Bugün eğitimin en önemli sorunlarından biri doğru olanın bilgisini pratik olarak hayatımıza yansıtamıyoruz. Doğruyu biliyoruz ama tam tersini yapmaktan geri kalmıyoruz. Bilgi sahibi olmak eğitimin bilişsel kademesini oluşturur. Bildiğini içselleştirerek duygu boyutunda anlamak yaşamak eğitimin duyuşsal kademesine karşılık gelir. Bildiklerini hayatının olmazsa olmazı olarak kabul edip uygulamak eğitimin motor kademesini oluşturur.
Mesela, sigara kullanımının sağlığa zararlı olduğu herkes tarafından bilinir. Ancak, zararlı olduğu çok iyi bilindiği halde maalesef sigara içmekten insanlar vazgeçemiyor.
Niçin? Çünkü bilgi içselleştirilmediği için. Doğru olanı biliyor, âmâ uygulamıyor. Bilmek yetmiyor, önemli olan bildiğini hiçbir mazeretin arkasına saklanmadan, bütün duygularınla, hislerinle, sezgilerinle, eğilimlerinle kabul ederek, amel boyutuna da taşımaktır, uygulamaktır, hayata geçirmektir.
Öğrenmenin bir de motor yönü var. Artık yalan söylememek bir alışkanlık bir hayat tarzıdır, yalan söylememe kalıcı hale gelmiştir. Yalan konuşmamak bireyin bütün hayatında temel kişilik özelliklerinden biri olarak ortaya çıkıyor.
Öyle ki rüyalarında bile yalan konuşamaz hale gelmesi gerekiyor. Çünkü insanlar alışkanlıklarıyla yaşarlar.
Ne kadar değerleri alışkanlık haline dönüştürürsek o kadar onları iyi yaşatabiliriz.
Ne kadar yanlışlıklara karşı alışkanlıklar oluşturursak, karşı duruş alışkanlıkları geliştirirsek onlardan o kadar emin oluruz.
Dolayısıyla uzaktan eğitim duyuşsal ve psikomotor öğrenmenin vermeyi amaçladığı bilgi ve davranış değişiklerini veremez. Veremediği bu yönlerden dolayı da eğitim tam olarak amacına ulaşamaz, eksik kalır, yetersiz kalır.
Uzaktan Eğitimin bu yönlerden yetersiz kalması demek onun anlamsız olduğu sonucunu doğurmaz. Onunda çok avantajları var. Şunu belirtelim ki bundan sonra Türk Eğitim sistemi içinde uzaktan eğitim (EBA,TRT OKUL) sürekli olacak gibi gözüküyor. Ancak öğrenci ve öğretmenlere ayrıca anne ve babalara uzaktan eğitimin felsefesini, mantığını çok iyi kavratıp, adaptasyonlarını sağlamamız gerekiyor. Hocalarımızın ve öğrencilerimizin bu alanda bilgi ve tecrübelerini artıracak, eğitimler vererek her yönden kendilerini geliştirecek imkânlarını artırmamız gerekiyor. Millî Eğitim Temel Kanununun ilgili maddesinde ifade edildiği gibi;
"Türk milletinin bütün fertlerini; Atatürk ilke ve inkılâplarına ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaş olarak yetiştirmek."
Satırlarda çok güzel bir şekilde ifade edilen bu hedef ve amaçlara ulaşmak için, bu güzel ilkeleri içselleştirip öğrencilerimize davranış olarak kazandırmamız gerekiyor. Sosyal medya da çok rastladığımız mesajlarda ifade edildiği gibi; "iyi bir hukukçu, iyi bir mühendis, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi bu. İnsanları sevin ve hiç bir zaman kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Aslında çocuklarımıza ilk öğretmemiz gereken şey bu olmalı."
Pratikteki eğitimin temel amacı çocuklarımızın sadece üniversite sınavında başarılı olması olmamalı. Önce vicdanlı, merhametli, empati yapabilen, sorumluluk sahibi, ahlak ilkelerini hayatının olmazsa olmazı olarak yaşayan insanlar yetiştirmeliyiz. Böyle yetişen insan o zaman hangi mesleği yapmak istiyorsa yapsın. Emin olun dünyanın en iyisi olur. Çöpçü de olsa, çiftçi de olsa, öğretmen de olsa, cerrah da olsa, anne de olsa, baba da olsa, evlat da olsa dünyanın en iyisi, en güzeli olur. Bu iyiliğin bu güzelliğin yayılması için dünyanın en iyi insanlarının icra ettiği, bir meslekten öte olan eğitim neferlerimiz, Öğretmenlerimiz mutlu, huzurlu, bilgili olursa bu güzellikler dalga dalga bütün topluma yansır. Öğretmenlerine sözde değil özde, candan kıymet veren toplumlar gelişmiştir, cehaleti, karanlığı yenmiştir. Dünyada sözü dinlenilen milletler arasında yerini almıştır.
Eğitimin olmazsa olmazı olan öğretmenlerimize çok kıymet vermeliyiz. Çağın gereği olan her türlü imkânları vererek, başka ülkelerde ki meslektaşlarının sahip oldukları özlük haklarına, imkânlara hayranlık duymasını önleyecek tedbirler almalıyız. Ekonomik, sosyal vs. her türlü çağdaş imkânlar öğretmenlerimize verilmelidir. Öğretmenlerimize, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın en mükemmel şekilde yetiştirmelerini sağlayabilecekleri yeni imkânlar, avantajlar oluşturmalıyız. Çünkü Öğretmenler bir milletin geleceğini inşa eden en önemli mimarlardır.
Öğretmenlerimizin birçoğu bu pandemi sürecinde uzaktan eğitimle ilk defa karşılaştılar. Ancak bu uygulamanın, eğitimini almadıkları halde çok büyük bir fedakârlıkla ve özveri ile Eğitim ve öğretimin şartlarının bütün zorluklarına rağmen başarılı bir şekilde, bu süreçte üzerlerine düşen görevlerini en iyi bir biçimde yapmaya çalıştılar. Kendilerine milletçe müteşekkiriz. Okullarımız da 23 Mart 2020 de uzaktan eğitim başladı. 6 Eylül 2021 tarihi itibari ile yeni bir kapanma gelmezse uzaktan eğitim süreci bitiyor. Artık yeni eğitim ve öğretim yılında okullarımız açıldı. Öğrencilerimiz öğretmenlerine, arkadaşlarına, okullarına kavuştu.
Uzun bir aradan sonra gerçekleşen bu buluşma da bazı psikososyal sorunlar görülebilir. Adaptasyon, uyum problemleri olabilecektir. Bu surecide uzmanların görüş ve önerilerini dikkate alarak atlatmaya çalışacağız. İnşallah bu sıkıntılı dönem hemen biter okullarımız bir daha kapanmaz. Pandemi şartlarında gerçekleşen yüz yüze eğitimin devam etmesi için yeni kapanmalara maruz kalmamak için kurallara harfiyen uymak zorundayız. Pandemiyi bertaraf edecek tedbirlere en iyi şekilde uyarak, uygulayarak; 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı öğrencilerimize, öğretmenlerimize, velilerimize eğitim ve öğretimin bütün paydaşlarına dolayısıyla milletimize hayırlı uğurlu olsun.
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025