Ülkemiz çok ciddi bir kriz geçirmektedir. Bu krizin en çok konuşulan yönü, ekonomidir. Türk ekonomisi 3 bin dolardan 2 bin dolara gerilemiş, işsizlik hat safhaya ulaşmıştır.
Siyasetçinin, halkın, köylünün, kentlinin yoğunlaştığı konu bu. Fakat ekonomiden daha önemli olan bir konu var. Gözardı edilen, anlaşılamayan, vurgulanmayan bu konu "milli birlik" konusudur.
Nedir milli birlik, milli birlikte bir sıkıntı mı var diyeceksiniz. Kanaatimize göre, prensip olarak her ülke için milli birlik öncelikli gündemdir. Bir millet milli birlik konusunda istenilen duyarlılığa sahip değilse, istenildiği kadar maddî refaha sahip olması, bekâsı için yeterli sayılamaz.
Ülkemiz üzerinde dolaşan en tehlikeli karabulut, milli birlik alanında yaşanan sıkıntılardır.
İnsanımız bu konuda yeterli bir duyarlılık içinde değil. Ülkemizin sınırları tartışılıyor. Milli ve manevi değerlerimiz globalizme feda edilmek isteniyor. Halkın ciddi bir bölümü, yabancı ülkelere vatandaş olabilmenin sevdasını çekiyor.
Üniter devlet yapımız sürekli tehdit altında. Ne zaman AB'ye ya da ABD'ye selam versek borçlu çıkıyoruz. Bir de bakıyorsunuz, halklar bahsi açılıyor, özerklikten, federasyondan bahsediliyor.
İşte son ABD ziyaretine paralel olarak onbini aşkın insan Kürtçe eğitim talebinde bulundu.
Kürtçe eğitim şöyle dursun, ülkemizin seviyesine bakalım. Hâlâ daha 70-80 kişilik sınıflarımız var. İdeolojik yaklaşımlarla okullar kapatılıyor. Doğuda öğretmensizlik nedeni ile açılamayan yüzlerce okul var. Şimdi niyetinizi yargılamadan sormak istiyoruz; hangi mantığa göre Kürtçe eğitim talep ediliyor? Kürtçe eğitim demokratikleşmenin şartı mıdır?
Ülkede pekçok okulumuzda İngilizce eğitim yapıldığı bilinmektedir. Fen ve tıp alanlarının yanında tarih eğitimi bile bazı okullarda İngilizce yapılıyor. Şimdi siz kalkıp bunu nasıl değiştireceksiniz? Eğitimin İngilizce olması, öğrencilerin Türk olmasına mani olmadığı gibi, Kürt ailenin, Laz ailenin, Boşnak ailenin, Çerkes ailenin Türkçe eğitim almasına hiçbir engel yoktur.
En azından eğitim sıkıntısı çeken bir ülke olarak bu taleple ortaya çıkmak bir lükstür.
Fakat görülen o ki, Lozan'da yapılan azınlık tanımı, Batılı dostlarımızı tatmin etmemiştir. Tüm hakimiyetlerine rağmen Lozan'ı kaçıran batılılar, yeniden öküz altında buzağı arama niyetindedirler.
Bir gün Munzur çayı kenarında Tuncelili arkadaşlarla sohbet imkânı bulmuştum.
- Arkadaşlar çok güzel bir doğa var, burayı size ayırıp verseler, sizi ayrı bir ülke yapsalar ne dersiniz? diye takılmıştım. Tuncelili arkadaşlar bunun kabul edilemeyeceğini, halkın böyle bir ayrılığı istemediğini fakat bazı mihrakların bu istikamette gündem oluşturduklarını yakınarak ifade etmişlerdi.
Evet bu ülke insanı, en az bin yıldan beri etle-tırnak olmuş, can-ciğer olmuştur. Devletimiz üniterdir. Ayrılıkçı senaryoların tamamı batılılara aittir. Kurtuluşun ve millî bekânın en önemli şartı millî kimliktir.
Siyasetçinin, halkın, köylünün, kentlinin yoğunlaştığı konu bu. Fakat ekonomiden daha önemli olan bir konu var. Gözardı edilen, anlaşılamayan, vurgulanmayan bu konu "milli birlik" konusudur.
Nedir milli birlik, milli birlikte bir sıkıntı mı var diyeceksiniz. Kanaatimize göre, prensip olarak her ülke için milli birlik öncelikli gündemdir. Bir millet milli birlik konusunda istenilen duyarlılığa sahip değilse, istenildiği kadar maddî refaha sahip olması, bekâsı için yeterli sayılamaz.
Ülkemiz üzerinde dolaşan en tehlikeli karabulut, milli birlik alanında yaşanan sıkıntılardır.
İnsanımız bu konuda yeterli bir duyarlılık içinde değil. Ülkemizin sınırları tartışılıyor. Milli ve manevi değerlerimiz globalizme feda edilmek isteniyor. Halkın ciddi bir bölümü, yabancı ülkelere vatandaş olabilmenin sevdasını çekiyor.
Üniter devlet yapımız sürekli tehdit altında. Ne zaman AB'ye ya da ABD'ye selam versek borçlu çıkıyoruz. Bir de bakıyorsunuz, halklar bahsi açılıyor, özerklikten, federasyondan bahsediliyor.
İşte son ABD ziyaretine paralel olarak onbini aşkın insan Kürtçe eğitim talebinde bulundu.
Kürtçe eğitim şöyle dursun, ülkemizin seviyesine bakalım. Hâlâ daha 70-80 kişilik sınıflarımız var. İdeolojik yaklaşımlarla okullar kapatılıyor. Doğuda öğretmensizlik nedeni ile açılamayan yüzlerce okul var. Şimdi niyetinizi yargılamadan sormak istiyoruz; hangi mantığa göre Kürtçe eğitim talep ediliyor? Kürtçe eğitim demokratikleşmenin şartı mıdır?
Ülkede pekçok okulumuzda İngilizce eğitim yapıldığı bilinmektedir. Fen ve tıp alanlarının yanında tarih eğitimi bile bazı okullarda İngilizce yapılıyor. Şimdi siz kalkıp bunu nasıl değiştireceksiniz? Eğitimin İngilizce olması, öğrencilerin Türk olmasına mani olmadığı gibi, Kürt ailenin, Laz ailenin, Boşnak ailenin, Çerkes ailenin Türkçe eğitim almasına hiçbir engel yoktur.
En azından eğitim sıkıntısı çeken bir ülke olarak bu taleple ortaya çıkmak bir lükstür.
Fakat görülen o ki, Lozan'da yapılan azınlık tanımı, Batılı dostlarımızı tatmin etmemiştir. Tüm hakimiyetlerine rağmen Lozan'ı kaçıran batılılar, yeniden öküz altında buzağı arama niyetindedirler.
Bir gün Munzur çayı kenarında Tuncelili arkadaşlarla sohbet imkânı bulmuştum.
- Arkadaşlar çok güzel bir doğa var, burayı size ayırıp verseler, sizi ayrı bir ülke yapsalar ne dersiniz? diye takılmıştım. Tuncelili arkadaşlar bunun kabul edilemeyeceğini, halkın böyle bir ayrılığı istemediğini fakat bazı mihrakların bu istikamette gündem oluşturduklarını yakınarak ifade etmişlerdi.
Evet bu ülke insanı, en az bin yıldan beri etle-tırnak olmuş, can-ciğer olmuştur. Devletimiz üniterdir. Ayrılıkçı senaryoların tamamı batılılara aittir. Kurtuluşun ve millî bekânın en önemli şartı millî kimliktir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002