İslam dünyası, hem medeniyet, hem de milletler ölçeğinde en ağır faturaları, idareci ve aydınlarının Hz. Peygamber ve Ehli Beyt'e sırtlarını dönüp Ehl-i Kitab'a (Yahudi, Hristiyan vs.) yönelmeleri yüzünden ödedi? Ödemeye de devam ediyor.
Hikmetin şehri ve kapıları olan Ehl-i Beyt kılıçtan geçirildi? Böylece ilahî hikmete ve ilme savaş açıldı; karanlık başladı.
Akıl ve gönüller, Ehl-i Kitab'ın muharrefatına ve sair batıllara endekslendi.
Halbuki İslam'ın yüce Peygamberinin ve Ehl-i Beytinin, saç boyamak gibi hayatın en basit ayrıntısından en imanî ve stratejik konulara kadar her kademedeki tavırlarında temel kriter, "Ehl-i Kitab ve sair batıllara muhalefet" etmekti.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönerek ve kılıç çekerek bu "hak kriteri" yitiren ümmet, Ehl-i Kitab'a savruldu?
Yürekler oldu Ehl-i Kitap? Yürek çürümesi, kalp dönmesi yani içten "mürted olma" halidir bu.
Kafir ve müşrikin hidayete erme imkanı vardır; lakin mürtedin, haktan, hikmetten ve hidayetten nasibi olmaz (Maide Suresi, 5/51). Olmadı da?
İlim ve hikmet adına İslam milletlerini yoğuranlar yoz akıl, kuru nakil, gümrüksüz tercüme ve tekrar kuyusuna yuvarlandı. İbare, ezber ve tekrar oldu yegane ilim.
Müslümanların akıl ve gönül dünyası yozlaştı, çoraklaştı.
Ahlaktan hukuka, idareden iktisada her alanda Hak, hakikat ve hikmet kayboldu; adeta Arş'a çekildi.
Böylece Müslüman toplumlar, adı Bizans, Roma, Haçlı, Batı, AB, ABD diye değişse de Ehl-i Kitab olarak bilinen batıl anlayışın prangalı köleleri, iflah olmaz sömürgeleri ve çağdaş kapı kulları haline dönüştüler.
Arş'ın hikmetinden nasiptar olan Ehl-i Beyt soylu yüce gönüllüler, ne kadar hayat hakkı ve huzur imkanı bulabildi iseler, İslam toplumu ancak o kadar ahlak, adalet, zenginlik, ilim ve hikmetin parıltılarına erişebildi.
Bu bağlamda 2005'te Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından dünyaya uluslararası kongre ile deklare edilen ve bugün Rusya-BRICS eksenli 4 milyarlık nüfusun uygulayarak refaha kavuştuğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal devlet projeleri, işte böylesi bir ilim ve hikmetin tezahürüdür. Arş'ın ikramı ve Ehl-i Beyt bereketidir. Milletimiz, İslam alemi ve insanlık için büyük bir nimettir.
Kisveleri İslam olmasına karşın kalpleri Ehl-i Kitap'a dönmüş bir nevi post modern mürtedlikle ma'lul olanların, bu modeli ve iktisadî hikmeti idrak ve ondan istifade etmeleri zor belki de imkansızdır? Hidayetten nasibi kesilmişlerin, hikmet ve nimetten de nasibi kalmaz zira. İslam ümmeti adeta bu nasipsizliği yaşıyor.
Halbuki Mekke'de tüm varlıklarını bırakıp parasız-pulsuz Medine'ye muhacir çıkan Hz. Peygamber'in iktisadi duruşu, bugün bizlere, kapitalizme köle olmayı değil, Milli Ekonomi Modeli'yle onurlu geleceğimizi inşa etmeyi öğütlüyor.
Resulullah (s.a.a) Medine'ye hicret ettiğinde 4 tane pazar vardı: Zebâle, Benu Kaynuka, Safâsif ve İbn Huneyn sokağı çarşısı? Bu pazarların tüm ipleri ve piyasa Yahudilerin elindeydi (es-Semhûdi, Vefau'l-Vefa Bi Ahbâr-i Dâri'l-Mustafa, Beyrut-2006, 1/347; Taberi, Câmiu'l Beyan An Te'vil-i Âyi'l Kur'an, Beyrut-1995, 3/226).
Hz. Peygamber, Müslümanları bu Yahudi-Ehl-i Kitap pazarlarına düşürmedi. Bizzat kendisi, Baki'ü'z-Zübeyr'de büyük bir çadır kurdurarak özgün bir pazar oluşturdu.
İslam pazarı kısa zamanda hareketlendi, bereketlendi. Ka'b b. Eşref başta olmak üzere piyasayı elinde tutan Yahudi baronlar telaşlandı. Ka'b, Müslümanların çarşısını yaktırdı, yerle bir etti.
Müslümanlar hiddetlendi. Hz. Peygamber tebessüm ederek şu stratejik açıklamayı yaptı: Açtığımız çarşı, Yahudileri fena kızdırmış. Biz doğru iş yapmışız. Bundan sonra çarşımızı öyle bir yere taşıyacağız ki, onlar bu sefer daha fazla kızacaklar (Semhûdi, Vefau'l-Vefa, 1 / 539-540).
Ka'b ise, ihanetleri sebebiyle sonra infaz edildi.
Hz. Peygamber, Benu Saide Sakifesi'nin yanında büyük bir arsa satın aldı. Orayı büyük pazar yaptı.
Çarşıda dükkanlar inşa ettirdi. Dükkanlardan vergi ve kira almadı. Kimseye de tahsis etmedi. Talimat dışı sabit dükkan edinen sahabinin dükkanını yıktırdı.
Sabah erken gelen herkese, pazardaki dilediği dükkanda malını satma imkanı verdi.
Köylünün mahsulünün, pazara gelmeden yarı yolda satın alınıp çarşıda satılmasına yasak koydu; eli nasırlı köylüyü korudu (Buhari, Buyu', 72; Nesai, Buyu', 57).
Para ve mal cinsinden Beytülmal'e gelen her şeyi dar gelirliler öncelikli olmak üzere Müslümanlara eşit şekilde paylaştırdı.
Pazara "Ölçek Medine'nin ölçeği, tartı ise Mekke'nin tartısıdır" standardı getirdi (Ebu Davud, Buyu', 8; Nesai, Zekat, 44).
Haram alış-veriş türlerini yasakladı. Veda haccında da her türlü faizin haram olduğunu ilan etti.
Bu Nebevî ve Ehl-i Beyt hikmetlerinden mahrum ve kalpleri Ehl-i Kitab'a dönmüş İslamcı idareci ve aydınlar, Müslümanları kendi devirlerinde maalesef Yahudi-Hristiyan şerbetli kapitalizmin çağdaş köleleri yaptılar. Borca, faize, yoksulluğa ve sürekli sömürülmeye mahkum ettiler.
Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, bu sömürü prangalarını kırmanın, zengin ve huzurlu bir medeniyeti yeniden inşa etmenin yegane yolu ve yöntemidir.
Hikmetin şehri ve kapıları olan Ehl-i Beyt kılıçtan geçirildi? Böylece ilahî hikmete ve ilme savaş açıldı; karanlık başladı.
Akıl ve gönüller, Ehl-i Kitab'ın muharrefatına ve sair batıllara endekslendi.
Halbuki İslam'ın yüce Peygamberinin ve Ehl-i Beytinin, saç boyamak gibi hayatın en basit ayrıntısından en imanî ve stratejik konulara kadar her kademedeki tavırlarında temel kriter, "Ehl-i Kitab ve sair batıllara muhalefet" etmekti.
Ehl-i Beyt'e sırtını dönerek ve kılıç çekerek bu "hak kriteri" yitiren ümmet, Ehl-i Kitab'a savruldu?
Yürekler oldu Ehl-i Kitap? Yürek çürümesi, kalp dönmesi yani içten "mürted olma" halidir bu.
Kafir ve müşrikin hidayete erme imkanı vardır; lakin mürtedin, haktan, hikmetten ve hidayetten nasibi olmaz (Maide Suresi, 5/51). Olmadı da?
İlim ve hikmet adına İslam milletlerini yoğuranlar yoz akıl, kuru nakil, gümrüksüz tercüme ve tekrar kuyusuna yuvarlandı. İbare, ezber ve tekrar oldu yegane ilim.
Müslümanların akıl ve gönül dünyası yozlaştı, çoraklaştı.
Ahlaktan hukuka, idareden iktisada her alanda Hak, hakikat ve hikmet kayboldu; adeta Arş'a çekildi.
Böylece Müslüman toplumlar, adı Bizans, Roma, Haçlı, Batı, AB, ABD diye değişse de Ehl-i Kitab olarak bilinen batıl anlayışın prangalı köleleri, iflah olmaz sömürgeleri ve çağdaş kapı kulları haline dönüştüler.
Arş'ın hikmetinden nasiptar olan Ehl-i Beyt soylu yüce gönüllüler, ne kadar hayat hakkı ve huzur imkanı bulabildi iseler, İslam toplumu ancak o kadar ahlak, adalet, zenginlik, ilim ve hikmetin parıltılarına erişebildi.
Bu bağlamda 2005'te Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından dünyaya uluslararası kongre ile deklare edilen ve bugün Rusya-BRICS eksenli 4 milyarlık nüfusun uygulayarak refaha kavuştuğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal devlet projeleri, işte böylesi bir ilim ve hikmetin tezahürüdür. Arş'ın ikramı ve Ehl-i Beyt bereketidir. Milletimiz, İslam alemi ve insanlık için büyük bir nimettir.
Kisveleri İslam olmasına karşın kalpleri Ehl-i Kitap'a dönmüş bir nevi post modern mürtedlikle ma'lul olanların, bu modeli ve iktisadî hikmeti idrak ve ondan istifade etmeleri zor belki de imkansızdır? Hidayetten nasibi kesilmişlerin, hikmet ve nimetten de nasibi kalmaz zira. İslam ümmeti adeta bu nasipsizliği yaşıyor.
Halbuki Mekke'de tüm varlıklarını bırakıp parasız-pulsuz Medine'ye muhacir çıkan Hz. Peygamber'in iktisadi duruşu, bugün bizlere, kapitalizme köle olmayı değil, Milli Ekonomi Modeli'yle onurlu geleceğimizi inşa etmeyi öğütlüyor.
Resulullah (s.a.a) Medine'ye hicret ettiğinde 4 tane pazar vardı: Zebâle, Benu Kaynuka, Safâsif ve İbn Huneyn sokağı çarşısı? Bu pazarların tüm ipleri ve piyasa Yahudilerin elindeydi (es-Semhûdi, Vefau'l-Vefa Bi Ahbâr-i Dâri'l-Mustafa, Beyrut-2006, 1/347; Taberi, Câmiu'l Beyan An Te'vil-i Âyi'l Kur'an, Beyrut-1995, 3/226).
Hz. Peygamber, Müslümanları bu Yahudi-Ehl-i Kitap pazarlarına düşürmedi. Bizzat kendisi, Baki'ü'z-Zübeyr'de büyük bir çadır kurdurarak özgün bir pazar oluşturdu.
İslam pazarı kısa zamanda hareketlendi, bereketlendi. Ka'b b. Eşref başta olmak üzere piyasayı elinde tutan Yahudi baronlar telaşlandı. Ka'b, Müslümanların çarşısını yaktırdı, yerle bir etti.
Müslümanlar hiddetlendi. Hz. Peygamber tebessüm ederek şu stratejik açıklamayı yaptı: Açtığımız çarşı, Yahudileri fena kızdırmış. Biz doğru iş yapmışız. Bundan sonra çarşımızı öyle bir yere taşıyacağız ki, onlar bu sefer daha fazla kızacaklar (Semhûdi, Vefau'l-Vefa, 1 / 539-540).
Ka'b ise, ihanetleri sebebiyle sonra infaz edildi.
Hz. Peygamber, Benu Saide Sakifesi'nin yanında büyük bir arsa satın aldı. Orayı büyük pazar yaptı.
Çarşıda dükkanlar inşa ettirdi. Dükkanlardan vergi ve kira almadı. Kimseye de tahsis etmedi. Talimat dışı sabit dükkan edinen sahabinin dükkanını yıktırdı.
Sabah erken gelen herkese, pazardaki dilediği dükkanda malını satma imkanı verdi.
Köylünün mahsulünün, pazara gelmeden yarı yolda satın alınıp çarşıda satılmasına yasak koydu; eli nasırlı köylüyü korudu (Buhari, Buyu', 72; Nesai, Buyu', 57).
Para ve mal cinsinden Beytülmal'e gelen her şeyi dar gelirliler öncelikli olmak üzere Müslümanlara eşit şekilde paylaştırdı.
Pazara "Ölçek Medine'nin ölçeği, tartı ise Mekke'nin tartısıdır" standardı getirdi (Ebu Davud, Buyu', 8; Nesai, Zekat, 44).
Haram alış-veriş türlerini yasakladı. Veda haccında da her türlü faizin haram olduğunu ilan etti.
Bu Nebevî ve Ehl-i Beyt hikmetlerinden mahrum ve kalpleri Ehl-i Kitab'a dönmüş İslamcı idareci ve aydınlar, Müslümanları kendi devirlerinde maalesef Yahudi-Hristiyan şerbetli kapitalizmin çağdaş köleleri yaptılar. Borca, faize, yoksulluğa ve sürekli sömürülmeye mahkum ettiler.
Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, bu sömürü prangalarını kırmanın, zengin ve huzurlu bir medeniyeti yeniden inşa etmenin yegane yolu ve yöntemidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019