Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki iki depremde hasar gören birçok bina, 20 Şubat akşamı Hatay'da peş peşe meydana gelen 6.4 ve 5.8'lik depremlerde yıkıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün, deprem bölgesinde 1 milyon 123 bin bina incelendiğini, 139 bin binadaki 458 bin bağımsız bölümün yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğu tespit edildiğini açıkladı.
Depremin üzerinde henüz 18 gün geçmişken, daha bölgede insanların çadır ihtiyacı dahi tam olarak giderilememişken, böyle hızlı bir incelemenin ne kadar sağlıklı olduğuna dair çoğu kişi gibi benim de büyük endişem var.
Depremden sonraki ilk 3 gün yaşanan büyük kaosu da bir kenara bırakarak, 18 gündür hiç ara vermeden görevlilerin binaları incelediğini varsaysak bile, bu zaman zarfında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bahsettiği sayıda binanın incelenmesi imkânsız gibi bir şey.
Zira hiç durmadan çalışılsa bina başına 1.3 saniye düşüyor.
Bu yüzden incelemelerde hafif ya da orta hasarlı denilmesinin çok bir anlamı yok.
Neden mi?
Çünkü, 'az hasarlı' denilen binalar artçı sarsıntılarda yerle bir oluyorlar da ondan.
Mesela, Hatay'da bulunan Mustafa Kemal Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nin misafirhanesine yıkılmadan önce 'az hasarlı' raporu verildiğini sosyal medya hesabından duyuran Avukat Tugay Bek, "Son depremde o bina tamamen yıkıldı. Eğer birisi az hasarlı raporuna itibar edip binaya girmiş olsaydı ölmüş olacaktı" diyor.
Aslında olması gereken, Erdoğan'ın verdiği rakamlarla hesapladığımız o 1.3 saniyelik incelemede hiçbir hasar görülmese dahi deprem bölgesindeki tüm binaların 'hasarlı' kabul edilmesi ve insanlara kesinlikle binaların içine girmemeleri uyarısı yapılmalıydı.
Ancak bu dediğimizi Hatay'daki son depremde hasarlı evlerinden insanlar eşya kurtarırken ölünce 'binalara girmeyi yasaklayan' yöneticilerin uygulayabilmesi hiç ama hiç mümkün değil maalesef.
Bizi kimsesiz bırakan şahıslar…
Deprem bölgesindeki bir şehirde hayatta kalabilen bir vatandaş duygularını sosyal medyada, "Herkesin birbirini tanıdığı şehirde kimsesizler kayıplar mezarlığı yapıldı ya. Günlerdir haber alınamayan var. Enkazda yoklar. Hastanede yoklar. Yoklar. Hiçbiri kimsesiz değildi" sözleriyle paylaşıyordu.
Kimsesizlik duygusunu herhalde hiç birimiz bu dönem kadar derinden yaşamamışızdır. Elbette hükümet sayesinde…
Milletçe bir kez daha anladık ki, yardıma gelmesini beklediğimiz ancak bizi kurtarmaya gelmeyen o kimse, bizi 21 yıldır yöneten 'şahıslar' kesinlikle değil…
Hak etmeyenlerden beklentiye girdiğimiz için şimdi kimsesiz kaldık.
Yani kimsesizliği kendimize biz reva gördük.
Bundan sonra artık kimsesiz kalmamak için her konuda doğru karar verecek kimsenin kendimiz olduğunu görmek zorundayız.
Çok değil birkaç ay içerisinde milletçe önümüze seçim sandığı konulacak.
Bakalım yaşanan her şeyi unutup, bu seçimde yine kimsesizliği mi seçeceğiz?
Yoksa doğru karar veren kimse olarak sorumlu davranıp, artık hiçbir şeyi unutmayacağımızı bizi kimsesiz bırakan o şahıslara gösterecek miyiz?
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024