Geçmişi bir kenara koyup, son birkaç ayda yaşadıklarımızı dahi önümüze koyup bir değerlendirme yapacak olsak varacağımız acı sonuç, her şeyi insan için yaptığını iddia edenlerin neredeyse tamamının hiçbir şeyi insan için yapmadıkları gerçeğidir.
Eğer iddia ettikleri gibi insana hizmet etmiş olsalardı, her şey bu kadar çürür müydü?
Ahlaki çürüme ve yozlaşma insanlara da kurumlara da metastaz yapmış durumda.
Son yirmi yıldır deprem için vatandaşlardan toplanan milyarlarca liranın ve 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ'cülerce şehir edilen vatandaşların geride bıraktıkları yakınlarına yardım için toplanan paraların toplanma gerekçelerine uygun harcanmadığı belli oldu.
Keşke yalnızca bunlarla sınırlı olsa idi.
İstismar üçlüsü
Topluma, özellikle de gençlere rol model olması gereken bir takım din adamlarının, istismar üçlemesi haline getirilen sakal-sarık-cübbe üçlüsünün altına gizlenerek yanmaz kefen, rüya gösteren terlik gibi şeylerin satışıyla milyonlar kazanma peşinde olduğunu da ibretle müşahede ediyoruz.
İnsanları ibadete, Allah'a (c.c.) kulluğa teşvik etme, onların Allah'a yaklaşmalarına vesile olmaya çalışacakları yerde banka hesaplarını şişirme telaşında olan sözde din adamlarını görüyoruz.
Böylelerinin banka hesapları ne kadar şişkinse bilelim ki Allah'tan da o kadar uzaktırlar.
Çürüme çok daha büyük
Bunlarla sınırlı kalmayan çürümüşlük ve yozlaşmışlığın Türkiye'nin göz bebeği olan yardım kuruluşu Kızılay'a kadar sirayet ettiği bir dönemi yaşıyoruz maalesef.
Vergiden kaçmak isteyen bazı kuruluşların Kızılay'ı kirli emellerine alet ettikleri, yöneticilerin de buna göz yumduğu bu hafta ortaya çıktı. Vakıfların karıştığı kirli işlerden tutun, hiç beklemeyeceğiniz insanların işlediği cürümlere kadar saymakla bitiremeyeceğimiz ahlaki çöküntünün bu sayısız nişaneleri, ataların ifadesiyle 'tuzun dahi koktuğu' bir dönem, yaşadığımızın göstergesi değilse nedir?
Bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?
Kokması mümkün olmayan, bozulması imkânsız olan tuzu dahi kokutacak kadar utanç verici durumlara mahkûm edilmiş toplumlar, özellikle de bizim toplumumuz bu durumdan nasıl kurtulabilir?
Uçurumdan aşağıya düşen insanın can havliyle tutunacak bir dal araması gibi, onur, insanlık, ahlak ve şeref uçurumundan yuvarlanırken bu durumdan kurtulmak için çabalayan insanımız hangi dala tutunacak?
Bize içinden çıkılmaz gibi görünen toplumsal her girdabın, her çukurun bir çıkışı, bir kurtuluşu mutlaka vardır. Yeter ki gereği yapılsın. Yeter ki çıkabilmek için gayret gösterenler olsun.
Ancak öncelikle toplumun içinde bulunduğu bu çürümüşlük halinden muzdarip olması ve kurtulmaya çabalaması, çıkış için bir yol arayışında olması gerekiyor.
Üzülerek müşahede ediyoruz ki, bahsettiğim bu topyekûn bir çıkış arayışı durumdan toplumun genelinde yok. Ancak münferit olarak bu durumu gören ve kurtulmak isteyen, yukarıda ifade ettiğimiz gibi tutunacak bir dal arayan insanlarımız da yok değildir.
İşte sözümüz bu kurtuluş arayıcılarınadır.
Tutunacak tek dal
Günümüzde tepeden tırnağa kadar yaşadığımız bu çürümüşlük haline rağmen, toplumdaki bu yozlaşmaya ve kirlenmeye rağmen, bu utanç verici halden bugüne kadar korunmuş ve de korunmak için elinden gelen her türlü mücadeleyi veren bir lider ve kadro var.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş ve yetiştirdiği Bağımsız Türkiye kadroları tutunacak dal arayışında olan eller için tek seçenek olarak önümüzdedir.
Herkes menfaat peşinde koşarken Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu, şahsi menfaatlerini ikinci plana iterek, yıllardan bu yana vatan ve millet menfaatini esas kabul etmişlerdir.
Millet ve devlet için tehdit teşkil eden her türlü girişim ve senaryoyu ilk göğüsleyen, bu şer planlarının karşısına dikilerek ilk önce 'dur' diyen Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu olmuştur.
Bu samimiyet nedeniyledir ki, Haydar Baş Hoca'nın bugüne kadar uyarıları ve tespitleri yüzde yüz doğru çıkmış, Allah bu kadroyu daima haklı çıkarmıştır.
Bu bağlamda çürümüşlüğün en derine indiği bu günlerde, hiç kimseye benzemeyen hiç kimsenin de ona benzemediği, Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu milletçe tutunacak tek dalımızdır.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024