Meclis'te çoğunluğunu yitirmiş hükümet, arı kovanını yağmalarken, arı hücumuna uğramış gibi iktidarlar kaçıp kendini suya yani seçime atmaya çalışıyor.
Ancak Meclis'teki bu tabloyla ortakların suya koşacak kadar mecallerinin kalacağı tartışmalı.
Suya atlamaları da kesin gibi. İktidara yakın çevrelerin anketlerinde dahi üç partinin toplam oyu yüzde 10'lar seviyesinde görününyor.
Bunun için olsa gerek uluslararası güç odakları ve onların TÜSİAD gibi yerli acentaları çürümüş bu yapılardan yeni bir merkez üretme çabasında.
Cem-Derviş-Özkan üçlüsüne sağdan M. Ali Bayar'ı sol'dan Baykal'ı yamayarak estirilecek medya rüzgarı ile saltanatlarını sürdüreceklerini hayal ediyorlar. Bu yapıyı besleyecek topal bir muhalefet hareketi olarak da Erdoğan'ın AKP'sine fit oluyorlar.
AKP ile ilgili TÜSİAD raporu böyle bir Meclis hayalinin eskizi gibi...
Ancak sonbaharda yapılacak bir seçimde milletimizin yeni bir sürpriz yapacağı hesap edilmiyor.
TÜSİAD çevrelerinin eski kadroları pullayıp yeni diye yutturma gayretini milletimiz şimdiden çözdü bile. İsmail Cem'in 5 yıldır uğramadığı seçim bölgesinde karşılaştığı protestolar bunun en güzel göstergesi...
AKP'nin ise uluslararası güç odakları ve onların yerli uzantısı TÜSİAD ve medya patronları ile kırıştırması millet tarafından çok iyi tahlil ediliyor.
Bunlar Erdoğan'nın hiç bir misyon ve vizyon ortaya koyamaması ve seçilme ehliyetinin yokluğu gibi faktörler birleştikçe medyanın estirdiği balon sönüverdi.
Tayyip Erdoğan'ın ilkesiz, tutarsız ve yeni oluşumlara stepne duruşu artık sade vatandaşı değil kendi yayın organındaki köşe yazarlarını dahi isyan ettiriyor.
Mesela Nazlı Ilıcak'ın, T.Erdoğan'ın Aydın Doğan'ın ayağına koşmasını eleştirerek "bu gidişle sen de Mesut Yılmaz gibi pijamalı teftişe hazır ol" eleştirisi. Vakit'çilerin Erdoğan'ın TÜSİAD patronları ile aynı zihniyette olduğuna dair beyanlarına köpürmesi, Fehmi Koru'nun, AKP'yi oyun ve oynaşta olmakla suçlaması, Taşgetiren'in AKP'nin ve Erdoğan'ın, "AB'ni kayıtsız şartsız savunmakla Derviş-Cem ekibinin koltuk değneği haline geldiği" eleştirilerine rağmen Erdoğan bir adım daha ileriye giderek IMF politikalarına kayıtsız şartsız sadık kalacağını açıklaması Erdoğan'ın çizginin ötesine geçmekteki ısrarını gösteriyor. Erdoğan kala kala Ertuğrul Özkök'le baş başa kaldı. Ondan başka seveni kalmadı.
Hele Karadeniz gibi muhafazakar bir bölgede yaptığı konuşmada 4 hak dinden bahsedecek kadar "gaflet, dalalet ve cehalet" sergilemesi muhafazakar-dindar kitlelerle olan göbek bağını büsbütün koparmıştır.
Onun için küresel güç odakları, onların yerli ayaklarının, otel ve medya localarında, masa başında yazdıkları senaryoları millet boşa çıkartacaktır.
Çünkü milletimiz son yıllarda yaşanan çöküntünün bu ABD, AB bağımlısı teslimiyetçilerin eseri olduğunu gördü. Kurtuluşun Bağımsız Türkiye idealini taşıyan lider ve kadrolarla mümkün olacağını biliyor.
Ancak Meclis'teki bu tabloyla ortakların suya koşacak kadar mecallerinin kalacağı tartışmalı.
Suya atlamaları da kesin gibi. İktidara yakın çevrelerin anketlerinde dahi üç partinin toplam oyu yüzde 10'lar seviyesinde görününyor.
Bunun için olsa gerek uluslararası güç odakları ve onların TÜSİAD gibi yerli acentaları çürümüş bu yapılardan yeni bir merkez üretme çabasında.
Cem-Derviş-Özkan üçlüsüne sağdan M. Ali Bayar'ı sol'dan Baykal'ı yamayarak estirilecek medya rüzgarı ile saltanatlarını sürdüreceklerini hayal ediyorlar. Bu yapıyı besleyecek topal bir muhalefet hareketi olarak da Erdoğan'ın AKP'sine fit oluyorlar.
AKP ile ilgili TÜSİAD raporu böyle bir Meclis hayalinin eskizi gibi...
Ancak sonbaharda yapılacak bir seçimde milletimizin yeni bir sürpriz yapacağı hesap edilmiyor.
TÜSİAD çevrelerinin eski kadroları pullayıp yeni diye yutturma gayretini milletimiz şimdiden çözdü bile. İsmail Cem'in 5 yıldır uğramadığı seçim bölgesinde karşılaştığı protestolar bunun en güzel göstergesi...
AKP'nin ise uluslararası güç odakları ve onların yerli uzantısı TÜSİAD ve medya patronları ile kırıştırması millet tarafından çok iyi tahlil ediliyor.
Bunlar Erdoğan'nın hiç bir misyon ve vizyon ortaya koyamaması ve seçilme ehliyetinin yokluğu gibi faktörler birleştikçe medyanın estirdiği balon sönüverdi.
Tayyip Erdoğan'ın ilkesiz, tutarsız ve yeni oluşumlara stepne duruşu artık sade vatandaşı değil kendi yayın organındaki köşe yazarlarını dahi isyan ettiriyor.
Mesela Nazlı Ilıcak'ın, T.Erdoğan'ın Aydın Doğan'ın ayağına koşmasını eleştirerek "bu gidişle sen de Mesut Yılmaz gibi pijamalı teftişe hazır ol" eleştirisi. Vakit'çilerin Erdoğan'ın TÜSİAD patronları ile aynı zihniyette olduğuna dair beyanlarına köpürmesi, Fehmi Koru'nun, AKP'yi oyun ve oynaşta olmakla suçlaması, Taşgetiren'in AKP'nin ve Erdoğan'ın, "AB'ni kayıtsız şartsız savunmakla Derviş-Cem ekibinin koltuk değneği haline geldiği" eleştirilerine rağmen Erdoğan bir adım daha ileriye giderek IMF politikalarına kayıtsız şartsız sadık kalacağını açıklaması Erdoğan'ın çizginin ötesine geçmekteki ısrarını gösteriyor. Erdoğan kala kala Ertuğrul Özkök'le baş başa kaldı. Ondan başka seveni kalmadı.
Hele Karadeniz gibi muhafazakar bir bölgede yaptığı konuşmada 4 hak dinden bahsedecek kadar "gaflet, dalalet ve cehalet" sergilemesi muhafazakar-dindar kitlelerle olan göbek bağını büsbütün koparmıştır.
Onun için küresel güç odakları, onların yerli ayaklarının, otel ve medya localarında, masa başında yazdıkları senaryoları millet boşa çıkartacaktır.
Çünkü milletimiz son yıllarda yaşanan çöküntünün bu ABD, AB bağımlısı teslimiyetçilerin eseri olduğunu gördü. Kurtuluşun Bağımsız Türkiye idealini taşıyan lider ve kadrolarla mümkün olacağını biliyor.
Emre Akman / diğer yazıları
- Ayı ile yatağa girmek / 05.10.2002
- AKP'deki savrulma / 30.09.2002
- Hortumcuların partileri çok, milletin partisi tek / 24.09.2002
- Milletimizin hafızası güçlüdür / 23.08.2002
- Boyalı basının panik atakları / 22.08.2002
- Şu Cemler'e bak / 30.07.2002
- Derviş nereye? / 25.07.2002
- Milletimiz büyük sürprize hazırlanıyor / 21.07.2002
- AB'nin yolu Kilise'den geçer / 03.07.2002
- AB'yi birde Alman raporundan tanıyalım / 18.06.2002
- AKP'deki savrulma / 30.09.2002
- Hortumcuların partileri çok, milletin partisi tek / 24.09.2002
- Milletimizin hafızası güçlüdür / 23.08.2002
- Boyalı basının panik atakları / 22.08.2002
- Şu Cemler'e bak / 30.07.2002
- Derviş nereye? / 25.07.2002
- Milletimiz büyük sürprize hazırlanıyor / 21.07.2002
- AB'nin yolu Kilise'den geçer / 03.07.2002
- AB'yi birde Alman raporundan tanıyalım / 18.06.2002