Bir rahmet, bereket ve mağfiret ayının daha sonuna geldik. Ama Yüce Allah'ın rahmeti, bereketi, mağfireti mahlukat var olduğu müddetçe devam edecektir. Ahirette ise iman ehlinin üzerine olacaktır.
Bu vesileyle Rabbim, tuttuğumuz oruçları, kıldığımız namazları, yaptığımız ibadetleri kabul eylesin. Ramazanı da bizden hoş eylesin. Şimdiden bayramımız mübarek olsun.
Nasıl bir Ramazan geçirdik, sorusuna gelirsek maddi ve manevi sıkıntıların öne çıktığı, siyasi öfke ve kindar söylemlerinin dillerden düşmediği, 'dini' kimliğiyle öne çıkan kişi ve kurumların ayet ve hadislere rağmen kınayıcı, nefret ettirici, horlayıcı söylem ve eylemlerini bu Ramazan'da da gördük.
Hemen her kanalda iftar ve sahur programları yapıldı. Programların konukları Kuran'dan, Hz. Peygamberden örnekler verdiler.
Ama günümüzde yaşanan bireysel, toplumsal, siyasal, iç ve dış politika uygulamalarını Kuran ve Sünnet terazisine koyma cesareti gösteremediler.
Sanki İslam dini bir müzeye konulmuş ve ziyarete gelen kişilere, İslam'ın nasıl mükemmel bir din olduğu, anlatılıyor ve insanların ona hayranlık duyması gerektiği vurgulanıyor. Oysa İslam hayattır, yaşamın ta kendisidir.
Bakın! Fethullah Gülen ile başlayan Müslüman olmayanlarla iftar geleneği aynen devam ediyor.
Ne var bunda, diyen olabilir! Ne yok ki? Bu sofralarla, Yahudilik ve Hristiyanlığında hak olduğu algısı insanımıza aşılanmadı mı?
Neden Ramazan'da bu sofralar kuruluyor? Peygamberimizin hayatında böyle bir uygulama var mı? Kuran bu sofralara ne diyor?
Hele hele o sofralarda dua eden gayri Müslimlerin, duasına katılanların hükmü nedir?
Rabbim, milletimizi ve devletimizi muhafaza etsin.
Diğer taraftan İslam'ı adeta öcü gibi göstermek isteyenler bu Ramazan'da da sahnedeydi.
'Namaz kılmayanın orucu olmaz' dediler. (Haşa) Yüce Allah, sizi vekil mi tayin etti? Sen kimsin ki, hüküm koyuyorsun?
Hangi halinle insanımıza örnek oldun? Merhametinle mi, ahlakınlar mı, dürüstlüğünle mi, şefkatinle mi, sevginle, saygınla, hoş görünle mi? Neyin ile bu millete örnek oldun?
Hangi gönüle girip İslam'ı, imanı, ihlası anlattın. Namazın mahiyetini hal ile dile getirdin ki şimdi iman cellatlığı yapıyorsun?
O, Hz. Peygamber ki, kendisini taşlayanlar için bile merhamet isterken sen kimsin ki, namaz kılmayanın orucu olmaz, diyorsun?
Sonra sosyal medyadan aynı taifeden birileri her yıl olduğu gibi bu yılda sık sık gündem oldu.
Sokaklarda, 'İslam'a dön' afişleri dağıtan, toplu taşıma araçlarında, kalabalık yerlerde ayetler, hadisler okuyan, alkol satan mekanlara gidip, 'bu işi terk etmeleri gerektiğini' anlatan zihniyet.
Kendilerine tepki gösterenlere: 'Hocanın görevi ölüm gelmeden hatırlatmak, berber tıraş eder doktor muayene eder. Hoca da hatırlatır' şeklinde cevap veriyorlar.
Ama bir mekan sahibi, bu arkadaşlara hem iman testi hem de Türkiye'yi özetleyen bir cevap verdi.
Kendisine içkinin haramlığını anlatan bu kişilere, vatandaş: 'Ensar Vakfı falan var, çocuklara tecavüz edenler var, oralara gidin. Çok daha hayra girersiniz' dedi.
Dinden soğutmak
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 'Bize, bakıp Müslümanlıktan soğuma olursa bunun vebalini biz taşıyamayız' dedi.
Peki, 'onlara' bakıp dinden soğuyan oldu mu?
Cevabı Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, kendisini de kapsayacak şekilde çoktan vermişti:
"Bana kalırsa dinden soğumanın en büyük sebeplerinden biri aile, bir eğitim, biri Müslüman etiketli kişi ve kuruluşlar.
Güzel örnek olamadık. Dahası, insanlar bize bakıp dinden soğudular. 'Biz' deyince ağır kaçtı değil mi?"
Hani hayatı dönüştürmek için güç ve servet istiyorduk, ama güç ve servetin önce kendine sahip olanları dönüştürdüğünü çok geç anladık. Anladığımızda ise çok geç olmuştu".
Güç, servet ve kudrete ulaştılar. Gerisini yazmayayım…
Onları, kendi haline bırakalım, kendimize bakalım. Hiçbir günah Allah'ın mağfiretinden büyük değildir. Yeter ki o mağfiret kapısını ısrarla çalalım.
Allah-u Teala yapılan hiçbir ameli karşılıksız bırakmaz. Yeter ki amellerimizde ısrar edelim.
Allah-u Teala, kendisine açılan elleri boş çevirmez. Yeter ki O'na el açalım, dua edelim.
"Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi." (Ali İmran 159)
"Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve kendini bilmezlere aldırma." (A'râf süresi 199)
Peygamber Efendimiz: "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz." Buhâri, İlim 11, Edeb 80, Cihâd 164; Müslim, Cihâd 6-7)
"Yumuşak davranamayan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalmış sayılır." Müslim, Birr 74-76. Ebû Dâvûd, Edeb 10; Tirmizî, Birr 67; İbni Mâce, Edeb 9)
Rabbim, bizleri maddi ve manevi muhafaza eylesin. Bugünden bayramımız mübarek olsun.
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025