti bu dışa endeksli siyasetçi, aydın ve ulema taslaklarından kurtulmadığı müddetçe, bunlardan kurtulmak için tarihi bir siliniş gerçekleştirip Prof. Dr. Baş'ın modeli ve projeleri etrafında bütünleşmediği müddetçe; bitkisel hayatta çırpınmaya, vakti denkleştiğinde de yok olmaya mahkumdur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019