Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar yoğun bir şekilde devam ediyor.
ABD, AB ve IMF talimatlarıyla ekonomide, iç ve dış siyasette, sosyal ve kültürel alanlarda bizi ulusal çıkarlarımızdan, özümüzden, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırıcı adımlara her gün bir yenisi ekleniyor.
Pratik olarak bu adımlar atılırken bunlardan çok daha fazla topluma zarar veren psikolojik savaş taktikleri de uygulanıyor.
Psikolojik savaş taktikleri ile devletle milleti, askerle sivili karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Buna ilaveten milletin değişik gruplara bölünerek birbirinden kopmasını, hatta birbirine düşman olmasını körüklüyorlar.
Çünkü şunu gayet iyi biliyorlar ki, Mehmet Akif'in ifadesiyle "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez".
Yani bu aziz milletin gücü milli birlik ve beraberliğindendir. Dini bütünlüğü ise milli bütünlüğünün teminatıdır.
Milletimizin arasına, milletimizin direncini kıracak fitne tohumları ekmeye çalışıyorlar. Bu bölücü çalışmaların ülkemiz üzerinde hesabı olanlara ait ve dış kaynaklı olduğu ve özellikle de misyonerlik faaliyetlerinin hızlandığı son iki yılda ayyuka çıktığı görülmektedir.
Toplum arasına yayılan direnç kırıcı soru ve ifadelerin İstanbul'da da, Gaziantep'te de aynı sözlerle ve tarzla ortaya konulması bu işin organizeli olduğu göstermektedir.
Neleri yaymaya çalışıyorlar?
Yok efendim, ekonomik ve sosyal sıkıntıları şu ana kadar kimse çözemedi, bundan sonra da kimse çözemezmiş.
Yok ABD müsaade etmezmiş.
Yok AB bize iş bulacak, aş bulacakmış.
Yok efendim, artık global bir dünyada yaşıyormuşuz, sınırlar kalkmışmış.
Yok efendim, misyonerlerin bize ne zararı varmış, sağlam olan aileye ne yapabilirmiş vs. vs.
Bu maksatlı söylemlerin binlercesini sayabiliriz, ama yerimiz sınırlı.
Problemleri, bundan sonra kimsenin çözemeyeceğini ifade edenlerin asıl maksadı milletteki çözüm arayışını bitirmektir. Diğer taraftan da milleti duyarsızlaştırarak ve ümitsizleştirerek çözüm için yola çıkanların önünü kesmektir.
Esasen burada engellemek istedikleri Türkiye'nin içinde bulunduğu problemleri gören ve bütün problemlere çözüm projeleri sunan tek isim Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve onun partisi Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Çünkü Haydar Bey "Ben bu ekonomiyi çözerim, siyasi ve sosyal problemleri hallederim" diyor ve Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesi ile proje ve kaynaklarını ortaya net olarak koyuyor. Birileri de bu olması gereken ümit verici gelişmelerden tedirgin olarak, "hayır kardeşim, bu ülke böyle gelmiş böyle gider, kimse çözüm sunamaz" fitnesini yayıyor.
Aynı zamanda o birileri Haydar Bey'in gündeme taşıdığı yeniden Kuvay-ı Milliye mücadelesine milletimizin ilgisinden oldukça rahatsız.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, problemlerimizin çözümüne inanmamak, hem inancımıza, hem milli kimliğimize, hem tarihimize, hem de bize devredilen tarihi mirasa terstir; köleliği, uşaklığı kabul etmek demektir.
Eğer Çanakkale savaşında dedelerimiz en zor şartlarda, dünyanın bütün güçlerine karşı bu vatan için, bizler için şehit olmasaydı, bizler rahat nefes alabilir miydik, bu kadar rahat yaşayabilir miydik?
Dün Kurtuluş savaşı öncesi vatan topraklarımızda, 1974 öncesi Kıbrıs'ta yaşananları, bugün Irak'ta, Kerkük'te, Bosna'da, Kosova'da yaşananları ne çabuk unutuyoruz?
Bugün rengini şehitlerimizin kanından almış olan aziz Türk Bayrağını yakan zihniyeti kim destekliyor, AB ve ABD değil mi? Onlar cesaret vermiyorlar mı?
O halde aslolan, çözümü aramamak, yerinde saymak, çözüm sunanları duymazlıktan gelmek değil, dedelerimizin yaptığı gibi sonuna kadar mücadele etmektir.
Bahsettiğim diğer maksatlı ifadelerle ilgili değerlendirmeleri yarınki yazımda devam edeceğim.
ABD, AB ve IMF talimatlarıyla ekonomide, iç ve dış siyasette, sosyal ve kültürel alanlarda bizi ulusal çıkarlarımızdan, özümüzden, milli ve manevi değerlerimizden uzaklaştırıcı adımlara her gün bir yenisi ekleniyor.
Pratik olarak bu adımlar atılırken bunlardan çok daha fazla topluma zarar veren psikolojik savaş taktikleri de uygulanıyor.
Psikolojik savaş taktikleri ile devletle milleti, askerle sivili karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Buna ilaveten milletin değişik gruplara bölünerek birbirinden kopmasını, hatta birbirine düşman olmasını körüklüyorlar.
Çünkü şunu gayet iyi biliyorlar ki, Mehmet Akif'in ifadesiyle "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez".
Yani bu aziz milletin gücü milli birlik ve beraberliğindendir. Dini bütünlüğü ise milli bütünlüğünün teminatıdır.
Milletimizin arasına, milletimizin direncini kıracak fitne tohumları ekmeye çalışıyorlar. Bu bölücü çalışmaların ülkemiz üzerinde hesabı olanlara ait ve dış kaynaklı olduğu ve özellikle de misyonerlik faaliyetlerinin hızlandığı son iki yılda ayyuka çıktığı görülmektedir.
Toplum arasına yayılan direnç kırıcı soru ve ifadelerin İstanbul'da da, Gaziantep'te de aynı sözlerle ve tarzla ortaya konulması bu işin organizeli olduğu göstermektedir.
Neleri yaymaya çalışıyorlar?
Yok efendim, ekonomik ve sosyal sıkıntıları şu ana kadar kimse çözemedi, bundan sonra da kimse çözemezmiş.
Yok ABD müsaade etmezmiş.
Yok AB bize iş bulacak, aş bulacakmış.
Yok efendim, artık global bir dünyada yaşıyormuşuz, sınırlar kalkmışmış.
Yok efendim, misyonerlerin bize ne zararı varmış, sağlam olan aileye ne yapabilirmiş vs. vs.
Bu maksatlı söylemlerin binlercesini sayabiliriz, ama yerimiz sınırlı.
Problemleri, bundan sonra kimsenin çözemeyeceğini ifade edenlerin asıl maksadı milletteki çözüm arayışını bitirmektir. Diğer taraftan da milleti duyarsızlaştırarak ve ümitsizleştirerek çözüm için yola çıkanların önünü kesmektir.
Esasen burada engellemek istedikleri Türkiye'nin içinde bulunduğu problemleri gören ve bütün problemlere çözüm projeleri sunan tek isim Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve onun partisi Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Çünkü Haydar Bey "Ben bu ekonomiyi çözerim, siyasi ve sosyal problemleri hallederim" diyor ve Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesi ile proje ve kaynaklarını ortaya net olarak koyuyor. Birileri de bu olması gereken ümit verici gelişmelerden tedirgin olarak, "hayır kardeşim, bu ülke böyle gelmiş böyle gider, kimse çözüm sunamaz" fitnesini yayıyor.
Aynı zamanda o birileri Haydar Bey'in gündeme taşıdığı yeniden Kuvay-ı Milliye mücadelesine milletimizin ilgisinden oldukça rahatsız.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, problemlerimizin çözümüne inanmamak, hem inancımıza, hem milli kimliğimize, hem tarihimize, hem de bize devredilen tarihi mirasa terstir; köleliği, uşaklığı kabul etmek demektir.
Eğer Çanakkale savaşında dedelerimiz en zor şartlarda, dünyanın bütün güçlerine karşı bu vatan için, bizler için şehit olmasaydı, bizler rahat nefes alabilir miydik, bu kadar rahat yaşayabilir miydik?
Dün Kurtuluş savaşı öncesi vatan topraklarımızda, 1974 öncesi Kıbrıs'ta yaşananları, bugün Irak'ta, Kerkük'te, Bosna'da, Kosova'da yaşananları ne çabuk unutuyoruz?
Bugün rengini şehitlerimizin kanından almış olan aziz Türk Bayrağını yakan zihniyeti kim destekliyor, AB ve ABD değil mi? Onlar cesaret vermiyorlar mı?
O halde aslolan, çözümü aramamak, yerinde saymak, çözüm sunanları duymazlıktan gelmek değil, dedelerimizin yaptığı gibi sonuna kadar mücadele etmektir.
Bahsettiğim diğer maksatlı ifadelerle ilgili değerlendirmeleri yarınki yazımda devam edeceğim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025