Atatürk, Erzurum Kongresi'nde irad ettiği nutukta ise, sözlerini şöyle bitiriyordu: "En son olarak niyaz ederim ki Cenab-ı Vahibü'l Amâl Hazretleri, Habib-i Ekrem hürmetine, necib milletimizi muvaffak buyursun!"
Anadolu'da batının çizmeye çalıştığı o haritaların cetvelini de, kalemini de kıran, mürekkebini de kurutan, işgalcileri de bu topraklardan kovan adamın adıdır Atatürk! O, Zülfikâr sahibinin neslindendir, bir aslandır! Aslanlar, çakallık bilmez! Merttir, savaşta da barışta da!
Ahmet Hamdi Tanpınar özetlemiş meseleyi: "Mustafa Kemal 'in öz babası Türk Tarihi, anası da Türk Milletidir." Doğrudur! Atatürk bir aynadır, bakan kendini görür!
Atatürk, 57 yıllık ömründe 11 savaşa katıldı, cepheden cepheye koştu. 24 madalya aldı, 7 nişan takıldı, 13 kitap yazdı. Batının hasta adam haline getirdiği, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, harabeye dönmüş, yıkılmış, işgal edilmiş bir imparatorluğun enkazından, bir devlet kurmuş, bağımsızlığına kavuşturmuş, milletinin duasını almış bir Hak ve halk adamıdır!
O'nun gibi kahramanların ölünce unutulacağını zannetmeyin! Mevlâna (k.s): "Tohum toprağa düşse onun için 'öldü' denebilir mi?" Ölünce amel defteri kapanmayan üç kişi anlatılır hadislerde: "Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." Mustafa Kemal, hayırlı evlattı, ardında bir vatan, bir devlet bıraktı, bütün kurumlarıyla! Bir ordu bıraktı, aslan parçası! Atatürk, dindardı, ama dini istismar edenin, din elbisesini ters çevirerek giyenlerin amansız düşmanıydı. Kurtuluş Savaşında onlardan neler çektiğini hatıralarında anlatır. O milletini asla aldatmadı, kimseye de aldanmadı. Ne demişti: "Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir."
O'na düşmanlık edenler, güneşi inkâr ediyor. Ama bugün o ışıktan besleniyor. Bir arabada yazıyordu, hoşuma gitti: "Kararmış yüreklere sellektör atsan ne fayda!" Görmek de bir nasip!
Atatürk, Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçtikten ve Erzurum Kongresi'ni yaptıktan sonra Sivas'a dönmüş, orada ikinci kongreyi açmıştı. Bu sırada lise binasında yatıyor; toplantılar yapıyordu. En basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi; bazı geceler sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.
Bir aralık lise binasına baskın yapılacağı ve Atatürk'ün yakalanıp asılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmaya başladı.
Atatürk'ün hizmetini basit fakat temiz ruhlu, fedakâr bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli ve sık sık geliyor; oğluna:
- Etme, eyleme; evine dön; bugün yarın şehir basılacak; Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak. Onlar her şeyi göze almışlar; sen aileni düşün, diyordu.
Atatürk bu geliş gidişin farkına vardı; bir gün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu:
- Sık sık sana gelen kimdir?
- Babam!
- Ne istiyor?
Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk, ona doğru biraz daha ilerledi; elini omuzuna koydu ve dedi ki:
- Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evladın ne önemi kalır?
Atatürk bu!
Bir gün ABD'li gazeteciye diyor ki: "Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır! O, sadece özleşecektir."
Atatürk'ün na'şının Anıtkabir'e defnedilmesi töreninde Cumhurbaşkanı Celal Bayar konuşmasında şöyle demişti: "Atatürk! Sen, bizdendin! Seni Halife yapmak, Padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin! Hayat ve şahsiyetini, milletin hizmetine vakf ettin! Türkün gıpta ettiği, övündüğü vasıflara maliktin! Bütün meziyetlerinle Türk milletinin ta kendisisin! Şimdi seni, kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki, hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk Milletinin minnet dolu sinesidir! Nur içinde yat!"
Sözün özü insan çehresinden belli olur. Bakın Mustafa Kemal'in yüzüne, mübarek anne ve babasının çehresine anlarsınız?
Ruhları şâd olsun!
Anadolu'da batının çizmeye çalıştığı o haritaların cetvelini de, kalemini de kıran, mürekkebini de kurutan, işgalcileri de bu topraklardan kovan adamın adıdır Atatürk! O, Zülfikâr sahibinin neslindendir, bir aslandır! Aslanlar, çakallık bilmez! Merttir, savaşta da barışta da!
Ahmet Hamdi Tanpınar özetlemiş meseleyi: "Mustafa Kemal 'in öz babası Türk Tarihi, anası da Türk Milletidir." Doğrudur! Atatürk bir aynadır, bakan kendini görür!
Atatürk, 57 yıllık ömründe 11 savaşa katıldı, cepheden cepheye koştu. 24 madalya aldı, 7 nişan takıldı, 13 kitap yazdı. Batının hasta adam haline getirdiği, orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, harabeye dönmüş, yıkılmış, işgal edilmiş bir imparatorluğun enkazından, bir devlet kurmuş, bağımsızlığına kavuşturmuş, milletinin duasını almış bir Hak ve halk adamıdır!
O'nun gibi kahramanların ölünce unutulacağını zannetmeyin! Mevlâna (k.s): "Tohum toprağa düşse onun için 'öldü' denebilir mi?" Ölünce amel defteri kapanmayan üç kişi anlatılır hadislerde: "Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat." Mustafa Kemal, hayırlı evlattı, ardında bir vatan, bir devlet bıraktı, bütün kurumlarıyla! Bir ordu bıraktı, aslan parçası! Atatürk, dindardı, ama dini istismar edenin, din elbisesini ters çevirerek giyenlerin amansız düşmanıydı. Kurtuluş Savaşında onlardan neler çektiğini hatıralarında anlatır. O milletini asla aldatmadı, kimseye de aldanmadı. Ne demişti: "Mukaddes mihrabı, cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir."
O'na düşmanlık edenler, güneşi inkâr ediyor. Ama bugün o ışıktan besleniyor. Bir arabada yazıyordu, hoşuma gitti: "Kararmış yüreklere sellektör atsan ne fayda!" Görmek de bir nasip!
Atatürk, Kurtuluş Savaşı için Anadolu'ya geçtikten ve Erzurum Kongresi'ni yaptıktan sonra Sivas'a dönmüş, orada ikinci kongreyi açmıştı. Bu sırada lise binasında yatıyor; toplantılar yapıyordu. En basit ihtiyaçlarını bile temin edecek halde değildi; bazı geceler sabahlara kadar küçük petrol lambasının cılız ışığında çalışıyordu.
Bir aralık lise binasına baskın yapılacağı ve Atatürk'ün yakalanıp asılacağı hakkında şehirde haberler dolaşmaya başladı.
Atatürk'ün hizmetini basit fakat temiz ruhlu, fedakâr bir Türk genci yapıyordu. Bu delikanlının babası gizli ve sık sık geliyor; oğluna:
- Etme, eyleme; evine dön; bugün yarın şehir basılacak; Mustafa Kemal ve arkadaşları yakalanacak. Onlar her şeyi göze almışlar; sen aileni düşün, diyordu.
Atatürk bu geliş gidişin farkına vardı; bir gün delikanlıyı yanına çağırdı ve sordu:
- Sık sık sana gelen kimdir?
- Babam!
- Ne istiyor?
Delikanlı her şeyi anlattı. O zaman Atatürk, ona doğru biraz daha ilerledi; elini omuzuna koydu ve dedi ki:
- Hizmetinden memnunum, fakat baba hakkı büyüktür. Mademki razı olmuyor, git! Git, fakat babana söyle ki, vatan elden giderse evladın ne önemi kalır?
Atatürk bu!
Bir gün ABD'li gazeteciye diyor ki: "Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Ne Amerikanlaşacak, ne de Batılılaşacaktır! O, sadece özleşecektir."
Atatürk'ün na'şının Anıtkabir'e defnedilmesi töreninde Cumhurbaşkanı Celal Bayar konuşmasında şöyle demişti: "Atatürk! Sen, bizdendin! Seni Halife yapmak, Padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin! Hayat ve şahsiyetini, milletin hizmetine vakf ettin! Türkün gıpta ettiği, övündüğü vasıflara maliktin! Bütün meziyetlerinle Türk milletinin ta kendisisin! Şimdi seni, kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki, hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk Milletinin minnet dolu sinesidir! Nur içinde yat!"
Sözün özü insan çehresinden belli olur. Bakın Mustafa Kemal'in yüzüne, mübarek anne ve babasının çehresine anlarsınız?
Ruhları şâd olsun!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yavuz Ekim / diğer yazıları
- Sizin bir Haydar Hocanız oldu mu? / 13.04.2025
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018
- Hayra anahtar, şerre kilit / 11.02.2021
- Bu aşka canımı adayacağım / 06.05.2020
- Hüseynî siyaset / 25.04.2020
- ‘Endişe etmeyin!’ / 20.04.2020
- Yaptırmazlar! / 28.03.2020
- Arkası gelmez dertlerimin / 25.02.2020
- Deryalar içinde susuz gezmek / 22.02.2020
- Yarım sözcük / 09.01.2020
- Bu ülke nasıl düze çıkar? / 01.05.2018