Prof. Dr. Haydar Baş Hocam hep derdi: "İnsan uzman olduğu konudan saatlerce bahseder ama kendinden 1 dakika bile bahsedemez."
Kendimizi görmek için aynaya bakarız. Ayna da görüntümüz; aslında fiziksel olarak bizim üzerimize düşen ışığın bizden yansıyarak aynaya ulaşması ve aynadan tekrar yansıyarak gözlerimize gelmesiyle gerçekleşir. Yani kendimizi görmemiz, bizim üzerimize gelen ışığın özelliklerine, bizden yansımasına, aynaya ulaşmasına ve tekrar bize ulaşmasına bağlıdır.
Aynada gördüğümüz fiziksel görüntümüzdür. Ve bedenimizin bütün ayrıntılarını bize en ince detayına kadar gösterir aynalar. Yani fiziksel görüntümüzü görmek için bir ışık kaynağına ve bir yansıtıcıya ihtiyaç vardır. Fiziksel görüntümüzün özelliklerini aynaya bakarak anlatabiliriz. Fakat ruhumuzu temsil eden karakterimizi, huyumuzu görmek istersek ya da anlatmak istersek nasıl göreceğiz veya nasıl anlatacağız?
Aynı ayna gibi bir yansıtıcıya ihtiyaç vardır. Bizim hayat yaşantımız sürecinde bizden yansıyan her türlü kişilik özelliklerimizi algılayıp tekrar bize yansıtıp, kendimizi tanımamıza vesile olacak olan bir ayna var mıdır acaba? Seni senden iyi tanıyan, seni senden iyi tarif eden, sana senden daha çok yardımcı olan bir yansıtıcı. Çocukluğundan yetişkinliğine, yaşlılığından ölümüne kadar hep bizi tanıyıp bizi bizi anlatan bir yansıtıcı. Gönlümüzden geçen, kalbimizde beliren her türlü duyguyu fark edip anında cevap veren bir yansıtıcı. Her türlü nefsi hastalıkları algılayıp anında müdahale edip tedavi eden bir yansıtıcı.
Her türlü kötü düşünce ve duyguları soğurup, hep bize faydalı olacak olanları yansıtan bir yansıtıcı ve terbiyeci. Uzaya bir uygu gönderileceği zaman atmosferi çıkana kadar uyduya enerji harcanır ve atmosferden sonra uydu artık yörüngeye oturur ve enerji ömrü bitene kadar o yörüngeden çıkmaz ve görevini yapar.
İşte yukarıda bahsettiğimiz bir terbiyeciyle ömrünü geçirmiş, kısaca zorlu yollardan geçip terbiye olmuş bir nefis uydu misali artık istenilen yörüngeye oturmuştur. Öyle bir seviyeye gelir ki insan artık Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle, "istese de günah işleyemez."
İstenilen manada kul olmuş, elinden, dilinden ve belinden zarar görülmeyen insan konumuna gelmiştir. Artık nefsi hastalıkları gitmiş dört dörtlük insan olmuştur. Artık onun çeşmesi hep iyilikle dolu olup kötü duygulardan eser kalmamıştır. Çeşmenin neresinden musluk açarsanız çeşmeden hep iyilik akar duruma gelinmiştir.
İyilik, sermayesi olmuştur. İyilik yapmak için fırsat kollar durumdadır. İnsanlar artık onun için iyilik sermayesine ulaşmak için birer figürandır. Artık onun için "ben" kavramı yoktur. Ben kavramına ihtiyacı da yoktur. O artık bensizlikten mutlu olur.
Bu insan asıl eğitilmiş insan olup hem kendisine, hem ailesine, hem çevresine ve vatanına milletine faydalı bir birey haline gelmiştir. Ve artık insan kendine en büyük iyiliği yapmış olup mutluluğun sırrına ermiştir.
- Ne yardan, ne serden vazgeçerler… / 04.06.2024
- Google’da en çok aranan ‘Ben neden’ cümleleri / 19.06.2023
- MMSH’den EYYT’ye / 09.12.2022
- Tilkiye cesaretini göster demişler, gitmiş yavrusunu yemiş... / 29.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Kuvvetten kazanç varsa yoldan kayıp vardır / 15.10.2022
- Körle oturan şaşı kalkar / 23.08.2022
- Bir başarı öyküsü değil, bir başarı yaşantısı / 27.07.2022
- Gündüz varlıkla arkadaş, gece yokluğa kardeş… / 13.06.2022