Mevlana'nın ölüsüne değil dirisine kulak vermek

İcmal dergimizi okuyanlar bilir. Yıllarca derginin arka kapağında, "Her çağ kendi üstadını okur" diye bir hikmet spotu vardı. Onun manası, bugün daha iyi anlaşılıyor.Şeb-i Arus ve Mevlana ihtifallerinde nutuk çekmek maharet değildir? Asıl maharet ve siyasi basiret, çağın Mevlana'sını görebilmek, duyabilmek, anlayıp idrak edebilmektir.Mevlanalar, Hacı Bektaş veliler; Ehl-i Beyt soyudur, velayet yoludur. Onların soyu tükenmez.  Her çağın Mevlanaları, Hacı Bektaş velileri vardır."Bizim mezarımız ariflerin gönlüdür. Bizi ariflerin gönlünde arayın" diye ikaz eder Hz. Mevlana (Tahir Büyükkörükçü, Mevlanâ ve Mesnevî Gözüyle Peygamber Efendimiz, s. 110).Zifiri karanlıklarda yol gösteren çoban yıldızları onlardır; çağın Mevlanaları, devrin arifleridir.1990-95'li yıllarda, bir hak ve halk adamı, siviliyle-askeriyle topyekun Türk milletine ve hatta dünyaya birçok ikazda bulunuyor: "Çekiç Güç ile birlikte PKK semirtilip Türkiye'ye terör ateşi sıçratılacak, ülkemiz kavrulacak.""ABD'nin Körfez müdahalesinde nihai hedef Türkiye'dir; bölgede Kürdistan devleti kurulacak, Türkiye'ye onu koruma görevi verilecek." "Dinlerarası diyalog dini ve milli bütünlüğümüze yönelik en büyük tehdittir; bu yollanTürk milletinin medeniyet kimliği ve imanı bozulacak, birliği ve dirliği dağıtılacak, ülke bölünüp parçalanmaya sürüklenecektir. Bunlarla işbirliği yapanlar, yılanla yatağa girmiş gibidir; ne zaman ısırılacakları belli olmaz.""Avrupa Birliği, para birliğine geçip "eoruyu ortak para" yaparak, kendini batıracak en ağır adımı attı, Avrupa Birliği 10-15 sene sürmez, dağılacaktır." "Türk vatanını savunmak suç haline gelecektir. Askerin bile eli-kolu bağlanacak; Habeş ordusundan beter edilecektir.""Amerika ve Haçlı dünyası, Büyük Ortadoğu Projesi ekseninde Saddam başta olmak üzere bölgemizde kullandığı adamları çöp sepetine atacaktır." "Osmanlı'yı arkadan hançerleyip İngilizlere satan Ürdün kralı Hüseyin bin Ali'ye aynısını yaptılar. Sizin kaderiniz de aynı olacaktır? Aklını başına devşir, sonun Ürdün kralı Hüseyin bin Ali gibi olacaktır.""Sosyalizm gibi, kapitalizm de çökecek, Amerikan ekonomisi de batacaktır. Dünya ekonomileri batarken; Rusya başta olmak üzere Milli Ekonomi Modeli'ne geçiş yapan ülkelerin ekonomileri şahlanacaktır."Hafızanızı tazeleyin; bu ikazların hepsi beyninizde şaklayacak!Yüzlerce öngörü ve tenbihte bulunan bu hak ve halk adamı kim, Prof. Dr. Haydar Baş? Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı.Prof. Dr. Baş'ı, ilim adamı olarak gören kişi onun bu ikazlarını "ilmi buluş" kabul etseydi, ona hak adamı-evliya diye inanan kimse ondan sadır olanları "lütf-u ilahi bir keramet" kabul etseydi, onu siyaset lideri olarak addeden vatandaş "siyasi basiret ve firaset" olarak idrak etseydi; Türkiye bu halde olmazdı. Türkiye, Prof. Dr. Baş'ın tenbihlerini okumadı, gereken düzeyde okuyamadı. Sivil-asker hiçkimse, söyleyene de, söyletene de kulak asmadı. Onun ikazlarını sağır sultanlar bile duydu; Türkiye duymadı. Her çağ kendi üstadını okur, demiştik; dinletemedik.Şimdi Şeb-i Arus ihtifallerinde Mevlana'ya güya methiyeler düzenler; şayet kendi çağlarının Mevlanalarını ve ikazlarını okuyamaz iseler, böyle olur? Kanalizasyon suları alıp götürür.Şemsi alaca karanlıkta katledenler, Hz. Mevlana'nın sohbetlerinde, ikide bir, "ah Şems ne büyük insandı, o bizimle şöyle ilgilenir, böyle yol gösterirdi, önümüzü açar, darlığımızı giderirdi" diye methiyeler düzerlermiş. Bu aymazların yalandan methiyeleri Arş-ı Âla'ya titretmeye başlayınca; Hz. Mevlana şöyle patlar:"Be hey ahmaklar, görmez misiniz ki, her bir sakalımın telinde bir Şems asılıdır."Şeb-i Arus ihtifallerinde güya Mevlana'ya methiye düzen siyasi aymazlara onun nefesiyle seslenmek gerekiyor.Duymadınız mı, her çağ kendi üstadını okur; okuyamazsa, tarihin çarkları onu paçavra gibi dokur.Söz ehl-i irfan ve Mevlanalardan açılmışken; gündeme dair bir anektod düşmekte fayda var?Post modern zamanlarda bir ehl-i irfana sordular; ne olacak bu ülkenin, bu milletin hali, diye!..."Hükm-i Karakuşi"yi anlatmış.Onu da yukarıdaki bölümden  okuyalım.Hükm-i KarakuşiBir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş. Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var... Karakuşi Kadı, fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.Az sonra ördeğin sahibi vatandaş gelmiş: "Hani bizim ördek?"Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince; iş kavgaya dönüşmüş.Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış... Gayrimüslim de peşinde kovalıyor. Bir duvardan arkaya atlarken, bilmeden duvarın arkasındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, oracıkta çocuğunu düşürmüş. Derken kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Tek tek sormuş, sorgulamış "fırıncıdan ördeği kapan" Karakuşi Kadı, hükümleri sıralamış:Ördeğin sahibi: "Bu adam ördeğimi iç etti" diye fırıncıdan şikayetçi olmuş.Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?" Fırıncı: "Uçtu" demiş. Kadı, kara kaplı defterini açmış: Ördeğin karşısında "tayyar" yazılı. Tayyar "uçar" anlamına gelir. "O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş... Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla..."Davacı gayr-ı müslim "Yani, ne olacak?" diye sorunca; Karakuşi Kadı: "Şimdi" demiş, "Müslüman fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak; biz de onun tek gözünü çıkaracağız."Bunu duyan gayr-i müslim hemen şikâyetinden vazgeçmiş; fırıncı bu davadan da beraat etmiş.Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı: "Tamam"' demiş, "Karını boşayıp fırıncıya nikahlayacaksın, çocuğu olacak; çocuk dünyaya gelince ölen çocuğun yerine bu yeni çocukla beraber karını geri alacaksın!"Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış; fırıncı bu davadan da kurtulmuş.Kadı dönmüş Yahudi'ye: "Senin şikâyetin ne bre?.."Yahudi ellerini açmış: "Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen emi!"