Aslında dünya genelinde çok normal olan bir şey Türkiye'de olay olabiliyor.
Mesela insanların inançları gereği olarak bir giysiyi tercih etmesi ve inancının gereğini özgürce yaşayabilmesi, demokrasi seviyesi yüksek ülkelerde çok normal bir şey iken, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olmamıza rağmen bizde politikacıların gündeminden hiç düşmüyor.
Bu gidişle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son çıkışıyla anlaşıldığı gibi referandum konusu da yapılacak.
Oysa temel insan hakları gereği olan inancını yaşama özgürlüğü, siyasi tartışmalara ya da referanduma konu edilmemelidir. Zira bugün referandumda sizin arzu ettiğiniz sonuç çıkabilir, ancak gelecekte bir başka zaman tam tersi sonuç da çıkabilir.
O zaman yapılması gereken insan haklarının gereği olan tüm özgürlüklerin hiçbir kısıtlamayla karşılaşmadan sonuna kadar yaşanabilmesini garanti altına almaktır. Bu hakları kısıtlamaya teşebbüs edenlere caydırıcı cezalar getirmektir.
Girişte dedim ya, başka ülkelerde çok normal olan şeyler bizde olay olabiliyor diye.
İşte böyle bir şey yaşandı.
Malumunuz 28 Ekim'de Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla 'Türkiye Yüzyılı' adlı bir etkinlik organize ediliyor.
Etkinliği içeriğinden çok davetli listesi dikkat çekti.
Neden mi? Çünkü pek çok muhalif gazeteci bu etkinliğe davet edildi.
Bize herhangi bir davet gelmediğini belirtmeme bilmem gerek var mı?
İktidar partisinin böyle bir etkinliğine hükümete muhalif gazetecilerin davet edilmesi aslında pek çok ülke için sıradan olduğu için asla dikkat çekmemesi gereken bir şey iken maalesef ülkemizde AKP'li yıllarda ilk kez yaşandığı için haber değeri bile var.
Seçimi kazanmak çantada keklik olsaydı, yine böyle bir şeye asla şahit olamazdık.
20 yıllık AKP iktidarında –belki ilk birkaç yıl hariç- Erdoğan'ın muhalif gazetecilerin karşısına geçip, önceden hazırlanmamış her türlü soruya cevap verdiği pek rastlanmış bir şey değil.
Görünen o ki AKP hükümeti, muhalif kesimlere de mavi boncuk dağıtmaya çalışıyor.
Hükümetin, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın en çok eleştiri aldığı konulardan biri de buydu şüphesiz.
Anlaşılan bu konudaki eleştirilere bir nebze olsun karşılık vermek için böyle bir organizasyona karşı cephedeki gazeteciler de davet edilmiş.
Oysa hükümetin icraatlarına sert eleştiriler getiren muhalif gazetecilerin, fiilen icraatın başında bulunan Erdoğan'a istedikleri her soruyu sorabildikleri bir etkinlik yapılması kamuoyundaki beklentiyi çok daha iyi karşılardı.
İmkânsız gibi bir şey ama Oğuzhan Uğur'un Babala TV'sindeki çoğunluğu genç, tamamı muhalif bir salon dolusu insanın karşısına Erdoğan'ın geçip tüm soruları yanıtlaması bu konudaki tabuları yıkardı.
Ancak Ahmet Davutoğlu'nun yaşadığı hezimetten çok çok daha kötüsünün yaşanacağının kesin olduğunu anlamış olmalarından olsa gerek böyle bir şey düşünme bile düşünmemişler.
Bütün bunların yerine düzenledikleri etkinliği 'konu mankeni' gibi muhalif gazetecileri davet etmeyi tercih etmişler.
Umarım davet edilen muhalif gazeteciler, özgürce soru soramayacakları böyle bir etkinlikle konu mankeni olmaya 'evet' demezler…
Bekleyip göreceğiz…
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024